Ali Kaban’ın Malatya’ya atanmasının ardından yerel gazeteleri okurken, “Ben başka ilde mi yaşıyorum yoksa” diye sordum kendime… Meğer Sayın Kaban ne değerli hizmetler vermiş de haberim yokmuş… Gönül gözümün kör oldu herhalde, şu her yanına karanlık yağan kent, çabaları sayesinde abat olmuş da ben görmemişim… Aynı gazetelerin arşivinde, kentin iç yakan haliyle ilgili yüzlerce haber var oysa… Bizim acar gazeteciler, bu politikaların baş mimarını alay-ı vâlâ ile kentten uğurlandığına göre, bu durumun müsebbibi kenti yönetenler değil de cinler periler herhalde…
 
İlk tanıdığım Vali, 1970-75 yılları arasında görev yapan Nihat Oğuz Bor’du… İlkokulda takdirname almıştım elinden… Hey gidi yoksulluk, sapı olmayan, fermuarlı bir de çanta armağan etmiş, okulu onunla tamamlamıştım… O gitti Nevzat Ayaz geldi, ardından da Galip Demirel… Siyasete de atılan bu iki vali, çok önemli yerlerde görev yaptı daha sonra… Adı aklımda kalan kalmayan bir dolu vali geçti yıllar içinde… Tamamı egemenlerin kente biçtiği rolü eksiksiz uygulamak için yoğun çaba harcadı ve ülkenin en gözde kentlerinden biri olan Zonguldak enkaza döndü sayelerinde…
 
ZONGULDAK TÜM GÖSTERGELERDE DİBE VURDU
Herkesin kişiliği muhteremdir, insan Ali Kaban’la hiçbir sorunum yok kesinlikle… Nezaketli tavrını, beyefendi kişiliğini beğendiğimi söyleyebilirim hatta… Ancak Vali Ali Kaban’a şiddetle itirazım var, görev yaptığı süre içinde Zonguldak tüm göstergelerde dibe vurdu çünkü… Ekonomisi küçüldü, nüfusu azaldı, eğitim başarısı geriledi… Kentten göç durmadı, işsizlik tavan yaptı, çevre sorunları çığ gibi büyüdü… Dahası kentin temel hiçbir sorunu çözülemediği gibi birçoğu tümden çıkmaza sürüklendi. Bunlara Kapuz Plajı, hastane yeri, Karakum gibi yenileri eklendi bir de…
 
Neresinden başlasam ki anlatmaya, Vali Kaban geldiğinde, Lavuar Alanı, köpek ölüsü gibi duruyordu kentin en ortalık yerinde, dört yıl sonra, her yanını kurtlar basmış bir leş olarak duruyor aynı yerde… İrili ufaklı enerji şirketleri, kenti termik cehenneme çevirmek için tam yol ilerliyordu, hiç hız kesmeden sürdürdüler çalışmalarını… Aynı hızla havamızı, suyumuzu kirletmeyi sürdüren bu şirketlerin kimi projelere adı sponsor olarak yazılarak meşruiyet kazanmaları sağlandı devri Kaban’da… TTK, küçüldükçe küçülüyordu, buna rödevanslı sahalar eklendi bir de…
 
KENTSEL ARAYIŞLARA ÖNDERLİK ETMEDİ
Toplumsal muhalefetin itirazlarını hiç ciddiye almadı Sayın Kaban… TEMA ile girdiği küçük diyalogların dışında muhalif örgütlerle hiç temasa geçmediği gibi, farklı çevreleri bir araya toplayıp kentsel arayışlara önderlik etmek aklının ucundan bile geçmedi… Belediyenin pasifliğinden istifade etti, tuttu belediye başkanlığına meyletti bir de… Karakum ve Tekel binası çevresinde yıkımlar yapıp tartışmalı projeleri hayata geçirmeye çalıştı… Kapuz Plajı gibi kentin marka değerini oluşturan mavi bayraklı plajda durduk yerde maraza çıkararak kente zarar verdi…
 
En kötüsü de devletin valisinden daha çok hükümetin valisi olarak görev yaptı Ali Kaban… AKP’nin dayattığı muhafazakâr kültürün gözü kara taşıyıcısı oldu… Karakum’a ihtiyaçtan daha çok gösteriş için yapılan protokol caminin yapımı için yoğun çaba harcadı… Yetinmedi, Kozlu Sahil’in dokusunu, peyzajını bozma pahasına iki mescidin yapılmasına ön ayak oldu… KHK’lere dayanarak, insanların kamudan, haksız hukuksuz olarak ihraç edilmesine göz yumdu… Pek çok neden daha sayabilirim… Ancak “güle güle” dememem için bu kadarı da yeterli bence…