Türkçemizde, “Baskın basanındır” diye bir deyim var… Fırsattan ganimet çıkarmayı amaçlayan açgözlülüğü anlatan bu söz, tam da, AKP elebaşlarının ruh halini yansıtıyor… Bir anda seçim sathı mailine girilen ülkede gelişmelere hazırlıksız yakalanan muhalefet ise, plağa tersine çevirip, “Ava giden avlanır” sözünü gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor… Bugüne kadar attıkları tüm adımlar derin bir siyaset mühendisliği ürünü olan AKP, elbette başını sonunu hesap ederek ileri sürdü seçim kartını… Ancak, bir aksilik olmazsa, bu kez, baltayı taşa vuracaklar galiba…

 

Birincisi muhalefette inanılmaz bir dayanışma çabası var… “Milli Görüş” çizgisine oy vermek şöyle dursun ömrü onlarla mücadeleyle geçmiş birçok arkadaşım Temel Karamollaoğlu için imza verdi mesela… Ne yalan söyleyeyim Sivas sicili olmasaydı, seve seve ben de gidecektim seçim kuruluna… Ancak temmuz yangını ilk günkü sıcağıyla içimi yaktığı için hatıralarım gibi aklım da izin vermedi buna… Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, hem Akşener’in, hem de Karamollaoğlu’nun çok kısa sürede yüz bin imza sınırını aşması, toplumun kabuğunu kırdığını gösteriyor…

 

TOPLUMDA BİR DEMOKRATİK KÜLTÜR GELİŞİYOR

İkincisi, muhalefet, Nisan 2017’de referandumunda akıllıca sergilediği, “Herkesin hayrı kendisine” tavrında olduğu gibi, bu kez de, düzeyli bir ilişki geliştiriyor...  Gereksiz polemiklerden kaçınarak, AKP karşıtı cepheyi büyütmeye çalışıyor... Bunun bir iyi yanı da, kardeşliğin ve huzurun yerleşmesi için büyük önem taşıyan bir demokratik kültür gelişiyor toplumda… Farklı toplumsal çevreler, birlikte iş yapmayı olmasa da, birbirine tahammül edip, farklılıkları içinde sindirmeyi öğreniyor… Keşke HDP’yi de içine alan bir çatı kurulabilseydi, Abbas kesinlikle yolcuydu bu kez…

 

Üçüncüsü Erdoğan’ın tacını, tahtını yıkmak isteyen muhalefet, en güçlü adaylarını çıkararak, altın vuruşa hazırlanıyor… İlk günde 100 bin imzayı aşan Akşener’in çok kısa sürede ulusalcı oyları konsolide ettiği anlaşılıyor… “Millet” ittifakına dahil olan Saadet’in baraj kaygısıyla yiten oylarının büyük bölümünü geri kazanacağını görmek için kahin olmak gerekmiyor… Ekmeleddin vakasından ağzı yanan CHP, İnce’yi aday göstererek, en azından kendi oylarını garanti altına almaya çalışıyor… Buna bir de Demirtaş faktörünü eklersek, Erdoğan için bu kez pabuç pahalı görünüyor…

 

DEMİRTAŞ KÜRT MANDELA’SI OLACAK

Dördüncü olarak üzerindeki yoğun baskılar nedeniyle siyaset yapması neredeyse imkânsız olan HDP, Demirtaş’ı aday göstererek, AKP karşıtı cepheye sunabileceği en büyük katkıyı yapmakla kalmıyor, kitlesini tahkim edebilmek için ortamı ısrarla geren Erdoğan ve avanesinin oyununu, gülen yüzü ve esprileriyle bozarak gerilimin düşmesini de sağlıyor… Egemen siyasetçiler demedi demesin, sempatik kişiliği ve hınzır zekâsıyla HDP’nin çok üstünde bir potansiyele hitap eden Demirtaş’ın, bu haksız tutukluluğu devam ederse, yakın zamanda bir Kürt Mandela’sı ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor…

 

Kampanya başlıyor… Gözler Muharrem İnce ile Erdoğan arasında gelişecek olan polemikte olacak… Gönlüm seviyenin düşmediği bir kampanyada yana… İp ne kadar gerilirse, Erdoğan’ın işine yarıyor çünkü… Bu durumun, ülkedeki cinnet halini körüklemekten başka bir faydası da bulunmuyor ayrıca… İnce’nin yerine ben olsam, tıpkı Demirtaş gibi esprili bir dille yürütürdüm kampanyayı… İnanın bu Erdoğan’ın kimyasını bozup, yanlış yapmasını sağlayacaktır… Bilinen sözdür, “Şafak gecenin en karanlık yerinde söker…” İnanarak söylüyorum, tünelin ucundaki ışık göründü bu kez… Ha gayret…