HİÇ KİMSEYİ MEMNUN ETMEK ZORUNDA DEĞİLİZ NOKTA!

“Kendi hayatlarının kaptanı olamayanlar, başkalarının mürettebatı olurlar ancak.”
Çok sevdiğim bir sözümdür, yaşam desturudur adeta.
Bir satırdan ibarette olsa evire çevire döver zihinleri bana göre!
Yaşadığımız hayatın tutsaklarıyız biz insanlar. Birbirimizin zihinlerini tutsak etmek için bütün çabamız.
Kendimiz olmaya çalıştığımız her an başka bir algı hücum ediyor zihnimize. Diğerleri gibi düşünmeye mecbur ediliyoruz, reddettiğimiz her söylemde, her eylemde tavır koyduğumuz için canımız okunuyor adeta.
Vatandaş olmak hangi coğrafyada yaşıyorsan onun sembolü olan bayrağın altına sığınmaktır öyle değil mi? Ve adı üstünde sığınırsın çünkü koruyucu kollayıcı olduğunu düşünür kendini garantiye almak istersin. Tabi ki garantisi varsa.
Çünkü dünya kötülerin elindedir ve o kötüler iyilerin canına okumak için bir yarış içindedir.
Bir duruş sergilemen gerektiğini söyleyenler, kendilerinden bağımsız hareket etmeye başladıklarında sığındığın yerden uzaklaşmaya başlarsın ve bunu içten içe kendinle çelişerek yaparsın.
Söylemlerle eylemlerin hiçbir zaman örtüşmediği bu dünya düzeninde, şöyle sapasağlam bir duruş sergilemek imkânsız hale gelmiştir.
Çünkü” yetersizlik” denilen kavram, insanların, toplulukların, toplumların burnunu yere düşürmek için vardır. Yetemediğinizde kendinize, yere düşmüş burnunuzla yeterlilik arayışına girersiniz.
Birbirine güdümlü dönen bu dünyada, bir duruş sergileyebilmek neredeyse imkânsızdır çünkü kötülük iyiliği çok çabuk öldürüyordur.
Düşüncenin değil neredeyse yaşamanın suç sayıldığı bir ilkellikle baş edebilmek kolay değil elbette.
Böyle zamanlarda dirayet gösterebilmek ise akıl sağlığınızı ne kadar koruyabildiğinizle ilintili.
Sersemlediğimiz ve hatta zihinlerimizin dağıldığı doğrudur, düşünmeye başladığımız her an gerçeklerin utancıyla çaresiz kaldığımızda doğrudur. Var olan düzende vasıfsız olduğumuz ise kabullenmekte zorlandığımız gerçeklerden sadece biridir.
İşte bu yüzden bir yerden başlamak ve kendi savaşımızı vermek zorundayız. Ne kadar becerebilir ve başarabilirsek!
Vasfımız nedir peki? Kaptan mıyız mürettebat mı?
FUAR
Zonguldak birinci kitap fuarı Bülent Ecevit Üniversitesinde başladı ve devam ediyor. bir hafta sürecek olan fuar pazar günü son bulacak.
Fuara dair çok ciddi eleştiriler geliyor kulağa, ilk olmasından kaynaklı olduğunu düşündüğüm eksikliklerin, eğer devamı gelecekse ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. Katılımcı yayınevlerinin dağıtım şirketlerinin ve yazarların ortak düşünceleri okur ziyaretçisinin yetersizliğine dair.
Konum olarak şehir merkezine uzak olması, katılımcı yayınevlerinin çeşitliliğinin eksikliği, yerel yazarlara ulaşılmamış olması ve fuarın yeteri kadar duyurulmaması eleştirilerin başında geliyor.
Fuarı düzenleyen yetkililerin eleştirileri dikkate almasını ve her kesime, her okura hitap eden yazarları yayınları adı fuar olan bir etkinlikte okurla buluşturmalarını bekliyor kulağa gelen sesler. Halka yeteri kadar duyurulmayan bir etkinliğin, katılımcısı da yeterli gelmiyor yayınevlerine. Sadece popüler yazarların okur getirebildiği bir fuar ne yazık ki amacına ulaşmamış oluyor. Bunlar devam etmekte olan fuarın birkaç dikkat çeken ve öne çıkan eksiklikleri. Fuar sonrasında bir tespit yazısı kaleme alırız.