Herkesi tenzih ederim ama…

Kimi okurun “Gazetecilerin birbirini yazması hoş değil” sözünü son derece samimiyetsiz buluyorum…

Bunun en somut göstergesi, “polemik” yazılarının okunma oranları…

Evet herhalde en çok biz benzer eleştiriler alıyoruz…

Ama şunun bilinmesinde fayda var…

Kimseye şirin gözükmek gibi bir kaygım yok!

Çünkü bugüne kadar hiçbir meslektaşımın cinsel tercihini, özel yaşamını kaleme almadım.

Ayrıca, biz gazetecileri değil, gazetecilerin üzerinden olayları tartışıyoruz…

Fikirler çarpışır, gerçek ortaya çıkar!

Dün Ali Rıza Efendi’nin yazısını okurken, savaş kazanmış bir komutanın edasını gördüm satırlarında…

Pusula dışındaki yerel gazeteleri iki tünelin arasına sıkıştıran Tığ’ın megalomanlığı zirve yapmıştı yine…

Tığ, Ali Bektaş’ın Zonguldak adaylığının kesinleşmesini neredeyse teneke çalıp kutlayacak.

Bektaş’ın başkanlığında Kozlu’yu rant kapısına çeviren AKP’lilere diyecek sözüm yok…

Ancak Ali Rıza Tığ’ın goygoyculuğuna ne demeli?

Sonra gazetecinin görevi ne zamandır aday tayin etmek oldu?

Benim için “Ali” olmuş “Veli” olmuş umurumda değil…

Biz sadece Kozlu’da Ali Bektaş eliyle yapılan çevre katliamına, yasa tanımaz tavrına ve AKP yöneticilerine tanınan ayrıcalığa dikkat çekmek istedik o kadar.

Filyos’ta “çevreci” kesilen sizler, Kozlu’da çocuk parkları satılırken, yeşil alanlar AKP’li müteahhit ve yöneticilere altın tepside sunulurken neredeydiniz önce bunun hesabını verin…

Mesele Ali Bektaş’ın anketten çıkmasıysa…

Hitler’de yüzde 60 oyla Führer oldu!

Demek ki, politikada çok olmak; haklı olmak ya da doğru tercih anlamına gelmiyor her zaman…

Zamanın bir ruhu vardır.

Ama gün gelir her şey ortaya çıkar!

Bu halk değil mi,  1982 Anayasası’na yüzde 91 oy veren…

Peki, o anayasayı yapan Kenan Evren bugün neden Türkiye Cumhuriyeti’ni silah zoruyla devirmek suçuyla yargılanıyor…

O gün avuçları patlayıncaya kadar alkışlayanlar arasında bugünün AKP’lileri yok mu?

Halkın Sesi’nin yaptığı haberleri küçümseyerek, Ali Bektaş’ı aklama çabasına giren Ali Rıza Tığ, AKP’nin basın danışmanı olsa her halde bu kadar militanca yazamazdı…

Şimdi sorulacak su şu:

Ali Bektaş’ta mı komşun birader!  Yoksa çocukları, çocuklarına ders mi veriyor? Ya da akşamları az şekerli kahve mi içersiniz birlikte?

Eee boşuna dememişler ev alma komşu al!

Bu arada Ali Bektaş’la ilgili belgeyi dün Pusula’ya iadeli taahhütlü yolladım.

Yok eğer beğenmezsen yenilerini de yollayabilirim.

***

Ünlem işareti; sevinme, kızma, korku, mutluluk ve şaşkınlık gibi aşırı heyecan anlatan cümlelerin sonuna konulur.

CHP Çaycuma Belediye Başkan Adayı Bülent Kantarcı’nın adaylığına ilişkin başlayan polemikte ise Pusula, Kantarcı’ya adaylığın teklif bile edilmediğini yazmıştı… Biz de haber kaynağımıza güvenerek iddiamızın arkasında durduk. Ve ardından Pusula, CHP-Kantarcı görüşmesiyle ilgili bir dizi haberler yapmak zorunda kaldı. Kantarcı, CHP’nin teklifini kabul etti. Ta ki, Ali İhsan Köktürk ile ilkesel anlamda ayrı düşüp adaylıktan çekilinceye kadar.

Halkın Sesi’nin yalanladığı haberin mürekkebi kurumadan Bülent Kantarcı’nın CHP ile görüştüğünü yazan Pusula, günlerce ünlem işareti kullanamadı.

Peki, ya Kantarcı son anda vazgeçmeseydi…

Maden soruldu söyleyeyim…

O ünlem, hala kendisini yanılmaz güç ya da “Mesih” zanneden Ali Rıza Tığ’ın hanesindedir.