Tepeden tırnağa her şey bozuk bu ülkede… Eğitimden sağlığa, güvenlikten kentleşmeye, spordan kültüre her şeyde bir olmamışlık duygusu var… Hukuk, adalet dağıtan bir mekanizma değil de iktidardakilerin muhaliflerini hizaya getirmek için elinde tuttuğu bir sopa yüz yıllardan beri… Osmanlı ve önceki dönemi zaten saymıyorum da, yakın dönemi de hukuk eliyle işlenmiş cinayetlerle dolu Türkiye’nin… Anımsayın, Demokrat Parti gücünün zirvesindeydi 50’li yıllarda… Hukuki zeminini oluşturdu, bir kararnameyle Nazım’ı “vatan haini” ilan edip yurttaşlıktan çıkardı…
 
Dilimizin büyük ustasını memleket hasreti içinde ölmeye mahkum eden kararnamenin altında Adnan Menderes ve arkadaşlarının imzası bulunuyordu… Menderes’in sözde yıktığı rejim Nazım’ı on yıllarca hapiste çürütmüş, o da yurttaşlıktan çıkararak zulme yeni bir boyut eklemişti… Çok değil on yıl içinde devran döndü, güç başkalarının eline geçti… Diğerlerinin elinde yağlı ilmiğe dönüşen hukuk, bu kez, Menderes’in boynuna asıldı… Bir devrin en güçlü adamı, vicdanlarda kanayan bir yara olarak tarihe gömülürken, diğerleri, on yıllarca “devrim” olarak kutladı bu darbeyi…
 
“ERGENEKON TİYATROSU” İLE AT İZİ İT İZİNE KARIŞTIRILDI
Güç dengesi değişti, “Üç bizden, üç onlardan” vicdansızlığı hakim oldu siyasete… Hukuk bu seslere anında yanıt verdi, idam sehpası olup Denizleri üstüne çıkardı bu sefer de… Çevrim hiç değişmedi, birileri geldi, gücü eline aldı, şiir okudu diye Erdoğan’ı gönderdi hapse… Hapisten çıkan Erdoğan, Muhterem Hoca Efendisi kol kola girdi, hukuku “Balyoz” yapıp kendini hapse gönderenlerin kafasına indirdi… Başrolünde hukukun yer aldığı “Ergenekon tiyatrosu” ile at izi it izine karıştırıldı, kamudan epey bir muhalif temizlenirken, devletin derinliklerindeki kümelenen çetelerin üstü örtüldü…
 
Hukuk, 12 Mart’tan 12 Eylül’e, 28 Şubat’tan, 15 Temmuz’a her darbeye cevaz verdi ne hikmetse… Darbe yapan hiçbir general görevi başında iken, hiçbir savcı tarafından darbecilikle suçlanmadı mesela… Suçlanmadıkları gibi, tüm savcı ve hakimler, onların cellatlığına soyundu... Yüzbinlerce insanın yargılandığı 12 Eylül’de tam 517 sanığa idam cezası verildi mesela… Bunun 124 tanesi Askeri Yargıtay’ca onandı, 50’sinin infazı gerçekleşti… Devran döndü, “Asmayalım da besleyelim mi” vicdansızlığını yaratan kudretli paşa, apoletleri sökülmüş olarak girdi kara toprağa…
 
OSMAN KAVALA TAM 381 GÜNDÜR TUTUKLU HÂLÂ İDDİANAME YOK
15 Temmuz’da iktidarını koruyan AKP, OHAL kararnameleriyle kendi hukukunu yarattı… 130 binin üzerindeki insan hiçbir mahkeme kararına dayanmadan kamudaki görevinden uzaklaştırıldı… Birçok insanın mal varlığıyla şirketlerine el konuldu… Onlarca radyo, televizyon, dergi ve gazete kapatıldı… Binlerce insanın yargılandığı davalarda birçok insan ömür boyu hapis cezasına çarptırılırdı… İşin tuhafı onca insan önce polis, sonra savcı tarafından sorgulandı, mahkemelerde savunmaları alındı… Tüm bu süreçlerde darbenin oluşumu ve nasıl tezgahlandığı hakkında yeni hiçbir şey öğrenilemedi…
 
Hukukun kahhar gücü yalnızca FETÖ’cülere değil tüm başta solcularla Kürt siyasetçiler olmak üzere tüm muhaliflere yöneldi bu dönemde… İş insanı Osman Kavala tam 381 gündür tutuklu mesela… Bir yılı aşkın süredir iddianamesi yazılmıyor… Davaya bakan savcı tarafından ifadesi de alınmadığı gibi dosyasında gizlilik kararı olduğu için avukatlarına da bilgi verilmiyor… Kamuoyu neden tutuklandığı, üzerine hangi suçun atılı olduğunu bilmiyor… Bu garabete de hukuk bir gerekçe bularak eziyeti sürdürüyor… Dedik ya, hukuk, yönetenlerin elinde muhaliflerin kafasına inmeye hazır bir sopa bizim ülkede…