07 Haziran seçimleriyle birlikte yiyecek ekmeği olmayan, işsizler, borçlular velhasıl toplumun en yoksul kesimi başta olmak üzere, mali durumu iyi olan en tepedekiler dâhil ,  “acaba hükümeti, kim, kimler nasıl kuracak” diye işi gücü bırakmış bunu düşünüyorlar. Yoksul kesimin ülkede istikrarsızlık olmadan bir hükümet kurulması beklentisi kendi çıkarını öncelik gördüğü için geçerli bir sebep olarak şimdilik doğru görülebilir. Üst tabaka yani sermaye çevrelerinin isteği de aynı, “ aman ülkede bir kaos ortamı-bir istikrarsızlık olmadan şu hükümeti kim-kimler nasıl kuracaksa biran evvel kursun” beklentisi içinde.

Aslında Mecliste Milletvekili olan tüm partiler de farklı düşünmüyor, onlarda şimdilik tabanlarına “Sipop” görevi görmeye devam ediyorlar.

Bu arada tayip Erdoğan  “ yıkılmadım ayaktayım” misali , “ parlamento belli bir süre içinde içinden bir hükümet çıkartamazsa erken seçim kararı alırım “ diyor…

Şimdi sondan başlayalım;  eğer belli bir zaman dilimi içinde hükümet kurulamaz ise erken seçim olur mu? Bunu kimse beklemesin. Adam milletvekili seçilmek için varını yoğunu ortaya koymuş dünya kadar borca girmiş, takip edecek ihale dosyaları vb. bir yığın sorunu varken neden sonucu belli olmayan bir mecraya atlasın? Ya seçilemezse? Peki, partiler erken seçim ister mi? Onu da kimse beklemesin her biri 80 vekil çıkarmış olan partiler trilyon TL hazine yardımı almaya başlamışken bu paranın kesilmesini sonucu belli olmayan bir seçime bağlamaz. Yani kısacası ne partilerin ne milletvekillerinin erken bir seçim kesinlikle işlerine gelmez. Haaa eğer parlamentonun bir sonraki seçimlerine 4–5 ay kala erken seçim gündeme gelirse o zaman şartlar değişik olacağından Milletvekillerinin çoğunluğu erken seçimden yana olabilir.

Peki, o zaman kim kiminle nasıl bir koalisyon veya kim tek başına bir azınlık hükümeti kurabilir.

Burada söze girmeden önce şunu herkesin kabul etmesi gerek; Türkiye kapitalist bir ülke ve burjuva parlamenter sistemle yönetiliyor yani “Komünist” bir yönetim sistemi yok. Yani emperyalist-kapitalist bir sisteme bağlı. Buradaki uzlaşma veya çelişkilerin ana temelinde kapitalist sistemden sosyalist bir sisteme geçiş gibi bir durum da yok. Hepsinin ortak amacı “kapitalist sistem içinde ülke ekonomisini nasıl uluslar arası bir seviyeye çıkarırız veya sermaye hiç zarar görmeden nasıl yapıp da hükümeti biran evvel kurarız ve istikrarı sağlarız” diye hesaplar yapıyorlar… Bu arada mecliste bulunan ve en fazla; “ demokrasi emek, sömürü, özgürlük, barış, işsizlik, emekli, köylü, emekçi vb.” sözcüklerini kullanıp bu konularda mağdur olan toplumun değişik kesimlerine sözler veren partiler şimdi bu verdikleri sözleri nasıl hayata geçireceklerinin hesabını yaparken bir taraftan da Sipop görevlerini görmeyi ihmal etmiyorlar.

Peki, hükümet kurulacaksa bunu hangi parti veya partiler kuracak?

Hepsi de hükümeti tek veya koalisyon olarak kurmaya hazır, çünkü uluslararası sermaye yatırım için hep istikrar istemiştir şimdi de aynı şeyi istiyor.

Parlamentoda; sermaye ile iç içe olmayan; işçilerin, emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, dünyada barış ve temiz bir çevre isteyenlerin sesi olan ve sadece toplumun bu kesimini temsil eden bir parti var mı? Yok.  Bir ikisi bu kesimleri de temsil ettiğini söylerken sermaye ile de kucak kucağa gidiyor, o zaman ne anladım bu işten?  O nedenle var olan partiler içinde birbirine zıt görünenlerin bile ortak hükümet içinde yer alması kimse için sürpriz olmasın…