Hiç akılda olmayan bir zamanda yaşandı 15 Temmuz… O kadar hazırlıksızdık ki, ne olup bittiğini anlayıncaya kadar darbeciler teslim alınmıştı bile… 12 Mart’ı kıyısında köşesinde, 12 Eylül’ü tam göbeğinde yaşamış biri olarak ne olduğunu anlamam da mümkün değildi zaten… Ne kapımıza bir asker dikilmiş, ne sokak başını bir cemse tutmuştu… Ne televizyon yayınları kesilmiş, ne de parti liderleri gözaltına alınmıştı… Ne sokağa çıkmak yasaklanmış, ne de devlet zapt-u rapt altına alınmıştı… İstanbul Boğaz Köprüsü tek yanlı olarak trafiğe kapatılmıştı yalnızca…
 
Diğerlerinden farkı yalnızca bunlar da değildi… Darbeciler önceki girişimlerde tek kurşun atmadan tüm ülkeyi ele geçirmiş, tüm liderleri derdest etmişken, sokaklarda çatışma vardı bu kez… Halk meydanlardaydı… Gözü dönmüş caniler sivil halkın üzerine ateş açıyor, meclis dahil pek çok yeri bombalıyordu… İyi olan çatışmaların birkaç ille sınırlı kalmasıydı… Ülke genelinde kısmen çatışmasız geçen gerilimli gece, resmi rakamlara göre darbe karşıtlarından 248 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Sonuçta darbeciler yenildi, ülke rahat bir soluk aldı…
 
NERESİNDE BAKARSANIZ BAKIN BUNUN ADI ZULÜM
O geceyi iyi yöneten Erdoğan ve AKP, sonrasında, sözcüğün tam anlamıyla çuvalladı. Fırsatı ganimete çevirerek ceberut bir yönetim çıkardı ortaya… Darbecileri tasfiye için başlatılan sürek avından demokratik muhalefet de payını aldı… 71,724 kişi gözaltına alındı bu süreçte… 118,813 kamu görevlisi açığa alınırken 129,410’u da kamudan ihraç edildi… 70 gazete, 18 televizyon kanalı, 20 dergi, 22 radyo kapatıldı… Birçok şirketle, buralarda görev yapan kişilerin mal varlıklarına el konuldu… 52 kişi intihar etti… 10 kişininse akıbeti bilinmiyor…
 
Tuhaf olan şu ki, terör örgütü ile ilişkili olduğu gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılan yüz binlerce insan, haklarında hukuki hiçbir işlem yapılmadığı için elini kolunu sallaya dolaşıyor aramızda… “Kamuda çalıştırılmayacak kadar suçlu, ama aramızda dolaşacak kadar tehlikesiz” gibi saçma bir denklem var ortada… Bunu bir güvenlik zaafı saymadıklarına göre halkın can ve mal güvenliğinin hiçbir önemi yok demek ki onların nezdinde… Ya da birçoğu dayanaksız iddialarla görevinden uzaklaştırıldığı için böyle davranılıyor… Neresinde bakarsanız zulüm, ne derseniz deyin ayıp…
 
DARBE HÂLÂ AYDINLATILAMADI
Bu hukuksuzluğa derhal son verilmelidir… Haklarında hukuki işlem yapılmayanlardan başlanarak hızlı bir etkin bir soruşturma yapılmalı, suçsuz bulunanlar derhal görevlerine başlatılmalıdır… Toplumsal barışın, adaletin sağlanması için bir zorunluluktur bu… İhraç edilen insanlara tüm hak arama yollarının kapatılması da kabul edilemez ayrıca… Toplum vicdanını da inciten sağırlar diyalogu son bulmalı, tek karar mercii yargı olmalıdır… Düzmece raporlarla insanların geleceğiyle oynama keyfiyeti son bulmalıdır artık… Buna makamı mevkii ne olursa olsun, kimsenin hakkı da yoktur zaten…
 
Hain girişiminin üzerinden 2 yıl geçti… Birçok insan yargılandı, aralarında yüksek rütbeli subaylarla, üst düzey kamu görevlilerinin de olduğu binlerce insan yargılanarak ağır cezalara çarptırıldı… Sayısız insan sorgulandı… Darbe yine de aydınlanamadı ama… Pek çok şeyden hâlâ habersiziz, ilişkiler tüm yönleriyle açığa çıkarılmış değil kesinlikle… Gerçek sorumluların yargılanması darbe kültürünün silinmesi için çok önemli oysa… Bir de şunu bilmeliyiz ki, ceberut devlet yönetmeleriyle, baskıyla darbeler önlenmez, olsa olsa zemin hazırlanır… Çare OHAL’lerde değil eksiksiz demokrasidedir… Amasız, fakatsız demokraside…