Nüfus kağıdınızdaki yaşınızı sormuyorum, gerçek yaşınızı soruyorum. Gerçek yaş ne mi? Bilenleriniz olabilir ama insanlarımızın çoğu bunu bilmiyor. O zaman, bilmeyenler için anlatayım ki; belki yaşınızı küçültmeme faydam olur!

   Bu konuyu neden seçtiğime gelince; ülke gündeminin karmakarışık olduğu şu günlerde gündem ile ilgili yazı yazıp bir de ben canınızı sıkmayayım istedim. Ama bu günkü konumuz da en az daha önce yazdığım konular kadar önemli. En azından insan hayatı ile ilgili ve bildiğiniz gibi insan hayatından daha değerli de bir şey yok.

   Neyse, uzatmadan konuya giriyorum.

   Biliyorsunuz ki her insan olabildiğince uzun ve sağlıklı yaşamak ister, erken ölmeyi hiç kimse istemez! Tabii bu iş sadece istemekle olmaz. Bunun için yapılması gerekenler var. Ben size burada iyi beslenin, spor yapın gibi nasihatlerde bulunacak değilim. Ama gerçek yaşınızı küçültmenizi öneririm. Gerçek yaşın ne olduğunu, nasıl hesplandığını ve nasıl aşağı çekilebileceğini anlatacağım, ama daha eğlenceli olsun diye, bunu gerçek bir ''love story''nin (aşk hikayesi) içine katarak anlatmak istiyorum.

   Ankara'da genel müdürlük yaptığım sıradaydı. Bir gün sekreterim Cemal K. isminde bir arkadaşınız arıyor deyince heyecanlandım ve ''Hemen bağla!'' dedim. Cemal benim ilk ve ortaokuldan sınıf arkadaşım idi ve ben kendisini neredeyse 40 yıldır görmemiştim.

   Sanki bir gün önce ayrılmışızda bugün tekrar karşılaşmışız gibi çocuksu bir coşku ile konuştuk. Baş komiserlikten emekli olmuş. İstanbul'a yerleşmiş. İlkokulda beraber okuduğu arkadaşlarını özlemiş ve bunları bir araya getirmeyi planlamış. Bunun için büyük bir çaba harcayarak hayatta olan tüm arkadaşlarına ulaşmış. Buluşma yerini ve tarihini belirleyerek herkese bildirmiş.

   Bu görüşmeden ve davetten ben de çok mutlu oldum. Buluşmaya mutlaka ve memnuniyetle geleceğimi söyledim.

   Buluşma yeri tabiatıyla mezun olduğumuz Kilimli'deki ilkokuldu. Tarih de haziran ayı içindeki bir gündü.

  Okul bahçesine girince yıllardır görmediğim, hatta bazılarını mezuniyetten sonra hiç görmediğim arkadaşlarımı acaba tanıyabilecek miyim diye heyecanlandım. Gerçekten de, özellikle uzun yıllardır görmediğim arkadaşlarımı görünce tanımakta zorlandım, hatta bazılarını tanıyamadım.

   Burada dikkatimi çeken husus şu oldu: Erkek arkadaşlarımın bazıları bakımlı ve hala genç görünümlü idi. Ama bazılarının saçı sakalı beyazlamış, hatta saçları dökülmüş, göbekleri büyümüştü; adeta dede moduna girmişlerdi! Kız arkadaşlarıma gelince; kimisi genç kız gibi hala alımlı, kimisi de tam manası ile nine görünümünde idi.

   Buna şaşırmıştım. Zira bu insanlar aynı yaşta idiler. Belki en fazla bir iki yaş farkları olabilirdi ama bu da önemli değildi. O zaman nasıl oluyordu da fizyolojik  yaşları bu kadar farklı görünüyordu? İşte tam burada, aklıma bir konferansta Alarko Holding'in ortaklarından Üzeyir Garih'in  insan yaşı ile ilgili anlattıkları geldi.

   Buyrun  çok akıllı ve zeki bir işadamı olan Garih'in anlattıkları: İnsanın aslında 4 tane yaşı vardır. Birinci yaş nüfus kağıdındaki yaştır. Buna kronolojik yaş veya takvim yaşı da denir. İkinci yaş fizyolojik yaştır. Hani size dostlarınız derler ya şu yaşta görünüyorsunuz diye, işte o yaş. Üçüncü yaş psikolojik yaştır; yani kendinizi hissettiğiniz yaş. Dördüncü  yaş ise morfolojik yaştır; yani vucudunuzun şekil ve kemik yapısı itibariyle görünen yaşı.

    Peki gerçek yaş nedir? Gerçek yaş bu 4 yaşın toplanıp 4'e bölünmesi ile elde edilen yaştır. Bir örnek yapalım: Siz nüfus kağıdınıza göre 50 yaşındasınız diyelim.  Kendinizi 30 yaşında hissediyorsunuz. Fizyolojik görünümünüz sizi 40 yaşında gösteriyor ve morfolojik yapınızda 48 yaşındaki bir insanınki gibiyse; sizin gerçek yaşınız; 50+30+40+48=168/4=42'dir!

    Şimdi ben size diyorum ki; nüfus kağıdındaki yaşınızı değiştiremezsiniz. Ama diğer 3 yaşınızı aşağı çekip gerçek yaşınızı küçültebilirsiniz. Yani gençleşmek elinizde! O halde ne yapıyoruz? Kendimize iyi bakıp fizyolojik ve morfolojik yapımızı genç tutmaya bakıyoruz. Tabii bunu yaparken sadece beslenme ve spor değil; gerekirse kadınlar saç bakımı ve makyaj yapmalı, erkekler de metroseksüel erkek olmaya bakmalı. Ama yaşların içinde en önemlisi psikolojik yaştır! İşte bu yaşla gerçek yaşı oldukça aşağı çekebiliriz. Yani? Yani hayata hep genç bakışla bakalım ve kendimizi her zaman genç hissedelim. Her zaman moralli olalım ve hayattan zevk almaya bakalım! Bu kadar basit!

    Değerli okuyucular, benden bu kadar; gerisi size kalıyor!

    Şimdi diyeceksiniz ki; hani aşk hikayesi nerde? O da şöyle: Arkadaşımız Cemal ilkokuldan ve ortaokuldan sınıf arkadaşımız olan N.K. isimli bir kızı platonik bir aşkla seviyordu. O zamanlar kız erkek arkadaşlıkları şimdiki gibi olmadığı için, zaten utangaç olan ve hemen pancar gibi kızaran Cemal arkadaşımız da bu aşkını kıza söyleyememişti. Ama bütün sınıf biliyordu. Aslında kız da biliyordu ama gönlü olmadığı için bilmemezlikten geliyordu.

    Sonradan hayat ikisini de farklı yerlere savurmuş ve  ikisi de başkaları ile evlenip çoluk çocuğa karışmıştı. Ama Cemal aşkını hiç unutmamıştı.

    Cemal bir gün sevdiği kızın kocasından boşandığını duydu. Eski aşkı tekrar alevlendi ve ne yapıp edip sevdiği kızı (kadını) görmek istedi. Ama ikisi de ayrı şehirlerde idiler ve aradaki mesafe uzaktı. Cemal sevdiğini nasıl görebileceğini düşünürken bir gün beyninde bir şimşek çaktı ve yukarıdaki formülü buldu. Hemen uygulamaya geçerek hepimizi bir araya getirdi.

    Kerata bu arada bizi de figüran olarak kullandı, ama olsun! Bize arkadaşlarımızı görme fırsatı verdi ya o da yeter!

    Filmin sonunda ne oldu derseniz; samimiyetlerini görünce muratlarına erdiklerini anlamamak imkansızdı!