Türkiye kabus gibi bir geceden uyandı Cumartesiye…

Sabah gün ağarıncaya kadar gözümüzü kırpmadan izledik olan biteni…

İnsanın kanını donduran bir aksiyon filminin tam ortasında kaldık adeta…

Demokrasiye inanan hiç kimse darbelerden medet ummaz…

Türkiye dikta rejiminin yaralarını onlarca sene saramadı…

Kardeşin kardeşe kurşun sıktığı yıllarda bile halk darbecileri içine sindiremedi…

“Darbenin iyisi olur mu?” diyeceksiniz ama…

Ne 27 Mayıs ne de 12 Eylül’de bu kadar kan dökülmedi…

Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece yaşananlar, tarihimize izleri kolay kolay silinmeyecek kara bir leke olarak sürüldü…

Neresinden bakarsanız bakın ahmakça, aptalca ve hainceydi…

Daha düne kadar aynı ağaçtan erik çalan iki arkadaşın kanlı hesaplaşmasının bedelini, masum halk, 20 yaşında dünyadan bihaber emir altındaki erler ödedi…

Darbecilerin canı cehenneme ama…

İETT’de bilet gişesinde satış görevlisiyken Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen Recep Tayyip Erdoğan gibi bir kurt politikacının,  40 yıldır tanıdığı, kendisini iktidara taşıyan ilkokul mezunu Fethullah Gülen tarafından kandırıldığına inanıyorsunuz da, emrin demiri kestiği asker ocağında “tatbikata gidiyoruz” diye kandırıldıklarını korku dolu gözlerle ağlayarak söyleyen erlerin kandırıldığına neden inanmazsınız?

Türkiye Pazartesiye nasıl bir ekonomik tabloyla uyanacak, o tablonun faturası kimlere kesilecek onu tahmin bile edemiyoruz…

Gündemin anlık değiştiği bir ülkede sokaktaki insan gelecek kaygısıyla yaşarken mutlu olmasını nasıl beklersiniz?

Baksanıza toplumun kimyası bozulmuş, herkes birbirine düşmanca duygular besler olmuş…

Ülkenin yarısı Recep Tayyip Erdoğan’ı taparcasına seviyor…

Diğer yarısı nefret edercesine öfke kusuyor…

Peki ama neden?

İktidar yanlısı biri muhalif biriyle tenha bir yerde denk gelse neredeyse birbirini boğazlayacak…

Cuma akşamı yaşananları haklı kılacak tek bir gerekçe dahi olamaz…

Ama bu ülkede yaşayan sadece vatandaş kimliğimle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan aldığım güçle soruyorum…

Bu topraklarda neden her gün kan dökülüyor,  bu ülkenin genç beyinleri geleceğe niçin kaygıyla bakıyor, bir ülkeyi yoktan var eden bir ulussun çocuklarının birbirine kurşun sıkacak kadar paylaşamadığı ne var?

Dehşetle izlediğimiz Arap Baharı’nın bir benzerini bize kimler yaşatıyor?

Bir AKP seçmeninin özgürlük alanı ile muhalif olan bir yurttaşın özgürlükleri aynı mı?

Ve son soruyu ideolojilerine tutsak olmuş kalplere değil özgür vicdanlarınıza soruyorum:

Aklınızı kiraya vermediyseniz her olayda, her konuda nasıl aynı şeyi düşünebilirsiniz?

Evet Cuma günü yaşanan darbe girişimi bir utanç vesikası olarak toplum hafızasında derin yaralar açtı…

Ama kardeşliğimize, kültürel zenginliklerimize, özgürlüğümüze, etnik kimlikler üzerinden topluma yapılan darbenin izlerini nasıl sileceğiz?

Sosyal medyada birbirine ana avrat küfredecek kadar ahlak yoksunu olan insanlara hangi din cevaz veriyor…

Benim için karşısındaki darbeci de olsa, gözaltındaki darbeci komutanların çocuğuna bilmem kaç posta tecavüz edeceğini söyleyen devletin polisiyle, devlete karşı darbe yapanlar mankafalar arasında hiç fark yoktur…

Suç varsa cezası da bellidir!

Hukuk devletinde suçluların cezasını halk vermeye kalkarsa “adalet” denen mekanizmanın anlamı kalmaz…

O zaman da Mısır’dan, Irak’tan, Suriye’den farkımız kalmaz!

Adalet günün birinde herkese lazım olur...
Bu ülkede hala adaletin varlığına, yargının bağımsızlığına inancınız kaldıysa...
Unutmayın ki,  adalet rafa kalkarsa…

Adaletin kılıcı taş da keser baş da!