Malumunuz kış geldi, bu satırları okurken kar yağmış, zemin buzlanmış olabilir. Aman dikkat düşüp incitmeyin kendinizi kaygan zeminde.

Kaygan Zemin demişken son günlerde izlediğim bir dizi filmde Amerika Başkanlık sistemi üzerine birçok gerçekçi hikâyeler anlatıyor izlemenizi tavsiye ederim. “ Designated Survivor “ismindeki bu dizide bir bölüm dikkatimi çekti.  Amerikan başkanı bir konuda halkın büyük çoğunluğunun onay verdiği bir tasarıyı onaylayacak ancak aynı zamanda ülkenin %20’ si bu konuda başkan ile zıt fikirde. Bir analist %80’ in desteğini alacağız derken diğer bir analist bu kararda insanların dini duyguları etkileneceğinden %80’ den zaten oy çantada keklik diyoruz ancak %20’ yi kesin kaybedip %80’ i de alamayacağız; içinde din geçen konudan uzak duralım demekteydi.

Biraz karışık oldu kabul; daha yalın bir dille anlatalım. Ülkede olan biteni doğruları konuşmak, insanlara bilimden, sanattan, ekonomiden söz etmek etkileyicisidir ancak din üzerinden yapılan siyasetin etkisi nüfusa bakmaksızın toplumu topyekûn etkiler ve uyuşturur. Bu sebeple siyasette dini kullanmak şahsi görüşüme göre ahlaksızlık olarak yorumlarken, yine siyasette dini kullanmanın da toplum üzerindeki en baskısı etki olduğunu görüşündeyim. Bu tüm Dünyamız için geçerlidir.

Ülkemizde durup baktığımızda ekonomik olarak tarihin en kötü dönemini yaşadığımız bu dönemde dini söylemlerin hortladığını duymakta, izlemekte, görmekteyiz. Lafımı esirgeyecek değilim, iş dine dayandıysa köprüden önceki son çıkış zorlanıyor demektir.

Eskiden siyasiler patara kütere konuşurmuş. Şimdi böyle bir durum söz konusu değil, ilk metinsiz konuşmalarında nasılda patladıklarını görüyoruz.  Misal 12 yıl önce Amerikan Başkanı Obana, İstanbul ziyaretinde Mimar Sinan Üniversitesi yerleşkesinde öğrenciler ile 360 derece çevrili bir salonda bir oturuma katılmıştı. O zaman o konuşmanın moderatörlüğünü yakın bir arkadaşım üstlendiği için merakla takip etmiştim. Birkaç gün önce ise ülkemiz yöneticilerinin kendi ülkemiz öğrencileri ile yani İTÜ,  ODTÜ, Boğaziçi gibi okullarda okuyan gençlerinden kaçtığı dönemde Afrikalı öğrenciler ile memleketimiz, iktidar, ekonomi ve muhalefet üzerine olan konuşmasını izledim.

İzlenimlerini paylaşmak istemiyorum; bir zahmet youtube üzerinden bir açıp görün. Utandığım çok durum var, keşke ifade etmekte özgür olabilseydik. 

Ne demiştik,  Kaygan Zemin… Şuan altın ve döviz buna bağlı olarak akaryakıt fiyatlarından bir türlü ayağımızın üstünde dengeye duramadığımız için; biz sade vatandaşlar kaygan zeminin en büyük kurbanlarıyız.

Ama benim hep en olumsuz günlerde aklıma ATATÜRK’ ün yaşadığı hayat, gösterdiği mücadele ve 100 yıldır tutan sözleri gelir. Bu nedenle kim gelirse gelsin, ne çaldığı, ne kadar çaldığı, neleri sattığı önemli değil, hepsinin elbette adalet önünde, yüce Türk milletinin gözünde ederi kadar değeri olacaktır.  Bu sebep korkmayın, bunlarda gelir geçer