KENDİNE SEVGİ TOHUMU EKEBİLİR Mİ  İNSAN ?

Sevgisizlik, bütün kötülüklerin, insanlıkla ilgisi olmayan tüm davranışların tek sebebidir.
Kendini sevmeyen, bir başkasını, bir canlıyı ve bir nesneyi asla sevemez diye düşünüyorum.
Bakın toplumdaki huzur bozucu aykırı davranışların totoline, hemen hemen tüm sonuçlar, geçmişinde ve bugününde yeteri kadar sevgiyi yaşayamamış lığın, onun sıcaklığıyla tanışamamış lığın nedenlerini içerir. Yüreğindeki toprağın çoraklığı, sevgisizlik yüzündendir. Tıpkı bir tarla gibi ne ekerse onu biçer insan yüreğinden. Şayet sevgiyi ekememişse yüreğine, yaban otları gibi öfke, kin yayılır yüzeyine ve onlar daha hızlı büyür insanın içinde sevgiye nazaran.
Peki, sevgi öğrenilebilir bir şey midir, olmayan şeyin yani bilmediğimiz bir duygunun eksikliğini nasıl giderebiliriz ya da nasıl tamamlarız, nasıl öğreniriz, bunun cevabını kaç kişi biliyordur acaba?

Tamamen sevgi yoksunu olmayabiliriz ama gerçekten içimizdeki sevginin derecesi nedir ne kadarı yeterli gelir iyi insan olabilmeye. Amacına hizmet etmesi için bunu önemsiyorum doğrusu. Buzdan kaleler inşa etmek, bizi o kalelerin içinde dış etkenlere karşı mümkün değil koruyamaz.
 Şeffaf olabilmek ve yaşamın değerini kıymetini bilmek, sevmeyi öğrendiğimizde çok daha kolay ve anlamlı olacaktır. Seviyormuş gibi değil, etiyle kemiğiyle sevebilmekte mesele.

Buzdan kaleleri olanlar sadece kendilerini kandıranlar. Çünkü onlar yalnızlığa yolcudurlar ve yalnızlık soğuktur.
Sevgi, aşk, sevişmek gibi kelimelerin üstünü kırmızı kalemle çizme gereği ve bu kelimelere ahlak terazisinin ağırlığını yükleme gafleti, yine bünyede sevgisizliğin baş göstermesiyle ilintilidir.

Sevişmek müstehcen bir kelime değildir. Sevginin en yüce mertebesidir, eski İstanbul asilzadelerinde, dostluk arkadaşlık kavramını vurgulayan ve eğitimli insanların dillendirdiği bir örneklemedir sevginin yüceliğine. Kişiler birbirleriyle olan dostluklarını örneklerlerken “biz kendileriyle pek sevişiriz” gibi aralarındaki samimiyeti ifade ederler örneğin.

İnsanları sevgiyle tanıştırmak ve onu çoğaltmak yerine, daha çok karşı bir reflekse sevgisizlikten beslenmeye iteriz. Bu, yaşamda güçlü olmak adına, sevginin, duygusallığın önünü kesme biçimidir bir nevi. Sevgi bencil yapmaz aslında insanı, canlıları ama sevgisizlik hırslarına yenik düşürür insanı!
Sevmek yerine esir etmeye meyilliyiz galiba daha çok. Yaptırımlar uygulamak canlılar üzerinde, bencilliğimizin cehaleti galiba. Bir tebessüm, bir çiçeğin rengârenk açması kadar kıymetlidir her daim.

Yaşamın sadece nesnesel kazançlarını öncelik yapanlar ve bu uğurda sevgiyi çok kolay harcayanlar, nefretin karlı bir yatırım olduğunu empoze ederler acizleştirdikleri canlı türlerine..

İnsana savaşmayı, köpeğe ısırmayı, dikene batmayı yükleyen şey sevgisizliğin ta kendisidir.
Koruma ve korunma içgüdülerinin tamamında savaşmak ve mutlaka o savaşı kazanma gerekliliği vardır. Ve bunun için sevgi engel teşkil edeceğinden mutlaka bir koruma kalkanına ihtiyaç duyulma zorunluluğu sokulur devreye. Zihinler böylelikle nefret tohumlarıyla zehirlenir.
İnsanlar savaşır, köpekler ısırır ve gül dikeni hep can yakar.

Gülü dikenin koruduğunu söylersek güle sevgisizlik yaparız. Gülün kıymeti dikenden dersek kokusuna haksızlık yaparız. Gül dikeniyle gül dersek işte o zaman sevgiyi ısıtırız. Köpekleri sadece ısıran bir canlı olarak gördüğümüzde, sadık bir dost olduklarını unuturuz. İnsanları savaşmak zorunda bırakan zihniyetleri ortadan kaldıramazsak, barışın güzelliğini, gerekliliğini anlatamayız ve anlayamayız.  
Bir çocuğu nasıl çok kolayca sevgi gülümsetebiliyorsa, bir kedi başını sıcacık bulduğu bir kucağa yaslayabiliyorsa ve iki insan sevgiyle sarılabiliyorsa birbirine, bu çok kıymetli bir yaşamsal hazinedir bilene.

Sevgisizlik bütün kötülüklerin nedenidir, sebebidir. Ve sevgi öğrenilebilir bir şeydir sadece yaban otlarından yüreğinizi temizleyip bir parça sevgi tohumu saçacaksınız, bakın nasıl yeşerecek onlar, hem de yaban otlarına rağmen.
 
“ Sevgi öğrenilebilir, çoğaltılabilir ve tadına varılabilir bir şeydir ve çok kıymetlidir çok.”