Bu kentte yaşananları anlamak mümkün değil çok zaman… Hep soruyorum, yaralarını sarıp çare üretmekte bunca zorlanan bir başka kent var mıdır ülkede, bilmiyorum... Kurulduğundan beri içinde debelendiği sorunların hiçbirine çözüm bulamıyor. Pek çoğu halının altına süpürülürken, sözüm ona çözüm diye sunulanlarsa, sonrasından vazgeçtim, daha yapım aşamasındayken bile karşımıza yumak olarak çıkıyor… Sivil toplum örgütlerinden siyaset erbabına, bürokrat tayfasından teknokratına, gazetecisinden yerel yöneticisine kadar hayatımıza şekil veren aktörler, akıl almaz bir fikri kabızlık içinde hiçbir şey üretmiyor… Dahası üniversitesi de kente heyecan verecek bir vizyon koyamıyor ortaya. Kentsel tartışmaların ısrarla uzağında durarak bilimin ışığından kenti mahrum bırakıyor…

 

Örneğin katmerleşen bir ulaşım sorunu var bu kentin… Önceleri deniz ve demiryolları gibi alternatif olanaklar vardı hiç değilse… Şimdilerdeyse artan yolcu ve yük taşımacılığı ülkenin kalitesi en düşük yollarından karşılanmaya çalışılıyor. Faturası da işi düşen dışında kimsenin uğramadığı bir kent olarak çıkıyor karşımıza… Beceriksiz, vizyonsuz, ehliyetsiz yöneticiler yüzünden, boynu bükük bir yalnızlığı yaşıyor Zonguldak… Limanına yıllardır yolcu gemisi uğramazken, onarımı yılan hikâyesine dönen demiryolunda göstermelik seferler yapılıyor. Bu zilleti reva gören iktidaraysa halktan vazgeçtim muhalefet partilerinden bile en küçük eleştiri gelmiyor…

 

DOĞANIN İKAZINDAN DERS ALINMIYOR

Çözüm için sözüm ona “duble yollar” yapılıyor değil mi? İki saatlik yağmurda ne hale geldiğini yaşayarak gördük o yolların. Dere yataklarını daraltıp, suları hapsederek yol yapmaya çalışan sivri akıllılar, doğanın onca ikazından hiç ders almıyor… Ankara girişindeki yeni tünellerin bağlantı yolları dere yatağı daraltılarak da değil, bizzat derenin üzerine yapılıyor örneğin. Başta uzman kuruluşlar olmak üzere kimse de, “Yahu, bu ne rezalettir” demiyor… Körlerin sağırları ağırladığı garabet hiç bitmeyen bir Zonguldak gerçeği olarak sürüp gidiyor. Çilesini çekmek de Zonguldaklılara düşüyor…

 

İyi kötü hastanelerimiz var, uzun kuyruklar bekleyerek de olsa, niteliği biraz tartışılsa da sağlık hizmeti alabiliyoruz çok şükür. Bu alanda en büyük sorunsa hastanelere ulaşım olarak öne çıkıyor… Dar, dolambaçlı caddelerde park etmiş araçların, hiçbir düzene uymayan konutların arasından yol bulup hastaneye zamanında ulaşmak, yaşama tutunmak için gerçekleşmesi gereken mucizelerin başında geliyor. Şimdi yeni bir hastane daha yapılıyor kentimize. Kolay ulaşılabilirliği en temel sorun olarak önüne koyması gereken yetkililer tam tersi yaklaşımla eski hastanenin yanına kuruyor. Eski devlet,  SSK ve Amelebirliği ile Kadım Doğum ve Çocuk Hastanelerinin yollarında hiçbir iyileştirme çalışması yapılmadan, trafik yoğunluğunu daha da artıracak uygulamanın altına imza atan kör gözler, medyadaki kalemşorları eliyle bunu büyük bir hizmetmiş gibi sunuyor… 

 

REZERV HESAPLARINI KİM YAPIYOR

Çok mümbit olmasa da yerin altında ekonomiye kazandırılması gereken kömür var sözüm ona. Ehliyeti, liyakatinden daha çok sadakatleri nedeniyle TTK yönetimine getirilen dar görüşlüler yüzünden o da çıkmıyor yeryüzüne… Kurum tarihinin en kötü günlerini yaşarken, redevanslı sahalarda keşmekeş sürüyor. Denetimsizlik diz boyu… Herkesin topu birbirine attığı ortaoyununda sorumluluk sahibi insan bulunmuyor. Soma katliamının oluk oluk kanayan yaralarına aldırmadan son derece güvensizlik şartlarda üretim sürdürülüyor. İnsanın kanını donduran ilkel görüntüler, ne TTK yöneticilerinin, ne de bakanlık müfettişlerinin dikkatini çekiyor… Onlar adına utanmak, ölmekse kör karanlıklarda ömür tüketen Zonguldaklılara kalıyor…

 

TTK’nin rezerv hesaplarıysa bir başka alem… Anımsanacaktır Eren Holding, şu an Demir Madencilik tarafından kiralanan Gelik Dik Kanatlar adlı sahadan “İhale şartnamesinde belirlenen miktarda kömür yok” diye çekilmişti. Soma AŞ’de aynı gerekçeyle Bağlık sahasını terk etti geçtiğimiz aylarda. Şimdi de HEMA Kandilli’de aynı iddiayı ileri sürüyor. Sormak hakkımız: Bu rezerv hesaplarını kim yapıyor? Hangi verilere dayanarak çıkılıyor ihaleye? İşletmeci firmalar gerçekten haklıysa, tüm ülkeyi aldatıp kamu zararının oluşmasına neden olan sorumlulardan neden hesap sorulmuyor? Bize bir de böyle hayal kırıklığı yaşatan görevlilere haddini bildirecek bir makam yok mu ülkede? Kim, kimi neden kandırıyor? Ya da bu işin doğrusu ne gerçekten? Zonguldak’ın derin toprakları altındaki servet-i madeniye, birileri tarafından çok mu abartılıyor yoksa?