Beled süresi Mekke’de inmiştir. 20 ayettir. İlk ayetinde Mekke kast edilerek (beled) mecazi olarak dile gelmeye çağrıldığı için bu adı almış görülmektedir. Ana teması bir uyanış çağrısının önce kendi yöresinden başlayıp  giderek tüm dünyaya yayılması gerektiği ile kanaatkarlık, tevazu, yardımlaşmak, kölelere özgürlük çağrısı, dayanışma, sevgi ve merhamet etrafında döner.

Mekki surelerden olmasına rağmen 13.ayetinde köleyi (zincirlerin boyunduruğundan) sökmek, çözmek, kırmak, parçalamak anlamına gelen “fekku regabe” tabirinin kullanılması dikkat çekicidir. Kölelik (regabe/rgab) kavramının nüzül sırasına göre Kuran’da geçtiği ilk yer olması, bunun da  bir tabirle başlaması oldukça manidardır. Bu nedenle bu sureyi ve ilgili ayeti “Köleliği kaldıran sure veya ayet” olarak anlamak mümkündür.(Yaşayan kuran)

Bir köle dünyası ki Mekke’de insanlar alınıp satılmakta, kadınlar insan yerine konmamakta  köle ve cariye edilmekte, kız çocukları küçük yaşlarda toprağa gömülmekte ve kabile savaşları ve kan davaları yüzünden insanlar huzursuz ve perişan edilmekte. İçki, kumar, zina ve faiz insanları köleleştirmiş sömürü ve zülüm düzeni devam etmektedir.

Hz Peygamber, bu sömürü ve zulüm düzenine karşı kendisi dağlara çekilerek bu neyin nesi diyecektir. İnsanlar hem Allah var diyecekler, namaz kılacaklar, oruç tutacaklar, kabeyi tavaf edecekler, zemzem suyunu hacılara dağıtacaklar hem de yukarıda saydığımız sömürü ve zulümleri yapacaklar. Bu düşünceler doğrultusunda Allah’ın vahyi gelmiş ve Hz Muhammed de peygamber olarak belirlenmiştir.

Hz Peygamber sömürü ve zulüm düzenleri ellerinde olan 7-8 bezirganın karşına geçerek  hayır reddediyorum, yapmakta olduğunuz bu düzene isyan ediyorum diyerek kabenin hem yönetici hem de en zenginlerine  meydan okumuştu.  İlk inen sureler zenginlerin parayı kendi tekellerinde topladıklarında kibirlenip, kendilerini güçlü gösterip  azacaklarını ve müstağnileşip küstahlaşacaklarını bildirmekteydi. İlk surelerde böyle  mesajlar verilmekteydi.

Beled suresinde; 5-“Fakat insan kendisine hiç kimse güç yetiremez mi sanıyor.”  6- “Sadece harcadıklarım yedi sülaleme yeter” diye böbürleniyor.” 7-Kimsenin kendini görmediğini mi sanıyor.” 8-Biz insana iki göz vermedik mi? 9-Bir dili iki dudağı yok mu onun? 10-“Ona yürüyeceği iki yol gösterdik” 11-“Fakat o zor olana yanaşmadı.” 12-Bilirmisin nedir zor olan.13- “Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak.” Buyrulmaktadır.

Bu ayetler kölelik sistemini  kaldırmak ve özgürlük için ilk mesajdı. Peygamber kendi yanında bulunan köleyi azat etmiş hatta bu köleyi kendi evlatlığı olarak da Mekke’de ilan etmişti. Ebu Bekir de bir çok köleyi azat etti. Onlar  da islamı seçtiler. İşte İslam bundan böyle bütün dünyaya “kölelere özgürlük” çağrısı yapmaktaydı.

Fakat İslam ne yazık ki  Peygamberin  vefatından sonra yine o topraklara gömüldü. Emeviler döneminde başlayan saltanat düzeni içerisinde köle ve cariyelik sistemi uygulanarak yakın tarihimize kadar geldi. Bu islamın suçu değil islamın taraftarlarınındır.

Görülmektedir ki Kuran’ın sunduğu İslam’da köle düzenine karşıdır. Kölelere özgürlük çağrısı vardır. Ancak birileri İktidarların çıkarları için Kuran’ın dışına taşarak köle sistemini cahiliye dönemleri gibi uyguladılar. Mezhep ve fıkıh kitaplarına da köle ve cariye fıkhı islam’da varmış gibi yazıldı. Günümüzde hala daha o  fıkıh kitaplarını okumaktayız. İşte bu yüzden doğru bildiğimiz yanlışları Allah’ın Kuran’ına vurarak doğrusunu bulmak zorundayız.

SAĞLIK

Bel Fıtığı Nasıl Tedavi Edilir?

İnsan vücudunun temeli olan omurga üzerinde bulunan omurlarda aşırı baskı, zorlanma gibi nedenlerle meydana gelen fonksiyon bozuklukları boyun veya bel fıtığı gibi hastalıklara neden olmaktadır. Kıkırdak dokuda oluşan harabiyet sonucu diskler, sinirleri sıkıştırarak bir çok rahatsızlığa zemin hazırlar.

Erken Tedavinin Önemi

Başlangıç halindeki bel fıtığında diskteki kayma henüz erken bir aşamadadır ve bacağa giden sinirlere hasar vermemiştir. İstirahat, antiromatizmal ve kas gevşetici ilaçlar, traksiyon (bel çekme) gibi fizik tedavi uygulamaları ile hastanın kıkırdağında oluşan kayma düzeltilebilir.

Bel ve bacak ağrısı, ayakta duramama, uzuvlarda uyuşma ve genel güç kaybı, idrar kaçırma, büyük abdesti yapamayacak denli ağrı, disklerin sinirlere yaptığı baskı sonucu bacaklarda felç gibi ilerlemiş bel fıtığı durumunda tedavi için geç kalınmış olduğu göz ardı edilmemelidir. Büyük bel fıtıklarında cerrahi müdahale gereklidir. Özellikle ayak bileği ve idrar felcinde ilk 6 saatlik süre son derece hayatidir. Bu süre içerisinde yapılacak müdahalenin, bel fıtığının semptomlarının düzeltilmesinde etkisi bulunur. Bu süre geçirilirse; sinir sistemindeki hasarın geri dönüşümü söz konusu değildir. hasta, kalıcı ayak bileği ve idrar felciyle yaşamak zorunda kalır.

  60 YIL SONRA DNA'DA HEYECAN VERİCİ KEŞİF

Bilim insanları, insan hücrelerinde ilk kez 'dörtlü sarmal' yapıya sahip DNA'ya rastladıklarını açıkladı.

"Nature Genetics" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, daha önce sadece ikili sarmal yapıya sahip olduğu düşünülen insan DNA'sında birbirine dolanmış dört DNA ipliğine rastladı. Hızla bölünen hücrelerde daha yaygın görülen dörtlü sarmal yapının,kanserle ilişkili olduğu düşünülüyor.

Cambridge Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Prof. Shankar Balasubramanian, dörtlü sarmal yapının hücre belirli bir genotipe sahip olduğunda ya da işlevinde bir bozukluk meydana geldiğinde ortaya çıktığını söyledi. Dörtlü sarmal yapı, DNA'yı bir arada tutan ve genetik kodu oluşturan dört bileşenden guaninin çok sayıda bulunduğu bölgelerde görülüyor. Yapıya bu nedenle G-dörtlü adı verildi.

İnsan DNA'sında G-dörtlü yapıları bulmak için antikor proteinler rettiklerini ifade eden Prof. Balasubramanian, antikor proteinlerin G-dörtlü yapıları, hücrenin bölünmeden önce DNA'sını kopyaladığı sırada ortaya çıkardığını gösterdiğini söyledi.

G-dörtlü yapıları ilaç benzeri moleküllere hapsettiklerinde hücre bölünme sürecinin de etkilendiğini belirten Prof. Balasubramanian, "G-dörtlü yapı, hücrenin çoğalmasıyla, dolayısıyla kanserde görülen kontrolsüz çoğalmayla ilişkili. Laboratuvarda yaptığımız deneylerde dörtlü sarmal yapıya sahip DNA'yı sentetik moleküllere hapsederek hücreleri ayırdık ve çoğalmalarını kontrol altına aldık. Bu da kanserli hücrelerin yayılmasını önleyen sentetik moleküllerin üretilebileceğinin ilk işareti" dedi.

Balasubramanian, "Dörtlü sarmal yapı, kanser hücrelerinin yayılmasını engellemekte yepyeni bir yöntemin keşfine yol açabilir. Bu yapıları kontrol altına alarak kanserli hücrelerin bölünmesini durdurabilir, böylece kanseri tedavi edebiliriz" dedi.

DNA'nın ikili sarmal yapısı, ilk kez 1953 yılında Francis Crick ve James Watson tarafından keşfedilmişti.

GÜNÜN SÖZÜ

Başarının sırrını bilmiyorum ama başarızılığın yolu herkesi memnun etmeye çalışmaktan geçer.
                                                                                                                             Bill Cosby