3-4 hafta önce Zonguldak'a gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mithat Cansız, verdiği beyanatta şöyle demiş: ''Zonguldak Kömür Havzasında 1,5 milyar ton kömür rezervi var. Bu Zonguldak'a 1.500 sene yeter. Türkiye Taşkömürü Kurumu da (TTK) giderek üretimini artırıyor!''
   Yani Bakan Yardımcısı demek istiyor ki; ''Ey Zonguldaklılar! 1.500 sene yetecek kadar kömürünüz var. Daha başka ne istiyorsunuz? Ye Memet ye..''
   Bu, daha önceki politikacıların da yaptığı klasik bir numaradır.  Zonguldak'a hiç bir yatırım yapmadıkları için, akıllarınca Zonguldaklıları avutmak amacıyla, bu söyleme baş vururlar. İşte ben buna ''kömürle aldatmak'' diyorum!
   Kaldı ki söyledikleri sözlerin de hiç biri doğru değildir. Mesela ''1.5 milyar ton kömür rezervi var'' lafı gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bu rezerv hesabı 100 yıl önce Fransızların o günkü imkanlarla yaptıkları çok kaba ölçümlere, hatta tahminlere dayanılarak yapılmıştır. Halbuki doğruya en yakın ölçümler ancak sondaj verilerine göre yapılabilir.  Zonguldak Kömür Havzasının çok karmaşık topografik, jeolojik ve tektonik yapısı nedeniyle, doğru sonuç için çok sayıda derin sondajlar yapılması gerekli olduğu halde; yapılan sondaj sayısı ve derinliği bu ihtiyacın çok altında kalmıştır. Bu nedenle, toplam rezervin 4 bileşeninden (hazır+görünür+muhtemel+mümkün) en garanti olanı hazır rezerv olup, TTK'da bu rakam sadece 7 milyon ton civarındadır. Diğer bileşenler güvenilir değildir.
   Ayrıca, ''TTK giderek üretimi artırıyor'' lafı da doğru değildir. TTK'ya yatırım yapmamışsınız... Yeterli işçi de almamışsınız... Bu yüzden işçi sayısı 50 binlerden 7 binlere; üretim de yılda 5 milyon tonlardan 1.3 milyon tonlara kadar düşmüş.. Bu durumda üretim nasıl artmış oluyor, ki bununla da övünülüyor!
    Velev ki Bakan Yardımcısı rezerv konusunda doğruyu söylüyor diye kabul edelim. Önemli olan bu rezervin miktarı değil, ekonomik olarak işletilmesidir. Zira bilindiği gibi, bir kömür yatağının maden vasfı alabilmesi için ekonomik olarak çalıştırılabilmesi şartı vardır. Kurumun bu günkü durumu ise bu şarta uymuyor. Tonunu 1500 liraya mal edip bunu 500 liraya satmak madencilik yapmak değildir. Ton başına 1000 lira zarar etmek akıl karı da değildir, sürdürülebilir de değildir. Bu yüzden, eğer böyle devam ederse, hiç bir devlet bunu uzun süre görmemezlikten gelemez ve eninde sonunda kapatır.
   Kimse kimseyi kandırmasın! Aslında TTK kapatılmak isteniyor. Devlet Zonguldak'a başka hiç bir yatırım yapmadığı ve bu nedenle toplumsal baskılardan çekindiği için, şimdilik bu Kuruma dokunamıyor; Kurumu küçülterek bu işi zamana yayıyor.
   Peki Kurumun bu noktaya getirilmesinin sorumlusu kimlerdir? Bir kere işçiler değildir. Çünkü binlerce işçi bu uğurda kanlarını ve hatta canlarını verdi ve hala da vermeye devam ediyor. Yöneticilerin de değildir. Ben özellikle Ankara'ya gittikten ve bürokrasiyi yakından tanıdıktan sonra gördüm ki, Türkiye'nin en doğru düzgün, ve hiç bir şaibeye bulaşmamış yöneticileri bu Kurumda görev yapmıştır ve halen yapmaktadır. Bu nitelik, şüphesiz Cumhuriyet'in ilk büyük yatırımı olması hesabıyla, Kurumun yönetim konusundaki kadim kültüründen kaynaklanmaktadır. İddia ediyorum, bu kurumdaki herhangi bir şube müdürü bile diğer kurumlarda rahatlıkla genel müdürlük yapabilir.
   O halde, sorumlular doğrudan doğruya devleti yöneten gelmiş geçmiş politikacılardır!
   Çünkü: Yıllardır Kurumu siyasi emelleri için bir çiftlik gibi gördüler.. Buna mukabil hiç bir ciddi üretimi artırıcı yatırım yapmadılar veya yaptırmadılar.. Gerekli üretim işçisini aldırmadılar.. Yani Kurumdan hep aldılar ve hiç bir şey vermediler.. Koskoca Zonguldak şehrini hep bir maden şantiyesi gibi gördüler.. Bu şehrin bütün yükünü de Kuruma yıkmaya çalıştılar... Kurum bu yükün altında ezildikçe ezildi.. Küçüldükçe küçüldü..
    Kurum bu nedenlerle zarar etmeye başlayınca da, bunu bahane edip Kurumu kapatmayı telaffuz etmeye başladılar!
   Meselenin bir de Zonguldak boyutuna bakalım: Bu şehri tamamen Kuruma endekslediler... Bu yüzden Kurum küçüldükçe şehir de küçüldü... Göç alan bir il iken yoğun göç vermeye başladı.. Başka iş sahaları açmadıkları için, şehrin insanlarını dünyanın en zor, en tehlikeli ve insan sağlığına en zararlı işi olan madenciliğe mahkum ettiler.. Kömür ocaklarında binlerce insan kazalarda öldü veya sakat kaldı.. Ayrıca, binlerce insan da maden tozunun sebep olduğu, başta silikoz olmak üzere madenci hastalıklarına yakalandı, kaliteli bir hayat yaşayamadı ve yaşama çok genç yaşlarda veda etti..
   Sonuç olarak; Zonguldak şehrinin sadece kömüre dayalı bir geleceği yoktur. Bu nedenle hala ''şu kadar kömür var, bu kadar üretim olacak'' gibi boş laflarla kömür edebiyatı yapılıp insanlar kömürle aldatılmamalı. Zaten yıllardır bu masallar dinlene dinlene koskoca şehir bu hale getirildi!
   Zonguldak şehrinin boş laflara değil, acil yatırımlara ihtiyacı var. Unutulmamalıdır ki, yıllardır Zonguldak'tan hep alan ve yerine bir şey vermeyen devletin bu kente çok borcu var. Artık bu borcunu ödesin ve Zonguldak insanı ile helalleş sin!
   TTK'ya gelince; gerekli yatırımlar derhal yapılmalı ve yeterli sayıda üretim işçisi de alınarak üretimin artması ve maliyetlerin düşmesi sağlanmalıdır. Böylece kömür piyasasındaki rekabet gücü artırılarak büyümesinin önü açılmalıdır.
   Ha, bir de, siyasetçiler Kurumun yönetimine karışmamalı ve şehrin yükü artık bu Kurumun üzerinden alınmalıdır.