İnsan hak ve özgürlüklerinin en önemli değer sayıldığı, sözüm ona modern dünyada yaşıyoruz... Toplumsal hayatı şekillendiren pek çok belgede, günümüz, “insan hakları çağı” olarak tanımlanıyor… Yaşama, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü, mülkiyet edinme, özel hayatın gizliliği, güvenlik gibi doğuştan kazanılan ve devredilemez nitelikte haklara sahibiz yazılanlara göre… Devletlerse bu hakları korumak, insanların eşit bir şekilde yararlanmalarını sağlamakla görevli güya… Güya diyorum, dünyanın her yerinde bu haklar yoğun şekilde ihlal ediliyor çünkü… 

1215’ta yayımlanan Magna Carta Bildirgesi’nden bu yana en temel hak sayılan “yaşam hakkı” da içinde tüm hakları, “modern dünya” açıkça yok sayıyor… Hunharca savaşlarda yapılan katliamlarla insanlar yerinden yurdundan sürülüyor…  Birleşmiş Mülteciler Yüksek Komiserliğinin verilerine göre, “mülteci” konumundaki insan sayısı tam 22 buçuk milyon… Şiddet nedeniyle kendi ülkesi içinde göç etmek zorunda kalanların sayısıysa 40 milyon 300 bin… Sözün kısası, “modern dünya” yine kendi ürünü olan İkinci Dünya Savaşından bu yana en büyük insani krize tanıklık ediyor. 

TÜRKİYE EN ÇOK MÜLTECİ BULUNDURAN ÜLKE

Vatandaşlarının temel beslenme sorunlarını bile çözemeyen toplumların, en ölümcül silahlara fazlasıyla sahip olabildiği günümüzde, hiç kuşku yok ki, bütün dünya bir savaş alanı haline getirilmek isteniyor… Çatışmalar, düzenli ordular ya da örgütlü silahlı gruplarla sınırlı kalmıyor, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere tüm sivil halk savaşların bir parçası haline dönüştürülüyor… Savunmasız insanlar, kör kurşunlardan, bombalardan, şiddetten, yağmadan, tecavüzden kaçarak bin yıllardır yaşadığı toprakları, evlerini barklarını terk edip, mülteci konumuna düşüyor… 

Bu konuda Türkiye’nin özel bir yeri var… Ülkemiz, Birleşmiş Milletler belgelerine göre, barındırdığı 2 milyon 900 bin kişi ile en fazla sığınmacı ağırlayan ülke konumunda… Türkiye'yi 1 milyon 400 bin mülteciye ev sahipliği yapan Pakistan ve yaklaşık bir milyon sığınmacıyı ağırlayan Lübnan izliyor... Ülkesi dışına en çok mülteci bulunduran ülke ise 5 milyon 500 bin kişi ile Suriye… Bunu 2 milyon 500 bin kişi ile Afganistan, 1 milyon 400 bin kişi ile Sudan izliyor... Bu sayıların yarısını çocukların oluşturduğunu, ulaşılan vahim boyutu anlatmak için özellikle belirtmek isterim… 

MÜLTECİLERİ MİSAFİRİMİZ OLARAK GÖRÜYORUM

Çatışmalı alanlardan kaçmak ne yazık ki sorunu bitirmiyor… Mülteciler gittikleri her yerde uyum, beslenme, barınma, istihdam gibi pek çok sorunla boğuşuyor. Dilini, kültürünü hiç bilmedikleri, yaşam biçimi bambaşka olan bir toplumda hayatta kalma mücadelesi verirken, yerel halkta da endişe yaratıyor… Bunun en temel nedenini de “bilgi eksikliği” oluşturuyor… Yerel halk, mültecileri siyasi malzeme yapan siyasetçilerin propaganda sözleri dışında, hiçbir şekilde bilgi sahibi edilmiyor… Boşluğu dolduran dezenformasyonsa mültecilerle yerel halk arasında gerilimlere neden oluyor…

 

Son günlerde Zonguldak’ta da aynı sorunlar yaşanıyor… Var olanlara ek olarak, 3 ya da 4 bin Afgan göçmenin kentimize geldiği söyleniyor… Gazeteler, bazılarının, boş bir okula yerleştirildiğini yazıyor… Ben tüm mültecileri “misafirimiz” olarak görüyor, sorunlarının çözümü için çaba harcamak istiyorum… Ama ne sorun, ne yapılan yardımlar, ne de sayıları hakkında bilgim var; yetkililer hiçbir açıklama yapmıyor çünkü… Şeffaflığın, kamuda, sorun çözmenin altın anahtarı olduğunu bir türlü öğrenemeyen bu zevat, yarın ortaya çıkacak insani krizin de müsebbibidir… Yazmadı demeyin…