Yerel seçimler yaklaşıyor… Kamuoyu yoklamalarından istediği sonuçlara ulaşamadığı anlaşılan AKP’nin paçaları tutuştu galiba… Ülkede insan kökü kesilmiş gibi “hini hacet” olarak lüzum görülen her yerde sahaya sürülen Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı da yapılması, AKP elebaşlarının bir de insani kriz yaşadığını gösteriyor… Yaptıkları tüm manevralara, havuz medyasının canhıraş çabalarına ve gözü kara şekilde hayata geçirdiği kutuplaştırma siyasetine karşın, AKP, başta metropoller olmak üzere birçok yerde büyük zorluklar yaşayacağa benziyor…
 
Bana sorarsanız bu zamana değin çoktan yıkılması gereken AKP iktidarının ömrünü muhalefet partilerinin basiretsiz politikaları uzatıyor… Toplumsal muhalefetle birlikte mücadele ederek iktidarı geriletmesi, demokratik değerlere sahip sol bir parti olarak ezilenlerin temsilcisi ve sesi olması gereken CHP, AKP ile aynı ideolojik alana hapsolup aynı dili kullanarak, toplumun geniş kesimlerini onların kucağına itiyor… Buna bir de kişisel çekişmelerden harap olmuş hastalıklı örgütsel yapı da eklenince, AKP’ye can simidi olmaya devam ediyor…
 
KENDİ BEKA SORUNUNU “DEVLETİN BEKASI” SÖYLEMİNİN ARDINA GİZLİYOR
Kendini yok sayan yaklaşımlara inat son derece akıllı bir politika izleyen ve tüm stratejisini AKP-MHP bloğunun geriletilmesi üzerine oturtan HDP, üzerine yapışan kimlik siyasetinin daraltıcı etkisinden bir türlü kurtulamıyor… Olağanüstü karşı propagandanın da etkisiyle, şiddete dayalı politika ve yöntemleri reddettiğini ikna edici bir şekilde de ortaya koyamayan HDP, kendi kitlesi dışındaki geniş kesimlerle buluşmakta büyük zorluk yaşıyor… 6 milyon gibi büyük bir oya sahip olmasına karşın, verdiği fotoğrafla, Cumhur İttifakı’nın yapıştırıcı harcı olmayı sürdürüyor…
 
Siyasal koşulların tanıdığı olağanüstü avantajlara, gözü kara şekilde kullanılan devlet olanaklarına ve toplumsal muhalefet dahil karşısındaki tüm güçlerin dağınıklığına rağmen AKP, büyük kaygı yaşıyor… “Devletin bekası” söyleminin ardında gizlediği “kendi bekası” için geçmişte topluma öcü olarak gösterdiği koalisyonu ayakta tutma adına takla üzerine takla atıyor… Sözde yüzde 52 desteğe sahip ama miting meydanlarına koalisyon ortağıyla birlikte çıkmaya hazırlanıyor… Nereden baksan tutarsızlık, neresinden tutsan elde kalan bir iğretilikle süren suç birliği pişkince hayata geçiriliyor…
 
OKULLAR DA PROPAGANDA ALANI AKP İÇİN CAMİLER DE
Sizlerde izliyorsunuz, Erdoğan propaganda için hiçbir fırsatı kaçırmıyor… Cumhurbaşkanı olarak katıldığı devletin resmi toplantılarında bile, muhalefete, esip gürlüyor… Valilere, kaymakamlara, muhtarlara çektiği nutuklarda, siyasi rakiplerine en galiz ifadelerle saldırıyor, onları “Türkiye düşmanı” ilanı ederek, devleti buna göre yapılandırıyor… Sonuçta da muhalefet partilerin hiçe sayıldığı, gereğinde milletvekili dahil tüm üyelerine polis şiddeti uygulamanın normal sayıldığı, savcılıklara yapılan tüm başvuruların reddedildiği bir garip durum çıkıyor ortaya…
 
Okullar da propaganda alanı AKP için camiler de… YSK kararına göre “Mabetlerde, okullarda, kışla karargâhordugah gibi askeribina ve tesislerle kamu hizmeti görülen diğer yerlerdekapalı yer toplantısı yasak” oysa… Buna karşın, okullarda çocuklara bile propaganda yapıp, camilerde kahvaltılı, yemekli siyasi toplantılar düzenliyor… Anlaşılan "Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, müminler asker” anlayışı devam ediyor hazretlerde… Bana öyle geliyor ki, mütedeyyin müminler, bu kez, hiç de asker olmadığına gösterecek AKP’ye… Bu zulüm düzeni ilk darbeyi bu seçimde yiyecek…