70’li yılların cennetinde geçti çocukluğum… Yaşadığım şehir kışları başka, yazları başka güzeldi… Doğrusu bu ya, her şeyden oyun çıkarmayı beceren yaratıcı çocuklardık… Yağmur, çamur, kar, rüzgâr, güneş vız gelirdi düş gücümüze… Bize her türlü nimeti sunan doğa, eşsiz bir cömertlikle seriliyordu önümüzde…Kent bir yandan da akıl almaz bir hızla değişiyordu… Koşmaya doyamadığımız arsalardainşaatlar yükselmeye başlarken, dalından dalına atladığımız ağaçlar bir birer eksiliyordu, ne de çoktular oysa… Bize hayatı öğreten hanım teyzelerimiz, bey amcalarımız iç yakan anı demetiydi artık…
 
Apartman illeti musallat olalı beri oynayacak alan kalmasa da eğimi düşük merdivenli yollar yetiyordu futbol hevesimizi köreltmeye… çocukluk işte, elimize kazma kürek alıp, bozuk bir araziyi top sahası yapmaya bile kalkmıştık… Beceremesek de günlerce ter akıtmıştık orada, fotoğrafları duruyor hâlâ… Sonra “Siyaset” daha çok yer almaya başladı gündemimizde, çok şükür ki, hiç tartışmasız solcuyduk hepimiz… Harıl harıl okumak, gündüz korsan mitinglere çıkıp kuşlama yapmak, akşamları yazılamaya çıkıp polisle köşe kapmaca oynamak yeni eğlencemiz olmuştu…
 
GERÇEK BİR PLAJDI ORTA KAPUZ
Yazları deniz vaz geçilmezimizdi elbette…  Yakın zamana kadar “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı”nın da kutlandığı liman içi dahil ne kadar çok seçeneğimiz vardı…“Liman Arkası” bereketli midye kayalarıyla züğürt zamanlarımızın başucu mekânıydı elbette… Aklımıza eser, oradan Fener’e çıkıp, Zonguldakspor Kulübünün yanındaki patika yoldan geçerek, Kadir Ağa anıtının bulunduğu koya varırdık… Orası tam bir midye tarlasıydı… Çuvallarla çıkarır, kayalıkların arasına sakladığımız tenekelerin üzerinde pişirip, kapış kapış yerdik… Bir güzel yanını da Deniz Kulübü’ne yüzerek yaptığımız çıkarmalar oluştururdu…
 
Dolmuş parasını denkleştirdiğimiz zamanlarda hedefimiz Kapuz olurdu elbette… Babaları bizim gibi EKİ’de çalışan şanslı çocukların tercihi Orta Kapuz’du… Tertemiz bir koyda,her türlü olanağın sunulduğu gerçek bir plajdı Orta Kapuz… Müzik hiç susmaz, güneşin yaldızladığı sularda, kulaçlarımızı müziğin ritmine uydurup delice yüzerdik… Kuşağımdan herkesi lisanssız su sporcusu yapan plajın en güzel yerlerinden biri de tramplenleriydi elbette… 3 katlı tramplen, hangisinden atlayabildiğimize bağlı olarak statümüzü de belirlerdi… Zirve, 3. tramplenden balıklama atlayabilenlerindi kesinlikle…
 
DEVLET DENEN “KAHHAR” GÜÇ, BİR TANE SAHİL BIRAKMADI…
Tersane ile Uzunkum’a çok az giderdik nedense… Orta Kapuz’a giriş kartı olmayan arkadaşlarımızın sayısının çok olduğu vakitlerde Büyük Kapuz’u mesken tutardık… Alışkanlığımızdan yine de vaz geçmez yüzerek Orta Kapuz’a geçip tramplenlerden atlar, açıktaki sala mutlaka gider, sonra Büyük Kapuz’a dönerdik. Kuleler kurar, dalma, yüzme yarışmaları yapar, çocuksu düşlerle karayıyitirinceye kadar yüzme iddiasıyla suya girerdik… Aileler olduğu zaman trene binilir Göbü, Türkali ya da Filyos’a gidilirdi. Kozlu gibi İnağzı ve Kilimli sahillerine yılda en fazla bir kez ya düşer ya da düşmezdi yolumuz…
 
İnağzı ve Kilimli sahilleri gibi Orta Kapuz yok şimdi… Devlet denen “kahhar”güç, Kapuz’dan Göbü’ye kadar bir tane sahil bırakmadı… Buldozerlerle geçti üzerlerinden… Öküşne çakıl tarlası şimdi, Değirmeağzı gün gün doluyor… Düşman şimdi de Büyük Kapuz’a dikmiş gözünü… Milli Emlak, başka işi kalmamış gibi Zonguldak Belediyesinden plajı geri istemiş… Tüm varlıklarımızı yok eden çapsızlar, çekin elinizi plajımızdan… Çocukluğumuzdan kalan son pırıltıyı da yok etmeyin… Bir şey yapacaksınız gidin Uzunkum, Orta Kapuz ve Tersane koylarını adam edin… Plajımıza dokunmayın… Sakın ha… Sakın ha…