“Biliyor musunuz kötü kalpli insanlar var yeryüzünde (!) hem de çok var, hem de burnunuzun dibinde”.
Biraz aceleci, sanırım biraz da  tez canlı biriyim, telâşe memuru bu, derdi rahmetli Büyükbabam. 
İşimi şansa bırakmaktan korkmuşumdur hep, oysa olacağın ötesine geçilmeyeceğini zamanla öğreniyor insan, kabule geçmek ise vakit gerektiriyor malum. Kulağıma küpe kaldığından beri büyükbabamın sözü,  kendime günlerdir acele karar vermemek adına telkinde bulunuyorum. Yok canım sen duygusalsın ya diyorum, büyütme gözünde olağan şeyler bunlar abartıyorsun diyorum, emin olmak lazım önce değil mi?
Ağzı olan konuşur, bırak konuşsunlar, it ürür kervan yürür, altın çamura düşmekle değerinden kaybetmez, kişi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş, gibi…
Bütün bunları öğretmen edasıyla bir bilge gibi sıralıyorum peşi peşine kafamın içine, sanırsınız ki dersimiz insan psikolojisi, direniyorum bildiğiniz gibi değil.
Çok çabuk güvenirim insanlara ve hayat bana olumlu olumsuz, özel, tüzel, genel hiç fark etmez ne yaşattıysa, yaşatıyorsa patır patır paylaşır anlatırım. Gizlisi saklısı yoktur yaşam deneyimlerimin, adı üstünde deneyim, herkes gibi hepimiz deniyor, deneniyoruz.
Şu kendini ketum zanneden, sırrını sakladığını düşünenlere de bunu tavsiye ederim, hafifliyorsunuz tüy gibi oluyorsunuz adeta. Hatada yapsanız ya da öyle addedilse de kimilerine göre yaşadıklarınız, size ait deneyimler altını çiziyorum.
Küçük bir evimiz var bizim, bence yeterli şikâyetçi değilim. Zaman zaman başka bir yere taşınmak istesem de kendimce makul bulduğum sebeplerden dolayı, “hadi onu da söyleyeyim memleketin ışıltılı gecelerini kuş bakışı görme isteğim yüzünden”  hoşnutum aslında evimden. Ev alma komşu al sözüne de sadık kaldım şimdiye değin, sonrası Allah kerim.
İşte bu küçük evimde, benim küçük dünyamda, küçük birde çalışma masam var. Yazılarımı son altı yıldır yazdığım bilgisayarım, okuduğum, okumakta olduğum kitaplarım ve yazdığım kitaplarım. Şahane bir masa aslında, üzerinde bütün dünyayı zihinsel ve görsel gezebileceğiniz her şey mevcut, teknoloji sayesinde elbette. Kendinizle baş başa kalabildiğinizde, kendi kumandanız kendi elinizdeyse birde, değmeyin keyfine. Çalışma masamı seviyorum, önemsiyorum, özel buluyorum çünkü mucizeler işte tamda bu masada doğuyor yarınlara. Unutmadan sadece ben değilim çalışma masamın büyüsüne kapılan!
Benim çalışma masamın, hayatımın, yaşam şifrelerimin meraklıları var bir de, neredeyse bir yolunu bulup bilgisayarımın içine girip,  araştırma yapmaya can atan, yazılarımı, şiirlerimi, maharetlerime yeni eklediğim bestelerimin gerçekliğinden şüphe duyan meraklıları…
Buyursunlar gelsinler başım üstüne,  ben arşivimi kim isterse seve seve açarım, hatta beraber yazar beraber çizeriz hayatı!
Evet, ben tez canlı biriyim,  sabırsızım belki ama sadece bu kadar değil ki. Örneğin ben kırılganım, hassasım, duygusalım da,   insanım ya hu, etten kemikten hem de şahane bir insanım. Kıymet bilenin aklı olanın koşulsuz olarak, sınırsız yararlanabileceği cömert iyi bir insanım” basmayın ne olur damarıma zira çok mücadele ettim insanlığımı kaybetmemek için.
Hep omzumda bir çıkınım ve içinde özenle biriktirdiğim insanlar olmasına özentimle sineye çektim yediğim kazıkları. Sandım ki dünyadaki en iyi şey, insan biriktirmek, hayal kırıklığına uğrasam da direniyorum ne yalan söyleyeyim.
Beni ters yüz etseler, inanın bütün samimiyetimle söylüyorum, içimle dışım aynı çıkar, olduğum gibiyim “zaten göz önünde olan birisi ne kadar gizlenebilir ki” dilim haddini bilmezlik yapıyorsa zaman zaman  şayet  o da içinde tutamadığından, bunun adına sanırım dürüstlük diyorlar, aklından ne geçiyorsa karşıda olana dair peşinden değil yüzüne.
Hayatım üzerine sürekli ama “salakça” söz söyleme hakkı olduğunu zannedenlere, toleransım aslında eteklerindeki taşları dökmeleri için verdiğim fırsattan ibaret. Ben biliyorum kimin niyeti ne kadar iyi, kimin niyeti kötü. Ama bir savaş veriyorum, sadece yolu insan olmaktan geçen ve sonunda galibiyete varabilmek olan.
Kırılganım ya hani, çatır çutur sesler gelince kendimden tedavi süresini müşahede’ye çekilerek yapıyorum. İlişkileri analiz ederken çıkartıyorum canımı, sanırım bu en kötü huyum, buna rağmen bile pes etmem en azından şimdiye kadar etmedim. Çekerim kendimi köşeme, sizlere de tavsiye ederim orada başlarım iyileşmeye, yara almayan insan yoktur belki ama yaralamayı seven daha çokmuş.”Bu arada benimde yaraladıklarım olduğunu gördüğümde, ilk yardım çantamla görev aşkıyla üzerime düşeni yapmaya çalışırım, hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil bende değilimdir”…
İşin ilginci en çok sevdiklerin en tehlikeli olanlarmış. Güya fayda sağlayacaklar el verecekler destek verecekler, konuşurken bal dudak samimi görünüp arkandan kuyunu kazacaklar, hem de aynı manyetik alan içinde.  Yok iyi niyetiniz sizin kardeşim, yok böyle bir şey, artık asla inanmıyorum.
Küçük olan aklımla biz kendimize yetiyoruz şimdilik, sonrası Allah kerim.
Yıllar önce bir yazı okumuştum küçük şeylerle ilgili, durur hala  masamın üstünde  ve ara sıra dara düştüğümde, umutsuzluğa kapıldığımda satır satır dolanırım içinden çıkan devasal yolculukta.
Küçük şeylerin hayatımıza kattığı anlamların kıymetini iyi bilirim, işte bu yüzden küçük bir evim, küçük bir çalışma masam, küçük bir dünyam oluşu. Uyumsuzluk göstermediği sürece kazanım benim için çünkü bende hala küçük bir insanım.
Öğrenmenin yeri zamanı olmuyormuş sahiden de, bazen dostlarınızdan ya da dost zannettiklerinizden acıyı, öfkeyi, kötülüğü öğrenebiliyor, bazen de düşmanınız saydığınızdan, adil olmayı emeğe saygı duyulması gerektiğini ve dürüst olunması gerektiğini öğrenebiliyormuşsunuz.
Yeter ki insanlıktan çıkmadan istikrarlı olunabilinsin, birileri hayatınıza girecekse birileri de çıkacak elbette.
Dedim ya içimdeki neyse dilimde, bütün köşe yazılarımda, kitaplarımda, şiirlerimde tercih ettiğim anlatım dili sadece samimiyet ve gerçeklik üstüne. Merak iyi bir şeydir öğrenmek için,  ancak fazlası başını belaya sokar insanın dikkatli olmak gerekir elbette, yanılıyor muyum?
Şu yaşamakta olduğumuz dünyada hepimizin benimsediği hedefleri yol haritaları vardır mutlaka. Benimde var elbette niye olmasın ki, bazen başarabildiğim, bazen hayal kırıklığına uğradığım uğratıldığım.  Kendi kendime söz vermiştim serzenişte bulunmayacağıma dair, bana karşı bilenen onlarca kıymetli dostlarımın canımı acıtmaları sanırım bu sözü bozuyor zaman zaman.
 Şimdi daha iyi anlıyorum hayatımı, yaşantımı merak edenlerin, sinsice yaklaşımlarını ve işlerine yaradıkları sürece yanımda durmalarını. Yazık, insanlık öldü biliyorum da, bari cenazeye saygı…
Olay sadece ben seni nasıl öperimde gizliymiş…