Komplo senaryolarına pek itibar etmem ama bunların hepsi de hayali deyip geçmenin de doğru olmadığına inanırım. Zira bazıları doğru da çıkabilir.
   Son günlerde benim aklıma da bir komplo senaryosu gelip takılıyor. Acaba diyorum; bizim Cumhurbaşkanı ve hükumetin bu Suriyeli göçmen sevdası nereden geliyor? Bunun altında yatan gizli bir ajanda mı var? Acaba göçmen ithalatının  asıl amacı seçmen ithalatı yapmak mı?
   Bu şüphelerimin nedenlerini ve sorularımın cevaplarını bulmak için, özellikle son zamanlardaki göçmen hareketlerini iyi analiz etmek gerektiğini düşünüyorum.
   Biliyorsunuz, Suriye'deki iç savaş başladıktan sonra milyonlarca Suriyeli ülkelerini terk ederek kaçmak zorunda kaldı. Akın akın Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine gitmek isteyen bu insanlara başta Afganistan olmak üzere bazı uzak doğu Müslüman ülkelerinin insanları da katılmaya başladı. İşin ilginç tarafı ülkelerinden kaçmak isteyen bu Müslümanlar bir başka Müslüman ülkeye değil de; gavur dedikleri Hristiyan ülkelerine sığınmaya çalışıyorlar. Ve bunun için de   kendilerini ve ailelerini, ölümü dahi göze alarak, büyük riske atıyorlar. Yani o derece bezmişler ki kaçmak için ölümü bile göze alabiliyorlar.  Ne yazık ki bu nedenle, uydurma ve çürük botlarla Ege Deniz'ini geçmeye çalışırlarken batıp boğulan binlerce göçmenin haberlerini her gün gazetelerde okumak artık sıradanlaşmaya bile başladı.
   Bu arada, din devleti özlemi çeken bizim dincilerin bunların üstünde durup düşünmesi lazım. Aslında onlara şu basit soruyu sormak bile yeter: ''Siz olsanız Suudi Arabistan'da mı yaşamak istersiniz; yoksa Avrupa'da mı?''  Eminim en az yüzde doksanı Avrupayı seçer. Buna bir kanıt olarak da çocuklarını okutmak için Suudi Arabistan'a değil; Avrupa'ya gönderdiklerini söyleyebilirim. O zaman demek ki bunlar gerçek dindar değil; din tüccarlarıdır!
   Fakat Avrupa bu göçmenleri almak istiyor mu? Elbetteki istemiyor. Hatta almamak için elinden geleni yapıyor. İnsancıl gözükmek isteyen bazı Avrupa ülkeleri de gösteriş olsun diye lütfedip birkaç bin göçmeni kabul ediyor. Ama burada bile seçici davranıp eğitimlileri veya meslek sahibi olanları almaya çalışıyor.
   Türkiye ile AB arasında yapılan bir anlaşmaya göre 20 Mart tarihinden sonra Türkiye üzerinden Yunanistan'a kaçan göçmenler Türkiye'ye iade ediliyor. Karşılığında da Avrupa Türkiye'deki göçmenlerden bir kısmını alacak. Karışık bir hesap! Avrupa neden böyle yapıyor? Yunanistan'a geçenleri neden kendisi doğrudan almıyor? Acaba nitelikli olanları kendisi almak, işe yaramayanları da Türkiye'ye kakalamak için bu yöntemi uygulamak istiyor olabilir mi?
   Yine bu arada; 20 Marttan sonra Yunanistan'a geçebilen göçmenler tekrar Türkiye'ye dönmemek için ellerinden gelen her türlü direnci gösteriyorlar. Ellerinde ''No Turkey!'', yani Türkiye'ye hayır pankartları taşıyorlar. Adamlar  Türkiye'den kaçmak için ölümü göze almışken neden tekrar dönmek istesinler? Kendilerine kucak açan Türkiye'den neden böylesine ürküyorlar? Ha bir de, ''Özgürlük istiyoruz!'' pankartları da taşıyorlar. Ürkmeleri Türkiye'de özgürlüklerin kısıtlı olduğunu düşündüklerinden olabilir mi?
   Acaba Türkiye bu derece yaşanamayacak bir ülke de biz mi farkında değiliz diye de düşünmeden edemiyor insan!
   Peki, benim anlamaya çalıştığım husus; nüfusları artmayan ve genç nüfusa şiddetle ihtiyaçları olan Avrupa ülkeleri  büyük çoğunluğu çocuk ve genç olan bu göçmenleri almamak için diretirken; ve dahası göçmenler Türkiye'de kalmayı asla düşünmeyip bir an önce Avrupa'ya kapağı atmaya can atarken; Türkiye misafirperverlik ve insanlık ayağına üç milyon göçmeni almaya neden bu kadar istekli? Suriye ile aramızda sınır falan kalmamış giren çıkan belli değil. Gelenlerin kim olduğu da belli değil. Suriye'den hırlısı hırsızı, teröristi casusu, dilencisi kanun kaçağı kim varsa elini kolunu sallaya sallaya Türkiye'ye girip çıkabiliyor. 
   Sanki Türkiye sınırları bilerek açıyor ve Türkiye'ye girişleri adeta teşvik ediyor.  Öyle olmasaydı o kadar Suriyeli ülkelerini bu kadar kolay terk etmezdi. Ayrıca, bu politika yüzünden Avrupa'nın başına da bu göçmen belasını biz sarmış olduk tabii ki.
   Avrupa tüm bu insanları Türkiye'de tutabilmek için büyük çaba harcıyor. Türkiye'ye bunun karşılığında üç milyon göçmenin bir yıllık yiyecek parasına bile yetmeyen parayı adeta rüşvet gibi veriyor. İşin garibi hükumetimiz bunu kabul ediyor ve bu politikayı da neredeyse başarı kabul ediyor. Türkiye'de milyonlarca aç insan varken üç milyon aç insanı da soframıza ortak ediyor. Yine, milyonlarca işsizimiz varken hiç bir işe yaramayan üç milyon niteliksiz insanı bunların arasına katıyor. 
   Bütün bunları göz önüne aldığımda; tekrar başa dönüyorum: Acaba tüm bu fedakarlıklar ve riskler neden göze alınıyor? 
   O zaman, nedeni ile ilgili benim senaryomu anlatmaya çalışayım.
   En son söyleyeceğimi en baştan söylüyorum: AKP Hükumeti-ki buna Cumhurbaşkanını da dahil ediyorum-bu göçmenleri vatandaşlığa geçirip seçmen olmalarını sağlayacak! Zira bunların hesabına göre  bu göçmenlerin büyük bir çoğunluğu AKP'ye oy verecek.
   Ben şahsen AKP Hükumetinin bu planı aynen uygulayacağına ve hesaplarının da tutacağına inanıyorum. Zira son derece mantıklı ve kurnazca. İsterseniz bu dediklerimi bir kenara yazın.
   Peki, bu kanıya nereden varıyorum? Önce AKP'nin seçmeni olarak gördüğü hedef kitlelerin profiline ve kriterlerine bir bakalım. Bu kitleler:
   -Din kullanılınca çok kolay etkilenebilir olacaklar.
   -AKP'nin uyguladığı mezhepsel politikalara uygun olarak, Müslümanlığın Sünni mezhebinden olacaklar.
   -Eğitimsiz olacaklar; ki her söylenene inanıp kolay yönetilebilsinler. Sorgu sual yapmasınlar.
   -Fakir olacaklar; ki yardıma muhtaç olsunlar ve yardım karşılığı oyları alınabilsin.
   E, bu dört kriterin hepsi de Suriyeli göçmenlerde yok mu? Var tabii! O zaman oy alabilmek için her türlü yola baş vuran AKP bu fırsatı neden değerlendirmesin? Nereden baksan üç milyon göçmenin en az iki milyonu seçmen demektir. Bu sayı hükumet kurdurur, hükumet yıktırır!
   Üstelik AKP Arap kültürünün hayranı değil mi? Türkleri Araplaştırmaya çalışmıyorlar mı? İşte al sana üç milyon Arap! Kültürleri ile beraber gümbür gümbür geliyorlar!
   AKP şimdi bir kurnazlık daha yapıyor: Bu göçmenleri oy alamadığı sahil bölgelerine ve Alevi köylerinin yakınlarına yerleştirmeye çalışıyor. Böylece  oylarını artırarak buralarda da seçim kazanmayı hedefliyorlar.
   AKP tüm bunları yapabilir. Zira muhalefetin olmadığı bu ülkede, halk tabiriyle, adeta köpeksiz köyde çomaksız oynuyor. Ama sonra neler olur? Bunları da şimdiden hesaplamak gerekir. 
   Şimdi benim aklıma gelenleri sıralayayım. Aklıma gelmeyenleri de siz düşünebilirsiniz.
   -İşsizlik artacak.
   -Ekonomimiz bozulacak ve kişi başı gelirimiz azalacak.
   -Ortalama eğitim ve kültür seviyemiz aşağı düşecek.
   -Ülkenin genel asayişi bozulacak.
   Tüm bunlardan başka, asıl sorunlar sonradan gelecek. Müstakbel vatandaşlarımız, tıpkı şimdi Kürtlerin yaptığı gibi;
   -Ana dilde eğitim isteyecekler.
   -Devletin ikinci resmi dilinin Arapça olması için diretecekler. Devlet dairelerinde Arapça bilen memurlar isteyecekler. 
   Hatta daha ileri giderek;
   -Zaten ülkemizde var olan şeriatçılarla birleşip din devleti kurmak; veya nüfus sayılarını gerekçe göstererek özerk bölge kurmak isteyecekler. Bunun için mücadele edecekler.
   Görüyorsunuz bu işler bu kadar basit değil. Bunun sonuçlarını iyi hesap edip önlem almazsak iyi niyetle içimize aldığımız bu insanlar Truva Atı  vazifesi görebilirler.
   Değerli okuyucular, tüm bu anlattıklarım aslında benim ürettiğim senaryo değil. Zaten şu an bunların bir kısmı hepinizin gözleri önünde hayata geçiriliyor. Gelecekte başımıza gelmesi muhtemel olanları da ben şimdiden uyarı olarak yazdım. Umarım endişelerim boş çıkar.
   Ama ya boş çıkmazda  dolu çıkarsa! İşte o zaman yandı gülüm keten helva!
 
                                                                                                               Şerafettin Üstünkol