Biz insanlar çok çabuk galeyana gelmeye müsait bir zayıflık taşırız bünyemizde. Başımızı belaya sokma noktasında üstümüze yoktur hani. Hele ki toplumun bi parça gözü önündeysek ve birkaç adım öne çıkmışsak, bir de egomuz şişmiş bir balon kıvamında gelmişse geçmiş olsun, patlayacak yer ve zaman kollarız. Dünya bizden sorulur, yerlerin göklerin hâkimi biz oluveririz bir anda.
İnsanın kendine verdiği zararı emin olun bir başkası veremez, bu tescilli bir deneyimdir yeryüzünde kayda geçen.
Sporcu şarkıcı kavgası…
“Ben sporcunun çevik ve ahlaklısını severim” diyen bir liderin Atatürk’ün o günlerde öngördüğü ve içeriğinin ne denli ciddi anlam taşıdığını yeteri kadar idrak edememişiz belli ki. Eğer aksi olsaydı yazılı ve görsel basında son günlerin manşetten verilen haberleriyle yüzleşmezdik. Bir sporcu, bir şarkıcı ve aralarında her ne geçtiyse kepazeliğin geldiği son nokta!
Şöhret entrikalardan beslenirmiş, başarı şöhret için tek başına yeterli değilmiş!
Sanatçıların ve sporcuların topluma örnek olması gibi bir misyonu var mıdır bilmiyorum benim bu konudaki fikrim halen soyut.
Kendine örnek olamayanın topluma da bir faydası olmaz diye düşünenlerdenim daha çok.
Meslekler ne olursa olsun kişinin herkesten ve her şeyden önce, kendine saygısı olmalı’ yı savunanlardanım.
Sporun ve Türk futbolunun tarihine kendi adını öncelikle başarılarıyla yazdırmış bir adamın, Arda’nın, ülkenin gündemine kendini hiç de hoş olmayan bir olay sonucunda yerleştirmesi ve arşivlere kendini kayıtlaması şöhretin bedellerinden biri sadece. Belki topluma örnek olmak zorunda değil ama bir baba ya da bir anne çocuğuna rol model olma anlamında çok dikkat etmek zorunda.
Arşivlerde kendini kayıtlayan görüntülerin geri dönüşü olmuyor ne yazık ki. Şöhret kurbanı olan ailelerin ve çocukların toplumun içindeki huzursuzlukları çok çabuk bulaşıyor zira. Sporcu sanatçı olarak ayırt etmemek gerekiyor belki ancak onlar rol model anlamında başı çekenler olduğu için sürükleyici olmaları da kaçınılmaz oluyor. Hatalar insanlar için elbette ama bazı zamanlarda bazı insanların hata yapma lüksleri olmuyor maalesef.
Bir çok insandan farklı ve özel yaşayanların, harcamalarıyla büyük kitleleri özendirenlerin şımarıkça davranışları itici kılıyor onları.
Gözümüzde büyüttüğümüz sporcular, sanatçılar, siyasetçiler bir bakıyorsunuz hayal kırıklıkları olabiliyorlar. İki kişinin arasında kalması gerekenler çarşaf çarşaf ifşa olabiliyor. Sonrada toparla toparlayabilirsen. Kadınlar üzerinden pirim yapmak erkeklik ispatına girmek ve sonunda da kadınların gölgesine gizlenmek kişiliksizlik olur sadece. Çevik ve ahlaklı olma ihtimali ne acıdır ki şu durumda yok. Sanat ruhun gıdasıdır ruhunu kirletenlerin dokunduğu her şey lanetlenir. Bunu kim kirletiyorsa kim insan ruhunun gıdasını zehirliyorsa bedelini de o ödemelidir.
 
 
KORKUYORUM
Sanat için dilencilik yapmak zorunda kalmak evet çok acı belki ama gocunmuyorum doğrusu. Yaklaşık on yıldır kendi adımla işler koyuyorum sahneye. Kendi markamı yaratma konusunda gösterdiğim çabayı ben biliyorum ve önemsiyorum çünkü çok kıymetli.
Alın teri denilen şeyin ne olduğunu bilmek ve helalinden işler başarmak herkesin harcı değil üzgünüm bu konuda mütevazı olamayacağım. Bırak seni başkaları takdir etsin sesleri kulağıma gelir gibi olsa da bu konuda tam tersini düşünüyorum.
 Nedenine gelince; başkalarının takdir etmesine bağlı kaldığınızda kendinize olan güveniniz zedeleniyor. Önce emeğinize siz sahip çıkıp kendinizi siz takdir edeceksiniz ki yol kat edebilesiniz. Diğer türlüsü takip edilip takdirden yoksun yapıyor zira.
Yine, yeniden, bu kentin bir ferdi olarak yürek gücümle düştüm yola. “Üretiyorum öyleyse paylaşmalıyım” düşüncesiyle pişiriyorum sanat çorbasını. Tadı tuzu el verecek olanların iyi niyetlerine göre şekillenecek. Kendime emeğime her zaman olduğu gibi bu defada güveniyorum.
 Yol arkadaşlarıma bizde varız diyen dostlarıma teşekkür ediyorum bu satırlardan. Ekibim hemen hemen oluştu yüreğine güvendiklerimle, sığındıklarımla düştüm yola hadi hayırlısı. Önümüzdeki günler yoğun geçecek belki ama emek ve üretmek çok kıymetli ve kendime kendimi örnek göstermek ise çok daha ayrıcalıklı hissettiriyor doğrusu.
Ben bu öksüz fakat mağrur kente aşığım. Bana açtığı yola minnettarım, biz birbirimizden öğreniyoruz ve birbirimizi büyütüyoruz.
Hayallerimin hamalıyım, taşımaktan onur duyuyorum, bu dünyadaki servetim bana bahşedilen en kıymetli hazinem.