SOKAKTA’Kİ SANATÇILARMIZ (MÜZİSYENLER)
 
Yaşamını sokaktan sağlayanlara “sokak sanatçıları “ veya” sokak çocukları “ gibi tanımlama yapmak yanlış. Bu tanımlama bireyleri dışlama ve ötekileştirmeye itekler.
Hiç kimse yaşamını sokakta geçirmeye meraklı değil, hele de sanatını sokakta icra etmek zorunda kalan sanatçılar ve çocuklar. 
Yerel yönetimler sanatlarını sokakta icra edenlere dört bir tarafı kapalı korunaklı seyyar mekanlar-sergi yerleri tahsis etse kimse yağmurda karda soğukta durmaz.
Bazı sanatçıların etrafı kapalı alanı “özgürlüğü kısıtlıyor “gerekçesiyle tercih etmemesini de hoş karşılamak gerekir.
Yerel yönetimlerin; “onlara ne güzel yer yaptık ama onlar kapalı mekan yerine açık alanı tercih ediyorlar “ gerekçesiyle sanatçıları suçlama yerine, onların istedikleri yerde ve alanda sanatlarını icra etmelerine karışmaması gerek.  
Tarihin birçok döneminde bazı sanat kolları özellikle; Şiir, Müzik, Tiyatro, Resim ve Heykel; iktidar güçleri tarafından yasaklanmış ve bu yasaklamayla halk kitlelerinin bilinçlenmesinin önüne geçileceği sanılmıştır.
Amma tüm bu yasaklara ve baskılara rağmen kitlelerin bilinçlenmesinde Şiir, Resim, Tiyatro, Müzik, Heykel sanatları büyük rol oynamıştır.
Yani sokak sanatı dünyanın her yerinde yüzlerce yıldır vardır ve dünyaca ünlü birçok sanatçı da sokaklardan çıkmıştır.
 Sokakta özgürlük olduğunun, sokağın hayat olduğunun göstergesidir sokakta sanatçı olmak. Bir başka değişle sanatını sokakta icra etmek.
Sadece Zonguldak’ta ve Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde bu sanatçıların büyük çoğunluğu alaylıdır, yani okul bilmezler, bütün hünerleri kulakları, elleri-parmaklarıdır.
Zonguldak’ta sokakta sanatını icra eden müzisyenlerin sayısı diğer illere oranla çok daha fazla.
Bunların çoğunluğu yazın şehirlerde kışın memleketinde yaşayan köylüler gibidir.
Zonguldaklı müzisyenlerde yazın, Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde kış sezonunda ise yaşam merkezleri olan Zonguldak’a gelirler.
Burada da boş durmazlar havaların güzel gittiği günlerde genelde Zonguldak caddelerinde ve sahil şeridinde sanatlarını icra ederler, ortaya koydukları keman kılıfı bir şapka veya yere serili bir çuha içine dinleyicilerin attığı üç beş TL ile günlük ekmek paralarını çıkarmaya çalışırlar..
Bu sanatçılarımız bazen tek enstrümanla bazen de; Ud, Keman, Cümbüş, Klarnet, Darbuka ve Def ile özellikle düğünlerde, sanatlarını icra ederler.
Bazen tek kişi tek enstrüman ile çalsa da genelde gurup olarak hatta tüm aile olarak sanatlarını icra ederler.
Bunlardan biri de Zonguldak’ta dört oğlu ile sanatını icra eden İsmet Gezer’dir.
İsmet gezer ve oğullarını; genelde Ankara –Kızılay civarında bir köşede çalgılarının tını’sı ile yoldan geçenlere kendilerini dinletirken, özellikle kış dönemlerinde bazen tek, bazen aile boyu sokakta bir köşede mesleklerini icra ederken görebilirsiniz.
İsmet Gezer ve oğulları müzik ekibi ve benzer ekipleri Zonguldak dışından da düğünlere çağırırlar.
Sanatçılarımızın bu kentin tanımında dolaylı da olsa payları var.
Bütün geçimleri müzisyenlik olan bu sanatın erbabının kimseye bir zararı olmadığı gibi insanlarımızın kaybolan morallerinin takviyesinde büyük payları var. 
Zonguldak yerel yöneticilerinin, kimseye zararı olmayan bu sanatçılarımıza hoşgörülü davranmasını da bu kentin yaşayanları olarak beklemek sanırım hakkımız.