Diyelim ki ben bir kum tanesiyim bu coğrafyada, bir küçük yürek saklıyorum sol yanımda.

Zararım kendime, gayretim de kendime, sadece bir kum tanesi.

Ama azimli ve inançlı bir kum tanesi öyle lanetten değil yani.

Bu toprakların nüfus kağıdına, kimliğine son derece bağlı, bayrağına aşık, değerlerine hayran ve ideolojisine gözü kapalı güvenmek isteyen  bir kum tanesi.

Sol yanım var ya hani en çok güvendiğim, onur duyduğum bana miras kalan geçmişimden ve atalarımdan, çatır çatır  kırık  bu günlerde.

Kırık demek yeterli gelmeyebilir meramımı anlatabilmem açısından.

Çünkü sol yanım, sol kolum, iliklerime kadar paramparça.

Bir insanı güvenilebilir, inanılabilir yapan kimliğinden doğan kişiliğidir bana göre. Kendimi ikiye bölen ve bir yanıma daha çok önem vermem hiç şüphesiz ki bana bırakılan mirasın öneminden.

Hepimiz yaşamımız boyunca akıl atlasımıza güvenir, onunla güzergah belirler  ve  haritamızı çizeriz. Bütün bunları yaparken de insanlığımıza güveniriz.

Ben bana miras kalan sol yanıma, son günlere kadar, gözü kapalı güveniyordum. Haritamın sınırlarında ve hoş görüsünde övünüyordum.

Artık emin değilim. İhanetin köpeği olmak istemediğim için meramımı en etkili olana en yetki verilene dilim döndüğünce atlattığımı düşünüyorum.

Beni can kulağıyla!  Dinlediklerine  de eminim. Günümüzde sadece dinliyorlar zaten, dinlemenin faydası da zararı da  dinlenene yok ki asıl olan dinlediklerinden ne anladıkları.

Kum tanesini ezmek yok saymak kolay geliyor tabi ki. Egolarının şişkinliği bastığı yerin hassasiyetini algılatmıyor ki zatı muhteremlere.

Ancak ve fakat onlar kulaklarını tıkalı tutmaya doğru yön çizerlerken, kırgın kırılgan olan sol yanımın, bu kadar çok canı yanarken, bir mucize oluyor ve sağ yanım sokuluyor koluma.

Tedirgin oluyorum ve utanıyorum  önce, yarım asırdır sol yanıma aşığım, dedim ya İhanetin de köpeği olmak da istemiyorum, iyileşmeye de ihtiyacım var son bir kez daha gidiyorum kırıkçıya.

Daha kapıya varır varmaz tedavi için teçhizatımız yok, başının çaresine kendin bak deniliyor.

Bir kum tanesi olarak altından kalkmama imkan yok, çünkü yarım asırdır en sağlıklı günlerimde formül üretmişiz inancımıza birlikte.

Daha ne kadar küçülebilirim ki diyorum, onlar kaya, ben ise bir kum tanesi. Peki ya haritamın sınırı, ya akıl atlasım, hiç mi kıymeti yok, hele bana  Atalarımdan miras kalan değerler,  odamı kıymetli değil.

Kendimle konuştuğumu fark ediyorum, çünkü kapı çoktan kapanmış.

Bir mucize daha oluyor, sağ yanım yine peşimde, sanki ayaklı eczane.

Sıkıntı yok diyor, bizde doktor da ilaçta gani.

Şimdi sol yanım umutsuz vaka gibi görünüyor, iyileşir mi bilmiyorum, fakat canım çok yanıyor onu biliyorum.  Sağ yanıma gözüm arkada göz  kırpıyorum, çünkü kırıklarıma talip.

Kayaların o devasal görünen kayaların heybetlerine aldanmalarına şaşıyorum. Bir gün mutlaka suya kapılıp yanıma geldiklerinde, bir kum tanesi olmanın güzelliğinde, tam yanımla! Açık bulacaklar tüm kapıları. Buna ben kefilim, itibarları bizzat iade edilecektir…