Yazmak için önce okumak, bilgi sahibi olmak, yaşamı algılamak, duyarlı olmak ve sözünü esirgememek gerekiyor sanırım. Bütün bunların yanına, korkmadan, sindirilmeden düşündüğünü yazabilme özgürlüğünün de eklenmesi gerekiyor. Yani fikir sahibi olabilmek için bilgi ne kadar şartsa, düşünce özgürlüğü de gerçeklerin gün ışığına çıkabilmesi anlamında o denli şart.
Kendini geliştirmek,  yetiştirmek ve okumak, olmazsa olmazı öğrenmenin, tıpkı kutsal kitabımızın ilk emri olan “okumak” gibi.Bu bağlamda bakıldığında okumuş, sahiden de aydın,  sözünü esirgemeyen, korkmayan, yılmayan, ülkenin ve vatanın gerçekten birliği bütünlüğü için gerçekleri yazan gazeteci üstatlara saygılar.
Benim yüzyıllardır var olan ve üzerinde yaşıyor olmaktan gurur duyduğum topraklarımda zor zamanlar yaşanıyor son günlerde. Siyaset ya da tarih bilimcisi değilim, arşivlerde saklı duran yaşanmışlıkların analizini sağlıklı olarak yapabileyim ama kardeşliğin dostluğun birbirine tahammülün bir arada yaşayabilmek adına olmazsa olmaz olduğunun bilincindeyim. Ve bunun için bilim ilim adamı olmaya gerek yok, tam tersine akıl sağlığının yerinde olması yeterli, birazcık da olsa vicdanın varsa işlem tamam.
Tarihsel dokümanların yıllar içinde birbirinden kopan halkaların, gelişmişlik adına, bir olabilmek adına bizlere kaybettirdiği zamanların çokluğu,  arşivlerdeki yerini önemini muhafaza ediyor. Bilgilenmek adına başvurmak istediğimizde, bir daha yaşamamak adına da utanç veriyor acı yaşanmışlıkların izdüşümleri.
Ders alabilmek için daha ne kadar bedel ödetir hayat bizlere bilinmez ama bu her dönemde her siyasi düşüncede kendini çalkalayan dünyanın, garip ama bencil hevesi arsızlığından vazgeçmeyecek gibi görünüyor.
Birbirinden kopan, bağımsızlığın anlamını kendinden olmayana bağlanmamak olarak algılayan toplulukların, birdenbire esen vakitsiz rüzgârlarla savruluşlarının zamansız seyirleri ürkütüyor insanoğlunu. Bedellerini ağır ödediğimiz yanlışlıkların kurbanları olarak çoğalmaktayız günbegün. Biz kardeşliğin, bir arada yaşayabilmenin neredeyse artık yaşlanan dünyanın sertleşmiş kabuklarından hala daha öğrenememiş olmanın şaşkınlığı içindeyiz ve hatta belki de utanmışlığı içinde.
Söylemlerin her geçen gün çıkarlara menfaatlere göre şekillendiği günümüzde, değişkenliklerinden utanç duyar mı şu anki yaşanmışlıklardan bire bir sorumlu olanlar bilinmez ama yüzü az da olsa kızarır diye düşünüyorum, ya yanılıyorsam ya da kızarıyorsa sahiden ne olur sonuç.
Yüzü kızardığında daha da efelenir insanoğlu, haksızlığını örtebilmek adına kükrer zamansız, çoğu kez de acımasız.
İşte bir tiftik keçisinin üzerindeki kılların çekiştirilmesi kadar anlamsızdır parçalara bölmek mevcut olanı. Hem çok can yakar, hem de elde kalanın kıymeti değeri düşer, birlikte olamadıktan sonra ne keçinin nede tiftik yününün anlamı olur.
İnsanoğlunun bin bir kılıfa sokarak icat ettiği ve ortaya saldığı terörün ne bir al benisi nede savunulacak yeri olabilir yaşamda. Terörün, şiddetin arsızlığı her türlü cehaletin varlığı, karanlığın içine hapseder toplumları ve zaman kaybının ötesinde, güç kaybı, itibar kaybı gibi toparlanmak adına ağır izler bırakır üstünde.
Oyunlara gelmemek,  birbirimize düşmemek için bu toprakların, bu vatanın geçmişine değerlerine saygı duymamız gerekir, düşüncelerin söylemlerin özgürlüğü, aydınlık yarınlar için olmazsa olmazımız olmalı. Dağılmayalım şuursuzca, birlikten doğar kuvvet, yoksa birilerinin ekmeğine bal kaymak olur kardeşin kardeşe düşmanlığı.
Kendini haklı sayan o kadar çok ki şaşırıyor insan, haksız olan yoksa nedir bu içinde yaşamak zorunda kaldığımız zamanların kasveti. Neyin peşindeyiz, ne istiyoruz hayattan, yaşamak mı işimize gelir, ölmek ya da öldürmek mi. Tahammül edemediğimiz sürece birbirimize,  patlamaya hazır balonlar gibi asılı kalırız boşlukta.  Aklıselim, fikri selim, vicdanı hür insan çoğaltmaktan başka çaremiz yok, bize emanet edilene hıyanet ağır bedeller ödememize sebebiyet verir zira. Ya hep birlikte,  ya da hep birlikte,  bunun başka yolu yok diye düşünüyorum. Bu topraklar kutsal vatan toprakları ve bize Atalarımızdan Atamızdan emanet, sahip çıkamadığımızda daha da ağır bedel ödemek zorunda kalabiliriz mazallah.