İçinde yaşadığımız cinnet günlerinde bu iki sözcüğü yan yana getirmek aklımızla dalga geçmek gibi bir şey ama Basın Bayramı’nı kutladık geçtiğimiz günlerde… Tarihin bir ironisi mi gerçekleşti, yoksa birileri moda deyimle subliminal mesaj mı vermek mi istedi bilmiyorum ama tam da o gün, Cumhuriyet’in 11’i tutuklu 17 yazarı, 267 gün sonra hakim karşısına çıktı... İktidar borazanı medya da dahil tüm basın camiası adliye önündeydi… Gazeteciler bayramlarını mahkeme kapısında kutlarken ortaya çıkan fotoğraf, ülkenin içine düşürüldüğü içler acısı hali resmediyordu…
 
Ülkedeki ayrımsız tüm gazetecilik örgütleri, bu ortamda kutlama yapmayacaklarını açıklarken, Zonguldak’ta bambaşka görüntüler vardı... Gazeteciler vali ile sabah kahvaltısı, belediye başkanıyla öğle yemeği yedi… Yetmedi bir de TSO’nun sofrasına konuk oldular ertesi gün… O gün İstanbul adliyesinde yaşananlar kimse için bir şey ifade etmemiş olmalı ki, ne Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti, ne Karaelmas Gazeteciler Derneği, ne de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti İl Temsilciliği tek kelimelik bir açıklama yapmadı bu konuda. O mahkeme basın özgürlüğü açısından tarihi önemdeydi oysa…
 
GERÇEKTEN FİKRİ OLAN İNSANLAR SUSMAYI TERCİH EDİYOR
Çok açık yazıyorum gazeteci olmadığım gibi, kendime böyle demeyi yağmur çamur, soğuk sıcak demeden haber peşinde koşan insanlara yapılmış bir haksızlık sayıyorum… Yaptığım ta çocuk yaşlarda tutulduğum yazı heveskârlığı nedeniyle, bu köşede, kıymeti kendinden menkul yazılar yayımlamaktan ibaret yalnızca… Zonguldak’ın fikri hayatı kavruk olduğu için basında da düzey çok düşük ne yazık ki… Gerçekten fikri olan insanlar da susmayı tercih edince, meydan bencileyin ümmilere kalıyor… Durumun böyle olması söyleyeceklerimden geri durmamı gerektirmiyor ama…
 
Gelelim konumuza… Karaelmas Gazeteciler Derneğinin yaptığı açıklamada basın özgürlüğüne ilişkin tek cümle mevcut: “Ne yazık ki her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Temmuz’u basın özgürlüğü ile ilgili ciddi tartışmaların gölgesinde tehdit altında kutluyoruz.” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti İl Temsilcisi Atilla Öksüz açıklama yapmamış ama köşesinde, üstü örtük olarak değinmiş konuya: “24 Temmuz önemli bir gün. Basında sansürün kaldırılışının yıldönümü. İş olsun diye kutluyoruz belki de. Aslında bir kutlama değil. Adı bayram. Kendisi temenni günü. Sansür her yerde. Gazetecilik suç!”
 
SANKİ CUMHURİYET YAZARLARI HİÇ YARGILANMIYOR
ZonguldakGazeteciler Cemiyeti Başkanı Derya Akbıyık’ınsa ne demek istediğini kimi suçladığı anlamadım bile: “Sansür kalktı diyebilir miyiz, ifade özgürlüğü diyebilir miyiz, Tabiî ki bu 109 yılda çeşitli kereler darbelere maruz kaldık. Ülkemize yapılan bu darbelerden de en çok basın etkilendi. Her seferinde aldığımız bazı haklar tekrar geri alındı. Kazanımlarımız elde ettik tekrar kazanımlarımız elimizden alındı. Ama günümüz 2017 Türkiye’sine geldiğimiz bugünde basın hür olsun, ifada özgürlüğü sonsuz olsun. Tabiî ki bunu yarken de basınında kamuoyunu bilgilendirilirken doğu düzgün bilgilendirmesi gerektiğini ve kamuoyunu yanıltmamamız gerektiğini de altın çiziyoruz.”
 
Yıllar sonra arşive girip, Cumhuriyet gazetesi yargılamaları sırasında Zonguldak’taki gazeteci örgütleri nasıl bir tutum almış diye bir araştıran olsa, hepimizin yüzü kızarır kesinlikle… Böyle bir olay sanki hiç olmamış, gazetecilik yargılanmamış, ömrü cemaatle mücadeleyle geçmiş insanlar, ömrünü cemaate hizmet etmekle geçirmiş insanların cemaatçi suçlamasıyla hâkim huzuruna çıkarılmamış gibi bir sonuç var ortada çünkü… Kudretli efendilerin yanında boy göstermeye pek meraklı bu arkadaşlara söyleyeceğim çok şey var da şununla yetineyim yalnızca: Tarih bunu da yazacak.