Zonguldak yerel basınında yaşanan Ergenekon Davası kararlarından beter Resmi İlan kesintileri, kapanan gazeteler, binlerce TL’lik para cezalarının yansımaları sürüyor.

Sahiden de deprem gibiydi!

Şuan itibariyle Yeni Adım, Zirve ve İnanış Gazetesi ilan hakkını kaybetti. Bu gazetelerden, Zirve Gazetesi ceza nedeniyle yayın hayatını durdurdu…

Yeni Adım Gazetesi muhtemelen gerekli şartları yerine getirir ve 2-3 aya kadar ilan alır diye tahmin ediyorum.

Esasında bizim aldığımız 63 bin TL’lik ceza tamamıyla bizim hatamız sonucu kesilen bir ceza. Bana göre prosedürden öteye geçmeyecek bir ihmal sonucu yediğimiz ceza bize 63 bin TL’ye patladı.

Konuya uzak okurlarımız için hemen özetleyelim…

Zonguldak merkezde bizimle birlikte 6 günlük gazete var. Daha doğrusu vardı. Başında da söylediğim gibi Zirve gazetesi Resmi İlan kesintisi cezasından sonra kapatıldı. Zonguldak Merkez’de aylık ortalama 120 bin TL Resmi İlan pastası var. Bu pastadan gazete başına aylık 15 bin civarında pay düşüyor. Yerel bir gazetenin bir aydaki gideri ise ortalama 20-22 bin TL.

Bu demek oluyor ki, Resmi İlan kesintisi cezalarından sonra kalan 3 gazete aylık 30 ila 40 bin TL arasında bir para alacak. Yani bizim yediğimiz 63 bin TL devede kulak kalacak.

Egoist davranıp sadece parayı düşünecek olursak şartlar lehimize…

Ama kapanan ilanı kesilen gazetelerde çalışan meslektaşlarımız açından baktığımızda vicdanımız buna razı gelmiyor. Geçmişte Şafak Gazetesi’nin bir şikayet nedeniyle ilanı kesildiğinde yaşadığı zor günleri düşünüyorum da, arkadaşlarımızın işi bir hayli zor.

Şüphesiz, Zonguldak yerel basınının daha nitelikli ürün çıkarma anlamında kendisiyle yüzleşme zamanı geldi de geçiyor bile… Bizim itirazımız bu gazetelere “idam” kararı vermek yerine bizim gibi para cezaları verilmeyişiydi… Yoksa bazı gazete sahipleri gibi biz de karara teneke çalıp alkış tutar, ellerimizi ovuşturabilirdik.

Her zaman söylüyorum… Zonguldak’ın en büyük sorunlarından biri de “özgür medya” problemi…

“İyi-Kötü” yorumunu okura bırakıyorum. Ama bazı gazetelerin korku imparatorluğunun gölgesinde “gazetecilik” yaptığını, bazılarının ise gazeteyi ticarethane mantığıyla işlettiğini düşünüyorum.

Pazartesi günkü yazımın ardından dün konuyla ilgili açıklama yapmak zorunluluğu hisseden Pusula Gazetesi sahibi Ali Rıza Tığ, isim zikretmediğim halde “ispiyoncu” ifadesini üzerine alıp savunmaya geçmiş… Adına ister alınganlık diyin, ister günah çıkarma…

Ya da timsah gözyaşları…

Adam bir de kendini “işçi dostu” ilan etmez mi?

Yukarıda dilim döndüğünce bir yerel gazetenin aylık resmi ilan gelirini ve giderlerini ortaya koydum. Biz bu mali dengeyi tutturamadığımız için çalışanların maaşını zamanında ödeyemesek de er geç ödüyoruz… Ama her seferinde Pusula haklı olarak zamanın da ödemekle övünüyor. Paranın kaynağı Ali Rıza Tığ’ın ticari zekasından mı, yoksa ali Cengiz oyunlarından mı bunu Tığ’ın vicdanına okurun yorumuna bırakıyorum. Ama okuru aptal yerine koyarak, günlerce karalama haber yaptığı işletmeden yüklü miktarda fatura tahsilatı yaptıktan sonra yayınlarına son veren Pusula'nın bu numarasını artık yutmuyor. Bu tarz haberler hem meslek onurunu ayaklar altına alıyor, hem de zaten tartışılan gazetecilerin güvenilirliğini.

İnanış Gazetesi’nin iddiasını gündeme getirirken biz isim yazmadık. Ali Rıza Tığ arkadaşımız da eğer böyle bir alçaklık yapmadıysa gocunmasına gerek yok. Ama İnanış Gazetesi’nin raporlarında ismi geçen Pusula Gazetesi ve bahsi geçen haberin ihbar olmadan karşılaştırma yöntemiyle bulunması imkansız kadar zor. Tığ’ın dünkü yazısında, “Şikayet edeni biliyorum” gibi kurnazca bir taktikle kafa bulandırması, bence kamuoyundan gelecek tepkilerin önünü kesmek için yaptığı etkili ama bayat bir taktik!

Son alarak yaşadığım bir olayı anlatayım da “ispiyoncu” kim “iftiracı” kim siz karar verin.

Doğru Haber Gazetesi’ni ilk ortağım Davut Acar’la almaya karar veriyoruz. Gazeteyi alacağımı duyan malum işadamı bunun önünü kesmek için elinden geleni yapsa da başarılı olamıyor. Çünkü daha önceden yapılan protokol, malum işadamından baskı gören Doğru Haber’in eski sahiplerinin caymasını engelliyor. Tüm çabalara rağmen Doğru Haber’i “Resmi İlan” hakkıyla satın alıyor, adını Halkın Sesi olarak değiştiriyoruz. Bu durumu hazmedemeyen arkadaşlar, Doğru Haber’in eski sahipleriyle işbirliği yaparak gazetenin bağlı bulunduğu şirketin “Turizm” alanında faaliyet gösterdiğini, bu durumun Resmi İlan iptali gerektirdiğini iddia ederek 5 gazete birleşip Halkın Sesi’ni şikayet ediyor. Bu iddiayı da satın aldığımız şirketin geçmişte turizm faaliyeti yaptığını kanıtlamak için eski tarihli sahte fatura düzenliyor. Bereket versin ki, Basın İlan Kurumu adına gazeteleri denetleyen Zonguldak Valiliği Özel Kalem Müdürü Mehmet Alas, titiz bir inceleme sonucunda faturanın sonradan düzenlendiğini Vergi Dairesi’nde faturanın kaydı olmadığını resmi yazışmalarla belgeliyor. Biz de bu sayede Resmi İlan’dan düşmekten son anda kurtuluyoruz…

O gün ortak imza vererek Halkın Sesi’nin ilanını kesmek için sahte fatura kesip dilekçe verenlerden biri de bugün demagoji yapan Ali Rıza Tığ’dan başkası değil…

Yorum sizin…