Orhan Hançerlioğlu’nun Düşünce Tarihi adlı kitabını okuyanlar bilir; insanın insanlaşması öyle bir sihirli değnek dokunuşuyla falan olmamıştır! Yeryüzündeki serüveni milyonlarca yılı bulan insanın insanlaşması yani toplumsal değişim ve gelişimini sağlaması büyük bedellerle gerçekleşmiştir! Daha somut söylersem; bu bedel ödeme sürmektedir!
Ülkemiz insanının şehirleşme kültürü elbette ki bin yıllar önce şehirleşenlerden daha geridedir. Doğaya, insana, insan dışındaki canlılara saygı, duyarlılık ve birlikte yaşama arızaları kimi kez günlük yaşamımızı altüst etmekte. Ancak, toplumsal evrim öyle üç yılda, otuz yılda, üç yüz yılda oluşuveren bir içselleştirme değildir! Çaresiz bu yolu yürüyeceğiz!
 
SEÇİMLER VE SONRASI
Üstteki vurguyu bu ara başlık için yaptım. En apolitik bir yurttaş bile olaylara hakkaniyet penceresinden bakarak görür ki bu son seçimler asla hukuk ve adalet kavramıyla açıklanamaz! Güçler dengesini kontrol edilemez bir farkla elinde bulunduran iktidarın, seçim sonuçları üzerinden bildiğimiz çıkışları yapması nasıl normal görülebilir bilemiyorum!
Seçimi; “Bizimkilerin sandıktan çıkması” olarak gören iktidar cephesindeki yadırgatıcı davranışları artık yadırgamıyoruz. Adına Yüksek Seçim Kurulu dedikleri kurul; göreceli bir dik duruş sergilemeye yeltendiğinde, Ankara’daki güç merkezinin nasıl da bağırıp çağırmaya başladığını görmek gerçekten insanın ruhsal dengesini bozuyor!
Bu yaşananların siyasal literatürde tanımlaması ve adlandırması var elbet. Net olarak söyleyeyim; bunun adı hukuk ve demokrasi değil!
Neyse... Herkesin bildiğini yineleyerek yazıyı okunmazlık boyutuna taşımayayım.
 
TAVUKLU MUHTAR!
Önceki yazılarımı okuyanlar anımsayacaktır; hani şu seçim gezilerinde gittiği eve tavuk getiren ve seçimi hezimetle kaybeden aday vardı ya...
Not: Ben artık ona Tavuklu Muhtar diyorum!
Bizim Tavuklu Muhtar, köy kahvesine, köy camisine ve kalabalık yerlere çıkmayı bırakmış! Kendisi biraz dua falan da bilir, hatta namaz falan da kıldırır! “Bu millet iyilik bilmiyor; artık namaz da kıldırmayacağım!” diye feveran ediyormuş.
RTE iktidarının özellikle gençleri dindarlıktan deizme, deizmden ateizme doğru sürüklediği raporlarla kanıtlanmıştı da, o raporu yayımlayanlar iktidar eliyle süklüm püklüm edilmişti!
A-handa bu Tavuklu Muhtar vakıası da buna bir örnek! Adam bir süre sonra; “Ben onca namaz kılıp; ‘Allah’ım seçimi bana kazandır!’ diye dua ettim; duam kabul olmadı; artık ben yoğum!” derse şaşırmayın!
Toplumu def gibi gerip kutuplaştırırsanız olacağı budur!
 
MAL VARLIĞIM...
Seçim sürecinde kimi sorular sorup ilgili şahsın yanıtlamasını isteyerek malum çevrede yarattığım tedirginliğin ardından şöyle bir düşünceyi dillendirmişler; “Bu adam emekli öğretmen! Hem de tek maaşlı. Nasıl olur da bunun daireleri olur? Bunu araştırmalı!
Epey güldüğümü itiraf edeyim. Adamlar haklı! Şimdi mal varlığımı açıklayayım da benim ne netameli bir adam olduğumu cümle âlem görsün!
Efendim; malvarlığım şudur; Çaycuma’da 5 Tane Daire, 3 Tane Dükkân, Audi marka lüks bir araba, değeri 500.000-TL olan bir Bağ Evi, Filyos Vadisi sınırları içinde yirmiye yakın tarla, iki ayrı bankada yüklü miktarda para... Daha sayayım mı? Eee! “Tetikçi gazetecilik” çok kazandırıyor!
Babam derdi ki; “Oğlum, hırsız sokakta eli cebinde yürürmüş. Herkesi kendi gibi bildiği için, birileri cebindeki parayı çalıverecek sanırmış!
İlgili çevreye beleş bir akıl; bu yazdıklarımı kanıt gösterip suç duyurusunda bulunun! Belli mi olur; horoz yumurtlar!