Vicdan yoksunluğu

İşlerimin yoğunluğuna ruhumun yorgunluğu da eklenince uzun zamandır yazamadım, yazacak pek çok konu birikti bu yüzden… Bir yazıya tüm birikenleri sığdırmam, olanaksız elbette... Yazamadığım süre içinde hem Zonguldak, hem ülke, hem dünyada ancak “vicdan yoksunluğu” ile açıklanabilecek birçok gelişme yaşandı… Yalnızca son bir ayda yaşananları bir yıl konuşsak tüketmek mümkün değil… Bir doğa gönüllüsü, tüm yaşamını barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine adamış bir insan olarak içim kanıyor çoğu zaman… Akıl sağlığımı nasıl koruyorum, inanın bilmiyorum…
 
Doğaya karşı çılgınca işlenmiş bir cinayet projesi olduğuna kesin kanaat getirdiğim Kanal İstanbul, en çok tartışılan konu oldu yazamadığım sürede… Bana sorarsanız, yapılan tartışmalarda bir rant projesi olduğu tüm açıklığıyla ortaya çıkan Kanal İstanbul, sözcüğün tam anlamıyla bir vicdan yoksunluğu eseri… Çevre Şehircilik Bakanlığının, Çevre Düzeni Planı’nda, daha ÇED Raporu bile resmiyet kazanmayan kanalın çevresinde yeni yerleşim alanlarının oluşturulmasına olanak tanıyan plan değişikliklerini askıya çıkarması ne maksatla yapıldığını yeterince anlatıyor zaten…
 
KANAL İSTANBUL’UN HAYATA GEÇME ŞANSI DA YOK
Her televizyonda aynı isimlerin, içerikten yoksun sözcüklerle bağırıp durdukları tartışma programlarını izlemiyorum genellikle… Çoğunda konuların gerçek muhatapları bile yok, AKP sansürü pek çok sorunun boyutlarıyla ele alınmasını engelliyor çünkü… Ama Kanal İstanbul’la ilgili rastladığım her tartışmayı, hele de içinde bilim insanı varsa dikkatle izliyorum… Onlarca programın içinde projeyi savunan bir tane bilim insanına rastlamadım daha… Kanalın muhipleri; yandaş gazeteciler, AKP’de siyaset yapmış politikacı eskileri, kerameti kendinden menkul araştırmacılardan ibaret yalnızca…
 
Tartışmalara katılan kanal muhiplerinin buldukları her fırsatta Boğaziçi Kanunu’ndan şikâyet etmeleri de gösteriyor ki, Kanal İstanbul’un boğaz manzaralı arazi elde edip tutturabildiği fiyata satmanın dışında başka bir amacı yok… Yanında doğal suyolu olan bir kara parçasını boydan boya yararak oluşturulacak ikinci bir suyolunun başka da bir amacı da olamaz zaten… Rant hırsından gözü dönmüş vicdan yoksunlarının arsızlıkta sınıf atladıkları bu proje doğa düşmanı olduğu kadar, bilim ve ahlak dışıdır… Açık şekilde söylemek gerekirse, hayata geçme şansı da yoktur…
 
O ÖĞRENCİNİN CANSZI BEDENİ KÂBUSLARI OLACAK
AKP’nin bir imaj tazeleme operasyonundan başka bir şey olmayan sözde yerli otomobilin tanıtımı tam da bu tartışmaların arasında yapıldı… Bazı dar kafalılar, prototip otomobili görür görmez bir dünya devi olduğumuzdan dem vurmaya başlarken, “Kıskanıyorlar” geyiği ayyuka çıktı yine… Bu aymazların coplanan İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin sesine kulakları kapalıydı ama… İstanbul Üniversitesi milyar dolar sözlerinin havada uçuştuğu sırada öğrenci yemeklerine zam yaptı… Yetinmedi, “Yeterli ödenek yok, artık sabah kahvaltısı vermeyeceğiz” dedi öğrencilere…
 
Bununla da yetinmedi, indirimli yemeği yalnızca bir öğünle sınırladı… 3,5 liralık yemeği 18,5 liraya çıkaran uygulamaya öğrenciler itiraz etti elbette… Vicdansızlıkta sınır tanımayan tiranlar, itirazcı öğrencileri okul önünde coplatarak her şeyin üstüne tüy dikti… Kanım dondu izlerken… Aynı okulun “Gidecek bir yerim yok, yaşanmaya değer bir hayatım da” diyerek intihar eden öğrencisinin soğuk sulardan çıkan cansız bedeni, “İtibardan tasarruf olmaz” yüzsüzlüğüyle saraylarını bin bir gece masallarındaki kâşanelere çeviren vicdan yoksunlarının kabusu olacak… İnanın buna…