Hevesler, amaçlar ve umutlarımız, ne mi oldu, ölüyor can çekişe çekişe.

Hayat ve getirileri ve dayatılanlar. 

O kadar çok karmaşık ki yaşamakta olduklarımız, kategorize etmek ve detaylandırmak aynı kapıya çıkmak demek aslında, hüsrana.

 Hüsran ve can yanıkları elde var olanlar ve çaresizlikler beraberinde.

Peki, çıkış yolu bulmak ya da bulaşmamak bu olumsuzluklara mümkün mü dersiniz, sanmıyorum…

Şimdi şu satırlara bir parça gündem dokusu katalım hadi. Bu umutsuzluğumuzun nedeni kendiliğinden çıkacaktır ortaya. İçinde yaşadığımız zaman diliminin akla ziyan gelişmelerine fikir yürütelim hadi, hangisiyle başa çıkabiliriz bir düşünelim. Gücümüz yeter mi, gönlümüz kaldırır mı bilmiyorum!

Üretimden tüketime, tarih arşivlerinden günümüze bir bakalım yaşanmışlıklarımıza. Modern insan ilim bilim sahibi insan olmak, farkındalığı olan insan olmak neden öncelik dışı bırakılır ki? Neden insanların beyinlerine cehalet kazınmaya çalışılır ki? Aptalca dayatmalar ve Medya dünyasındaki cahilliğe özendirici programlar neden hücrelerimize enjekte edilir ki?  Neden insan kendini ifadeden yoksun bırakılır ki? 

Cevapsız sorular, sorgulamalar fayda sağlar mı peki günü kurtarmaya, yarına umutla bakmaya.

Taraf olduklarımızla, karşı durduklarımızın arasında sıkışan, ezilen yaşama sevinçlerinin katillerini bulabilir miyiz dersiniz bu yolla.

 Her gün zihinlerimizi allak bullak eden, damarlarımızda akan kanın değişimi için dayatılan, dokumuzla, kimliğimizle uyuşmayan suni dayatmalara direnebilenler var mıdır ki sahiden.

Ya da bunun farkında olanlar ne kadardır. Özümüzü kaybediyor olduğumuzu kaçımız görebiliyoruz.

Kendine bir zırnık da olsa yatırım yapabilenler ve bunu önemseyenler, eğitim, denilen ilacın şifasına inananlar ne kadardır ki aramızda. Hadi bir özeleştiri eğitebildik mi kendimizi?

Ne kadar farkındayız öğrenmenin, bilgilenmenin ve bu uğurda savaşmanın kıymetinin. Körü körüne teslimiyet denilen hastalık yenilginin ta kendisi değil midir oysa.

“Mücadele edenleri ve bunu öncelik yapanları kutlamak gerekiyor sanırım.”

Böylesi cehalet eziciliğindeki kansız savaşlar, bedenden çok zihinleri yoruyor ve ağır ağır ölüyor yaşama sevinçleri. Mücadele etmek anlamsızlaştığında veballide ağır oluyor, işte o yüzden zorlamak gerekiyor yaşama sevinçlerinin yollarını bulmayı. Yoksa sadece daha erken ölür insan!

Yaz üzerinden konuya giriş yapma nedeni ise içinden çok zor geçildiğinden olsa gerek. Sıcakların kavuruculuğunun yanı sıra, gündemin ve elbette  ekonominin ve eğitimin o bitmek tükenmek bilmeyen yangınları iyice direncimizi kırdı. “Deneyerek mütemadiyen yanılanlar okuyor canımızı.” Bunun üzerinde bir fikir ortaya koymanın kıymeti dahi kalmadı ne yazık ki. Çünkü kulaklar sağır, gözler kör, diller lal, korku faktörü de susmak için bahanelerin cabası. 

Durum tespiti yapmak ve bir çıkış yolu bulmaya çalışmak kıymet arz etmiyor çünkü konuştukça gerçekler birilerini acıtıyor, dolayısıyla intikam ağır basıyor ve karşı hamle geliyor gecikmeden ve siz de bir şekilde sıfatsızlaştırılıyorsunuz haliyle. Ekmeğinden, emeğinden men edilmekten korkuyor insanlar, durum bu denli vahim aslında.

Bu ülkenin birbirinden kıymetli bilim insanları, onlar bile sessizliğe büründü. Çünkü biliniyor ki akıl sağlığımız bizi tehdit eden en büyük virüs bu günlerde. Yanlışlar doğrularımızı yutuyor bir canavar gibi adeta. Çaresini şifasını bulmak, bu bağlamda düşünmek ve tartışmak, içinde bulunduğumuz durumları çözüme yetmiyor,  korku yine söylüyorum ağır basıyor ve beraberinde de yenilgi kaçınılmaz oluyor..

Doğruyu yanlışı olması gerektiği gibi çerçeveleyemiyor, sözümüzün, özümüzün arkasında duramıyoruz, kaybediyoruz kimliğimizi, yakındır birbirimize de kaybolmalarımız.

İlişkilerimiz arapsaçına dönmüş bir halde çitişiyor birbirine. Bunda siyasetteki çalkantıların etkisi elbette çok büyük, bunu sadece ülkemiz bazında değil, dünya konjonktüründe değerlendirmemiz gerekiyor. 

Sorunlar ve sıkıntılar, hayatın içindeki engeller, yaşama dair çelişkiler hep vardı, bunu elbette kabul ediyorum ama mutlaka çıkış yolları da vardı beraberinde. Şimdi bütün yollar umutsuzluğa, çaresizliğe çıkıyor ve o adreslerde hep aynı kişiler ikamet ediyor.

İyileşmek istiyor insanlık, hastalıklardan kurtulmak, iyi şeyler, güzel şeyler yaşamak istiyor

 Ölmek için yaşamak, içinde yaşadığımız dünyanın gerçeği,  bu kadar zorlaştırılmamalı!

Sadece yaşamak için savaşılanların listesindeki sıralama korkutucu, İşkenceye dönüşen yaptırımların artık bir sonu olmalı. Zihinlerimize enjekte edilen bu garip ve anlamsız kabule geçişlerin bir sonu olmalı. 

Yaşamak istiyor insan, özgürce, sevgiyle, ölüme inat yaşamak sadece!