Her zaman yazalım. Ne olursa olsun. Okumak ve yazmak beynin gelişmesi için çok faydalıdır. Şiiir, hikaye, öykü, anı, roman, bilim içerikli eserler üretelim. Kimse okumasa da yazalım.
 
Okullarımızda yazmayı teşvik edici derslere daha çok önem verelim. Değerli insanların yazmanın önemiyle ilgili bazı sözlerini ileteyim.
 
* Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kalemin ucunda gizlidir, onu söz ve yazı, açığa vurur.
 
Ali Fuat Başgil
 
* Yazı yazmayı öğrenmek, her şeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.
 
Amiel Suche
 
* Kendisi ve çağı hakkında yazan insan, tüm insanlar ve çağlar hakkında yazmış olur.
 
Bernard Shaw
 
 * Çok yazan değil, güzel yazan yaşar.
 
Cenap Şehabeddin
 
 * Ancak yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan, rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden, başka bir şey değildir.
 
Emile Zola
 
 * Okumak, bir insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar yazmak ise olgunlaştırır.
 
Francis Bacon
 
* Yazar olmak istiyorsanız, yazın.
 
Horatius
 
* Yazmak için yaşadım, yaşamak için yazdım.
 
Samuel Johnson
 
* Bir tek kitap yazmak için, yarım kitaplık okuyunuz.
 
Samuel Johnson
 
 * Bir amaç, ancak onu yazıya geçirildiği zaman, güç kazanır.
 
Steve Chandler
 
Her iş yazıyla başlar. Bütün projelerin altında yazı yatar. Yazabilmek için çok okumak gerekir. Bilimsel yazılar üretebilmek için uzmanların makalelerinin yer aldığı yayınları takip etmek gerekir.
 
“Okumak istiyorum ama param yok” diyenler yanlış yoldadır. Kütüphanelerde okunmayı bekleyen mükemmel eserler sessizce sizi bekliyor.
 
 
Beyaz Türkler Kolonyadan Tiksinirdi…
 
Beyaz, gri, marjinal, creme de la creme Türkler on yıllarca kolonyayı hakir gördüler. Bu ürünün kokusundan hep kaçtılar.  
 
Beyaz olmayan Türklerin bazıları da asalak (?) tiplere yaltaklanmak için pahalı Fransız kokularını kullandıklarını ifşa ettiler.
 
Sapkın, dengesiz, çürük, ukala, kripto, düzenbaz kimi medya kolonyayı hep teke kokusuyla eşdeğer gördü.
 
Gelinen noktada zengin fakir herkes can korkusuyla kolonya taşımaya başladı.
 
Gerçek Türkler on yıllardır kolonyayı temizlik, ferahlık, arınma için zaten kullanmaktan hiç vazgeçmedi.
 
Plaza Türkçesiyle konuşan, bir ayağı yurtdışında, entel-yamyam tayfası hiçbir zaman istikrarlı düşünce yapısında olmadı esasında...
 
Cem Karaca’nın tabiriyle onlar ekmeğin fiyatını bilmez. Bodrum’da içki içerek memleket kurtarırlar.
 
Son 20 günde kelli felli yazı çiziktiriciler bile virüs uzmanı oluverdi. TV’lerde ne kadar paragöz tıp yamyamı varsa kendi reklamını yapmaya başladı. Bir-iki namuslu bilim insanı dışında hepsi cahil ve zararlı türler.
 
Çukurluk fışkıran akan canlı TV yayınlarında “Senin kaç bilimsel yayının var? Sen ne bilirsin ki? Ben bu işin ulemasıyım. Ben şu makaleyi yuttum. Ben şu sahte profesörlük diplomasına sahibim” türündeki konuşmaları duydukça ülkenin geleceğine olan inancımız sarsılıyor.
 
Kolonya fiyatlarını aşırı şişiren yamyamların da akıbeti hayırlı olmasın.
 

Değerli İnsanları Tanıyalım… 
 
Bu toprakların aydın / münevver / entelektüel tabakası arasında hoş olmayan bir “haset, kayırma, ezme, yok sayma, dışlama, küçümseme” hastalığı vardır.
 
Yazdıklarıma komplo teorisi diyebilirsiniz ama ben yine de ifade edeyim. Son 200-300 yıldır kültürel dünyamız gizli bir kastın eline geçmiştir. Yani ne okuyacağımıza, nasıl düşüneceğimize, nasıl yaşayacağımıza onlar karar verir.
 
TV, web, gazete, dergi ve kitap dünyası bunların elindedir. Hiçbir yeteneği olmayan, iki lafı bir araya getiremeyen, diplomaları hep sabun köpüğü olan bir takım tipler karşımıza aydın, düşünür, entelektüel, iyi yazar olarak sürülür.
 
Türkiye yayıncılık sektörünü on yıllardır elinde tutan ayrıcalıklı klik, yeteneksiz birisi kitap çıkardığında tüm mecralarda aşırı bir reklam yaparak bunların eserine (?) müşteri toplar.
 
Orhan Pamuk, Elif Şafak, Canan Tan, Ayşe Kulin vb. gibi kişiler dünyanın en saçma, en faydasız kitabını da çıkarsalar yüz binlerce satış yaparlar.
 
Siyah Türk olarak tabir edilen, Anadolu’nun gariban okullarında öğrenim görerek, tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelen, eserler üreten insanları egemen / hırsız medyada görmek mümkün değildir.  
 
Bu insanlardan birisi Metin Köse’dir. Bu kişiyi çevremdeki bir çok insana sordum. Hepsi de “Adını duymadık” dediler. Halbuki Metin Köse 10 Orhan Pamuk edecek kalibrededir.
 
Sayın Köse’nin en son olarak yayınladığı “Hep Sıfır Aldığım Dersten Nasıl 100 Aldım?” adlı kitabını 82 milyon insanımızın okuması gerek diye düşünüyorum.
 
Klasik bir laftır: “TV bağımlısıyız. Kitap okumayız.” Sayın Köse’nin son kitabını okuyun, bir çok konuda daha başarılı, azimli ve farklı düşünen birisi olacaksınız.
 
Not: Metin Köse Bey ile akraba değilim, yakın dost değilim. Sadece bir gerçeği sergilemek istedim.