Köşede fotoğraf yayımlamak âdetim değil kesinlikle… Ancak aşağıdaki fotoğrafı gördüğümden beri içim başka türlü kanıyor… Bu kentin her şeye duyarsız insanları başta olmak üzere siyasetçilerine de, idarecilerine de, üç kuruş için kalemine bin takla attıran gazetecilerine de, adında Zonguldak olup da egemenlerin önünde ceket ilikleyip ikbal aramaktan başka hiçbir halta yaramayan sivil toplum örgütlerine de isyan ediyorum… Bu rezalet karşısında bunca aciz olduğum, elimden hiçbir şey gelmediği için de nefret ediyorum kendimden… Çok iyi biliyorum ki torunlarım, gidip kendimi o makinelerin önüne atmadığım, o kamyonların seferini bir kerecik bile olsa engelleyemediğim için mezarıma tükürecek yarınlarda. Allah’ın belası bir mezbelede zehir soluyarak yaşamak zorunda kalan gelecek kuşaklar, bu rezaleti seyreden hepimizin adını ilençle anacak.  

 

Sosyal medyada gördüğüm o meşum fotoğraf Muslu’da çekilmiş. Kendi limanlarının hemen yanında koskoca bir dağı; taşı, toprağı, ağacı, çiçeği böceğiyle milyonlarca ton hafriyat olarak denize dolduran Eren Holding yeni kuracağı santral için stok sahası yapıyor denizin ortasında… Zonguldak’ın tüm varlıklarına gözü dönmüş şekilde saldıran doğa düşmanı şirket art arda kurduğu termik santrallerle bizleri zehirlediği yetmiyormuş gibi, dağları devirip denizleri doldurarak doğayı geri döndürülemez şekilde katlediyor. Onları bu topraklara sokanlara da, bu izni verenlere de, yaptığı katliamları görüp sessiz kalanlara da yazıklar olsun… Elinde yetki olup da sessiz kalan, suç ortaklığa yapan yerel yöneticilere binlerce yuh olsun…

 

EY CHP’Lİ YEREL YÖNETİMLER, NEREDESİNİZ?

Eren’i Zonguldak’a getirip dağını, taşını, havasını, suyunu, denizini, toprağını altın tepsi içinde sunan AKP elebaşlarının öbür dünyada zaten yatacak yeri yok da sözde muhalefet partilerinin bunca sessizliğine ne demeli? Nerede CHP’li yerel yönetimler? Ey Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, ey Kilimli Belediye Başkanı Ali Aslankılıç, ey Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün, ey Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman, ey CHP’li İl Genel Meclisi Üyeleri, ey CHP’nin, MHP’nin il, ilçe yönetimleri nerelerdesiniz? Harekete geçmeniz için daha ne yapması gerekiyor bu şirketin… Olur olmaz yerlerde bayrak sallayıp “Memleketin bir çakıl tanesi” edebiyatı yapan sözde milliyetçiler, denize dökülen gâvur toprağı da ondan mı kesiliyor soluğunuz…

 

CHP içindeki tartışmalardaki hararetiyle yalnızca partisine değil memlekete de ayar vermeye çalışan ey Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman, sıra Eren’e gelince nereye gidiyor cevvaliyetin? Milletin yoksulluğunu bahane ederek daha ne kadar işbirliği yapacaksın bu şirketle? “Belediyeye üç kuruşluk menfaat sağlanıyor, iyi kötü işler görülüyor, ben de koltuğumu sağlama alıyorum” diye bunca rezalete göz yumman ayıp olmuyor mu artık? Koskoca kenti, koltuk sevdanın esaretine mi sokacaksın? “Adamlar izni almış kardeşim” diyerek sıyrılacağını mı zannediyorsun tarih önünde sorumluluktan? Ey aynı zamanda Çatalağzı Çevre Koruma Derneği Başkanı Adnan Akgün, bunca suskunluğuna karşın hâlâ çevrecilik iddiasında mısın?

 

GÜN SAMİMİYETİNİ TEST ETME GÜNÜDÜR

Ey CHP’nin gelecekteki yüzünü temsil eden Deniz Yavuzyılmaz, Gezi ruhuna sahip bir genç olduğunu söyleyerek çıktın CHP’lilerin karşısına. Onlar da içtenliğine inandı, onca siyaset kurdunu eleyerek Ankara’ya giden tüm yolları sonuna kadar açtı önüne. Gün samimiyetini test etme günüdür. Ülkeye bambaşka bir hava solutan Gezi, çoğulculuğun yanı sıra çevresel duyarlılıklarla taçlanmış yeni nesil siyaset tarzının ürünüdür de… Gerçekten bu ruha sahip siyasetçiysen işte sana rüştünü ispat etme fırsatı… Bir çağrı yap, oraya, doğanın acımasızca katledildiği Muslu dağlarına davet herkesi ve kampanyanı orada başlat… Emin ol bu sese yalnızca CHP’liler değil, vicdan sahibi tüm Zonguldaklılar karşılık verecektir…

 

Ey Eren Ailesi… Şunu bilmenizi isterim ki, dalını budağını acımasızca kırdığınız Zonguldak’ı babanız miras bırakmadı size… Demeye gerek var mı bilmiyorum, buralar kimseye kalmadı, size de kalmayacak… Biz topraklarımıza sahip çıkamadık, ama çocuklarımız, onlar da olmazsa torunlarımız, her şeyden aziz bilecek bu elleri… Denize gözü kara şekilde dayandığınız her karış toprağın, tam da bahara tomurcuklanırken iş makinelerinizle devirdiğiniz her ağacın, zehirlediğiniz her gram havanın, kirlettiğiniz her yudum suyun hesabını mutlaka soracak sizden… Enginliklerden gelip yorgun kanatlarını dinlendirmek için konacak dal bulamayan kırlangıçların, martıların, karabatakların, göç kuşlarının ahını da bırakmayacak elbette…