Bir bilge gibi yaşanmışlıklar ve ruhta derin iz bırakmış acılar üzerinden, iyilik çıkartabilme erdemliğine henüz sahip değilim. Böyle bir olasılık var mıdır onu da bilmiyorum keza.
Evet, hayattaki her şey biz insanlar için kabul ediyorum, öyle ya da böyle feleğin sillesinden, hem de okkalısından tokatlar yiyoruz bu kaçınılmaz. Hayatımızın belli dönemlerinde ilişkiler üzerinden ağır sınavlar da veriyoruz, bu da olası, işte o sınavların sonuçlarına takılmayı bırakabilmek ve olumsuz olanlarını sindirebilmek üzerinden çelişkiler taşımaktayım.
Kendilerince tecrübe edinenlerin bunu aktarırken düştükleri gülünç duruma da vakıfım. Zira bam teline basılan herkes reaksiyon gösterme konusunda aşağı yukarı aynı dili konuşuyor, aynı öfke kusmaları yaşıyor.
Kendini soyutladıklarını düşünenler ise gerçeklerden kaçanlar…
Yıllar içinde en çok şikâyetçi olduğum konu buydu doğruyu söylemek gerekirse ki gerekiyor bence.
Kendimde eksik olduğunu düşündüğüm, bir başkasında zaten hiç yokmuş.
İnsan ruhunda iyileşmesi onarılması mümkün olmayan yaralar, izler bırakmışsa hayat, kişinin kendini kandırıyor olması bir yere kadar. Çünkü o kabuk bağlamış yaralar, günün birinde bir söz de bir eylemde eskisinden daha da ağır bir şekilde kanıyor ve acıtıyor.
Eğer ki erdemlik olsun diye, ben iyi bir bilge olacağım ve yaşanılanları bütün olumsuzluklarına rağmen göğüsleyeceğim diyorsanız, kendinizi kandırıyorsunuz.
Elinize geçen ilk fırsatta intikam alma eğilimi gösteriyorsunuz, benden söylemesi!!!
 Kendini aklamak için hararetleniyorsa kişi, her eyleminde size ipucu veriyor ve o ipuçlarıyla bakış açısını da deşifre ediyor aslında.
 Bile bile yine de adını, belki vefa, belki minnet olarak koyduğunuz yolculukların, aslında sizin donanımınızın satır başları olduğunu gözden kaçırıyorsunuz. Buda tecrübe ettiklerinizle ortaya çıkıyor olgunlaşıyor bir nevi.
Ya değersiz olduğunu hissettiriyorsunuz karşıda olana, ya da gereğinden çok değer verip, kendini sorgulamasına, tartmasına imkân veriyorsunuz. Bu bir seçilmiş yöntem ama sınıfta kalabiliyor, işi de yarayabiliyor, bilesiniz.
Elbette terazisinin şirazesini kaydırmış olanlar için değişen hiçbir şey olmuyor, işte bunu, tecrübe denilen şey düşündürtüyor insana. Ama budur işte diyemiyorsunuz yine de.
Sevgi saygı çerçevesinde diye bir yaşam kuralı, kaidesi, özü itibarıyla henüz içselleştirilememiş biz insanlar için. Çerçeve konusunda hiç iyi değiliz anlayacağınız, resimde zaten dediğim gibi bulanık. Genellikle insani ilişkilerde menfaatler üzerinden seyrediyoruz. Kirli çamaşırlar konusunda eziklik duyanlar yalakalık konusunda da ödün vermede başı çekiyor!
Burada şöyle bir ayrıcalık mevcut ki bunu hemen açayım;
 Kişinin, hadi kişilerin diyelim, özel hayatları yaşamları elbette kendilerini bağlar. Buna müdahale etme ukalalığı, dahası yorumlama yargılama gibi gereksiz eylemler, söylemler, zaman kaybı olur sadece. Hem yakışmaz erdemli insan olmayı hedefleyenlere öyle değil mi?
Kafa karıştıran kısmına gelince; Kirli çamaşırlarını herkes kendi yıkamalı diye düşünüyorum, kendi ahlaksızlığının üstünü örtüp, sevgi saygı gibi kavramları hak ettiğini düşündüğünde ve düşündürdüğünde, çelişkiler baş gösteriyor.
Unutmaya çalıştığınız üstünü öretmeye çalıştığınız yaralarınızı, bilmiyorum hangi sebepten dolayıdır, günün birinde birisi hatırlatıyor ve kanatıyor.
Bir ders olsun düşüncesiyle eğer gereğinden fazla pohpohladınızsa birilerini ve özellikle yaralarınızın iyileşmesi konusunda kendi kendinize hekim oldunuzsa, bırakın bilgelik konusunda ki hedefleri. Ve hatta hak etmediğini düşündüğünüzde karşıdakinin, bu kim olursa olsun değişmemeli, sevgi saygı cimrisi olun, o zaman işe yarıyor.
Statüler, eğer ezmek örselemek için kullandırılıyorsa ve acizleşiyorsa  bu konumda olanlar, altını dolduramadıkları sözlerde manevra yapıp her yöne açık seyrediyorsa, vazgeçmek vazgeçebilmek erdemlik sayılmalı.
Farkındayım birbirine dolanmış gibi görünse de mevzular öyle değil biliyorum, adrese teslim olduğuna artık çok eminim. Kirli çamaşırlar ve halen daha sevgi saygı beklentisi, bu kadarda olmaz ki canım… Esnekliğimin nedeni ise özel hayata duyduğum saygıydı. Şimdi kişiler de özelleri de ne yazık ki değersizleşti nezdimde.
Neden yine kanıyor yaralar peki, kanatılıyor da ondan, “zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor” diyor ya ozan, öyle bakın meseleye.
 Öfke mi kontrol etmekten yoruldum, ya da kirli çamaşırların kokusu rahatsız etti. Sevgi ve saygı hak edilen yerde, hak eden kişilerde kalmalı (bilgeliğine) ermiş de olabilirim!!!
Bu bir mucize olurdu herhalde. Zira iyi niyetimi, sevgimi saygımı çok ziyan ettiğimi düşünmekteyim…