Anımsayan çıkacaktır, SHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen Nurettin Sözen, 1992’de, Belediye Radyo Televizyonu (BRT) adıyla bir kanal kurmuş, daha sonra çıkarılan “Özel Radyo ve Televizyon Yasası” belediyelere televizyonculuğu yasaklayınca da kapatmak zorunda kalmıştı. Milli Görüş’ün efsane lideri Erbakan, tam da o sıralarda, Bu zamanda televizyonsuz cihat yapılamaz”diyerek kurdurduğu Kanal7 için kapı kapı, ülke ülke dolaşıp para topluyordu…
 
1994’te Erdoğan’ın İBB Başkanlığına gelmesi, Kanal 7’nin kaderini değiştirdi adeta. İBB, BRT'nin altyapısıyla frekansını şıpın işi bir ihaleyle Kanal 7’ye verdi. Yetinmedi, resmen, para yağdırdı ardından da. İBB ve iktisadi işletmeleri ödediği, milyon dolarlık reklam bedeliyle kanalın en önemli gelir kaynağıydı artık. Dünya ne kadar garipti. SHP’li belediyenin kurduğu televizyon kanalı, siyaseten tam karşısında olduğu İslamcı hareketin cihat aracı olmuştu. Beceriksizliğin dik alası diye başka neye denir ki…
 
MEDYA, GERÇEĞİ TERSYÜZ ETMEK KADAR GİZLEMEK İÇİN DE YARAYIŞLI BİR ALET
Erdoğan Milli Görüş’ten koptuğunda bu kanaldan başka bir tek Yeni Akit gazetesi vardı yanında. Yetmezdi elbette. İlk önce Uzanların Star gazetesi geçirildi ele. Sonra Ciner’in elindeki Sabah-ATV grubu Berat Albayrak’ın genel müdür olduğu Çalık Holding tarafından satın alınarak medya alanındaki en büyük hamlelerden biri yapıldı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Yeni Şafak Güneş, Akşam gibi gazeteler, Kanal24, Beyaz Tv, TGRT, Ülke Tv, Tv Net gibi kanallar ihtiyat askeri olarak dizildi peş peşe…
 
İlk zamanlar, “Bunca yayın organını ne yapacaklar?” diye soruyordum kendi kendime. Hayat bana ne kadar saf olduğumu yaşayarak öğretti. AKP’nin iktidarda kalması için güçlü bir propaganda aygıtına ihtiyaç vardı. Topluma sanal bir gerçeklik yaşatılmalı, gerçekler tersyüz edilmeliydi. Bunun başaracak tek güç de medyaydı elbette. En son Berat Albayrak’ın istifasıyla, Alaattin Çakıcı’nın herzelerine takınılan tavırda da gördük ki, gerçeği tersyüz etmek kadar gizlemek için de yarayışlı bir aletti…
 
TÜM GAZETE VE TELEVİZYONLAR, SARAYA GÖBEĞİNDEN BAĞLI
Nazi Almanya’sının propaganda şefi Goebles, çok bilinen “Büyük Yalan” teorisini “En parlak propagandacı, bir şeyi ısrarla tekrar edendir. Bir noktaya odaklanmalı ve bu noktayı aklında tutarak sürekli bunun üzerine bir tekrarda bulunmalıdır. Eğer yanlış olan bir şeyi ısrarla tekrar ederseniz bir gün ona inanan bir topluluk doğurduğunuzu fark edeceksiniz” şeklinde açıklar. Hiç abartısız tüm iktidarlar yararlandı bu teoriden. Onlarca yayın organıyla AKP tüy dikti ama…
 
Holding medyasının da tasfiye edilip “yandaş” hale getirildiği Türkiye’de neredeyse tüm gazete ve televizyonlar, saraya göbeğinden bağlı halde. Birçok gazete her gün orada yazılan ortak manşetle kapatıyor günü. Sahibini sesi gazeteciler saray konuşunca büyük bir çığırtkanlıkla vaveyla koparırken, susunca resmen nutku tutuluyor. Bu da ortaya çok gülünç durumların çıkmasına neden oluyor. Memleket bu halde olmasa, çok eğlenceli olurdu ama hiç kaldıracak durumda değiliz ne yazık ki…