ANNELER…

Abone Ol
Günün anlam ve önemine istinaden, yazdığım diğer köşe yazımı bir kenara koyarak, Anneler gününe özel bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim bende.
Annelerin cefakârlığından söz ederek bir giriş yapayım istedim. Kendi Annem bunun için iyi bir örnek miydi bilemedim doğrusu, çünkü Annemin başka bir tarafından söz etmek isteği gelişti daha yazının hemen başında. Bütün Anneler çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek ister ve onlarla her zaman gurur duymak.
Bu istek bazı zamanlar gerçekleşmeyebiliyor, yani çocuklarımız bizleri hayal kırıklığına uğratabiliyor. Annelerde bizleri hayal kırıklığına uğratabiliyor, bunun için iyi Anne, kötü Anne kıyaslamasına girmenin de bir fayda sağlamadığını artık biliyorum. Annemde altı çocuk doğurmuş ve ilk bebeğini doğumdan sonra kaybetmiş. Rahmetli babamın erkek çocuğundaki ısrarı beş kızdan sonra gerçekleşebilmiş, sonunda en küçük kardeşimiz erkek olmuş.
Dedim ya,  bir çok Anne cefa ile büyütmüştür çocuklarını. Bakın burada  araya girmek istiyorum, bir Anne kadar ve hatta bazı Annelerden çok daha Anne olabilen babalar var tanıdığım. Onlarında bu özverilerinden dolayı bu özel günlerini kutluyorum. Biyolojik olarak farklı hislerde olsalar da çocuklarına çok iyi Annelik ve babalık yaptıklarına bire bir tanığım. Dönüyorum kendi Anneme ve Annemin üst üste yaptığı doğumların arasında yaşamaya çalıştığı hayatının, bu günkü konuya ilişkin izdüşümlerine.
Sürekli okuyucum olanlar bilir, ben Rüzgarlı meşe çocuğuyum. Çocukluğum orada mahalle kültürünün en güzel izlerinde geçti.  Komşuluk ilişkilerinden tutun da,  paylaşmanın birbirinin derdine ortak olmanın öğretileri hala daha asılı kulağımda.  Annem mahallenin Yaşare yengesiydi, genç kızların dert ortağı,  herkesin yardıma koşan becerikli kadın.  İnebolu  çeşmesinin  üstünde toplanan mahalle kadınlarının sohbetleri, dedikoduları, üretimleri, paylaşımları,  anılarımın en kıymetlileri arasında.
Babamın aksiliğini zaten çok kez anlattım sizlere, şiirlerimde yazılarımda bunlardan zaman zaman söz ederim sırası geldikçe. Şimdi bu özel bu anlamlı günde, anılarımda kalan o günlere dair anekdotlardan bir iki söz edeceğim. Yine,  o günlerde bir arada hayatı paylaştığımız büyüklerimizle sohbet etme imkanı bulduğumuzda, konu dönüp dolaşıp aynı yere gelir ve gülümseriz, bu kadarı da nasıl olmuş şaşkınlığıyla.
Bilenler bilir eskiden tahta beşikler vardı, bebekler kundaklanıp sımsıkı sarmalandığı beşiklere yatırılırdı. Birde tam ortasından, belinden kuşakla sımsıkı bağlanırdı, sonra sallanarak ağlamaktan bitap düşen bebekler uykuya dalardı. Bunu bizlerde genç kızlığımızda çok kereler yapmıştık, çocuğu uyut sana çikolata dediklerinde komşularımız, ev ev çocuk uyutmaya giderdik sevinçle. Biz çocukları uyuturken onlar bir arada, kâh dedikodu, kâh hayatlarındaki sıkıntıları paylaşırlardı birbirleriyle. Var gücümüzle bir oyana bir bu yana salladığımız bebeklerin, uyumaktan başka çaresi kalmazdı.
 Annem patiskadan yapılmış kundaklara bizleri öyle bir sararmış ki alıp yuvarlasan bir şeycik olmaz denecek kadar taş bebek olurmuşuz. Hatta daha da fazlası, bebeğini kapan Anneme gelirmiş, Yaşar yenge iyi kundak yapar kalıp gibi çocuklar olurmuş her biri.  Zavallı bebekler, zavallı bizler, o kalıbın içinden çıkmam ne kadar zamanımı aldı biliyor musunuz?  Ah  Annem ah….
 İşte size söz ettiğim İnebolu çeşmesinin üstünde mahalle hatunları otura dursun, yeni yetme genç kızlardaki evcilik aşkı ise, büyüklere özenilecek ne kadar done varsa ellerinde hakmış. Yine o günlere tanık olanların anlattıklarından beni en çok etkileyeni ve hatta bizimde bayrağı devralan, anne adayları olarak en çok yaptığımız şeyden söz etmek istiyorum.  Biraz trajikomik anılar bunlar.
Ortalığı iyice kolaçan eden genç kızlar, bizim evde çocuk fazla ya, tam beş tane,  iki yılda bir bebek hazır  “babamın erkek çocuğu isteğinden dolayı”  beşiği kaptıkları gibi ağaçların dibinde evcilik seansları başlarmış, beşiği taşıyamadıklarında ise içindeki bebeği kuşağından çözer alırlarmış.  Hatunlar çeşmenin üstünde el işleri, yemeklerini kızartmalarını yapadursunlar, bizim ağzımızda toprak, yaprak kırıntıları, evcilik oynayan çocukların oyuncak sanılan gerçek bebekleri olarak canımıza okunurmuş.
Annem ilk başlarda durumu kavrayamamış, bizlerin ağzımızın içindeki toprağın nereden gelebileceğini düşünememiş o kadar rahat yani, sonradan çözülmüş işin gerçeği. Ara sıra bebekler uyuyor mu diye evlere yollanan gözcülerde oyunun içinde tabi ki. İşte bizlerde aynı şeyleri yaparak evcilik oyunlarında başladık anne olmayı öğrenmeye, düşünüyorum da bedava kalmışız yahu, yamaçların arasında tahta beşiklerde, minicik bebekler ne hallere düşmüşüz, üstelik bir kaçımızda sadece kundaklı bebekler.
Çocuk sayısı fazla olduğundan mı böyle oluyordu acaba diyorum, ya da çocuklar daha çocukken anne oldukları için mi sorumsuz davranıyorlarmış. Bunları anlatırken bir yandan da kendi Anneliğimdeki gereksiz paniklerim, gereksiz endişelerim geliyor aklıma.  Annelik zor zanaat, yaş kaç olursa olsun, yaşınız kaç olursa olsun sahiden zor zanaat. Siz bütün özverinizle iyi bir anne olmaya çalışsanız da bir şeyler eksik kalıyor mutlaka, ya da beklediğiniz gibi olmuyor çocuklar.
Bu Pazar Anneler günü, üzerinde fazla söz söylemeye gerek yok, çünkü başlı başına kutsiyeti tartışmasız en üst sırada yer alıyor değerler bakımından.  İyi Anneler kötü Anneler olarak belki ayrım yapılıyordur yaşanılan şartlar örnekler üzerinden, gözlediklerimiz çocukların tek başlarına hayata tutunmaya çalıştığı örnekler var burnumuzun dibinde, ne yazık ki çevresinde de  tanıklık ediyor insan. İşte o zamanda babalara düşüyor iş sadece bir çocuğu Anne büyütmüyor, bu anlamlı günde hem Annelerin hem babaların bu kutsal günlerini kutluyorum.  Yine de tasnif etmediğimiz ve  sorumluluk almaktan kaçınan Anneler olsa da bu Pazar Anneler günü..
Bir telefon ve  bir ziyaret ve artık ticari beklentilerin içine girilse de bir küçük hediye, topu topu o kadar yapılacak işlem, sonra bir yıl susacak ve bir sonrakini bekleyecek Anneler. Bu duygunun sadece doğurganlıkla ilgili olmadığını da öğretti bana yıllar, işte bu sebepten dolayıdır ki bu duyguyu içinde hisseden tüm kadınların Anneler gününü kutluyorum. 
 Bütün kadınların zayıf tarafları vardır ama anneler hep güçlüdür…. Öyle olmak zorundayız…..

ANNELER GÜNÜ
Bugün Anneler Günü dediler.
Övgü dolu sözler seçtiler.
Ne söylesem sana
Biliyorum, yetmez.
Senin kadrini, kıymetini
Her evlat bilmez.
Bir tohumdum,
Sende yeşerdim.
Senin damarlarından beslendim.
Sancılar içinde dünyaya geldim.
Canını istemeden yaktım.
Affet anam!
Kolay mı?
Bir can verdin bana.
Sen acılarında bile mutluydun.
Ben gözyaşlarıma boğuldum.
Koynuna soktun beni hemen.
İlk yemeğimi yedim memenden.
İlk dişimde de ilk düşümde de
Sen vardın yanımda.
Emekledim sonra,
Yürüdüm art arda.
Düştüm, düşürüldüm zamanla.
Benden çok senin canın yandı.
Benden çok senin gözyaşın aktı.
Gurur duydun büyüdüğüm her yaşta.
Hayatın içine girdim.
İyiyi, kötüyü bildim.
Tahtım senin gönlünde hazırdı.
Bahtım alın yazımdı.
Bugün Anneler Günü derler.
Emeğine, bir gün biçerler.
Ne sözle ödenir hakkın nede özel günle.
Senin mutluluğun
Çocuklarının mürüvvetinde.
Karşılıksız senden başka kim sever beni?
Sabır taşına eş değer ettin kendini.
Bugün Anneler Günü.
Kutlu olsun sana.
İyi ki benim annemsin.
Şükürler olsun Tanrı’ya.