Öncelik olarak köşe yazılarımı okuyan ve yorumlar yazan değerli okurlarıma teşekkür ederim. Genellikle din ağırlıklı yazdığım yazılar, geleneksel din anlayışımızı sorgulayıp eleştirmekte ve farklı düşünceler ortaya koymaktadır. Bu durum bazı Müslümanları memnun ederken bazıları bu fikirleri kötü ve fitne olarak görmektedirler. Bu tercih okurlara aittir. Biz sadece fikrimizi ortaya koyuyoruz. İsteyen beğenir isteyen beğenmez.
Ramazana kadar yazı yazmaya ara vermiştim fakat bu son yazımız “olan üç aylar ve kutsal geceler” adlı yazımıza okurlarımızdan birisinin yorum yapması nedeniyle, okurumuza konuyu daha iyi aydınlatabilmek amacıyla bu yazıyı yazmam gerekli oldu.
Okurumuzun yazımıza yorum olarak gönderdiği konuları sırasıyla yazıp sonrada onların cevaplarını da beraberinde izah etmeye çalışacağım.
Yorum: Kadir Suresi'nde Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Şüphesiz Biz, Kur'an-ı, Kadir gecesi indirdik. Sen o Kadir gecesinin ne olduğunu bildin mi? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve ruh (Cebrail) Rablerinin izni ile, bütün emirlerle inerler. O gece, şafak atıncaya kadar emniyetli ve selametli bir gecedir" (el-Kadr, 97/1-5).
Cevap: Biz yazımızda kadir gecesinin yok olduğunu söylemedik. Aksine kadir gecesinin kuranda var olduğunu vurgulamaktayız. Fakat kadir gecesi olarak peygamber hiç kutlama yapmamıştır. Öncelik olarak kadir suresi dikkatle okunduğunda görülecektir ki “inna enzelna hu” buradaki “hu” zamiri Kuranı işaret ederek atıfta bulunmakta yani Kuran’ın bir Ramazan ayında, bir gecede inmeye başladığını vurgulamaktadır.
Kuran ayeti, kuranın manasını işaret ederek insanları anlatmak istediği yöne yöneltir. Yani parmağımızla ayı göstermemiz için parmak bir işarettir bir “ayettir” biz parmağa değil aya bakarız, demektir. İşte kadir gecesinde de parmak misali suredeki “hu” zamiri bize Kuran’ı göstermektedir, geceyi değil. Demek oluyor ki ayet bize geceyi değil, okuyup anlamamız için Kuran’ı işaret etmektedir.
Yorum: “Kur'an-ı Kerim'de Beraat gecesiyle ilgili görülen âyetler şunlardır:
"( Helâl, haram ve diğer hükümleri) açıkça bildiren bu Kitab'a yemin ederim ki, şüphesiz, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Gerçekten biz. sonuçta karşılaşılacak tehlikeleri haber vericileriz. O (öyle bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden sadır olan bir emir ile o zaman ayrılır" (ed-Duhân, 44/2-6).”
Cevap: Buradaki ayette beraat gecesi diye bir ifade geçmemektedir. Kuran ayetleri yer yüzünden, gök yüzünden, sulardan yerin altındaki madenlerden, gündüzden, gecelerden vs. yüzlerce kez bahsetmektedir. Fakat her birinin işaret ettiği konu farklı farklıdır. Duhan süresin de ki “ (Helâl, haram ve diğer hükümleri) açıkça bildiren; “bu kitaba yemin ederim ki…” ayetinden anlaşıldığı gibi burada da açıkça helal haram ve diğer hükümler yani Kuranın kendisi ve hükümleri şahit olarak gösterilmektedir.
Yani burada gecelerden bir gece olan kutsal bir geceden bahsedilmiyor. Bu ayette normal her gece gibi bir geceden bahsetmektedir.
Yani Kuran’da özel gecelerden bahsetmemektedir. Hele recep, şaban, ramazan olarak bilinen üç aylardan bahsetmemekte sadece ramazan ayından o da kuranın indiği ay olması dolayısıyla bahsetmektedir.
Kuran’da senede 12 ay olduğu, bu aylardan dört tanesinde savaş yapılmasının yasak olduğu ve bu ayların hac mevsimi olduğu belirtilmektedir. Görülmektedir ki üç aylar Kuran’da geçmemekte, bize bu aylar rivayet kültüründen gelmektedir.
Yorum: Yukarıda belirttiğim Ayetler ile Kuran ı Kerim de gecelerden bahsedilmektedir ,
islam inancının temel unsurlarından olan kader, miraç , kadir gecesi olayları Ayetlerle bahsedildiği gibi birçok hadislerlede bahsedilmiştir gerçi siz hadisleride kabul etmiyosunuz bu ayetleride inkar edersiniz Allah yardımcımız olsun fitnelikten tüm islam alemini korusun
Cevap: Biz bu yazımızda kader konusundan bahsetmememize rağmen yorumcu kaderden bahsetmiş. Belli ki bu zamana kadar okuyup, duyduklarını yanlış veya doğru olup olmadıklarını araştırmadan bir an bile tereddüt etmeyip eyvallah demiş teslim olmuş. Halbuki Kuran’ın Müslümanı, okuyan, okuduklarını eleştiren, araştıran, inceleyen olmalıdır. Ancak yorumcu bunun yerine beni hesaba çekmeyi kendine reva görmüş.
Yine de ben bu konuya da yeri gelmişken bir iki cümle ile açıklık getirmeye çalışayım; Kader inancı Emevi saltanatının yapmış oldukları zulümleri kapatmak için uydurdukları anlayıştır. Onca peygamber yakınlarını katlettikten sonra yaptıklarını kapatmak için kader inancını insanlara zorla kabul ettirdiler. Kaderiniz buydu, Biz ancak gereğini yaptık, Allah sizin hakkınızda böyle karar verdi. diyerek suçu kadere, yani Allah’a atmaktaydılar.
Kuran tüm canlı ve cansızları Allah’ın yarattığını fakat insanın kaderini, talihini yapacağı iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkin zulmü ve adaleti insana bırakmaktadır. Kim zerre kadar iyilik veya kötülük yaparsa karşılığını görecektir. Dünya hayatı insanlar için bir imtihandır. İnsan, kaderi belirlenirse bir robot olur ki imtihanın kıymeti kalmaz. Ve Kuran, “biz insana iki yol çizdik dileyen iyi, dileyen kötü yola gider” diyerek insanı özgür bırakmaktadır.
Yorum: Mirac gecesi: Recep ayının 27'nci gecesine rastlayan geceye "Mirac gecesi" denir. Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 M. yılı başlarında vuku bulmuştur. Bu gecede Hz. Muhammed (s.a.s), Mekke'den Kudüs'e oradan semalara yükseltilerek, melekût âlemini seyretmiş ve Cenab-ı Hak ile aracısız mükâlemede bulunmuştur.
Kur'an-ı Kerim'de mirac olayına şu şekilde kısaca yer verilir: "Kulu (Muhammed'i) gecenin az bir bölümünde kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. İşiten ve gören O'dur" (el-İsrâ, 17/1).
Cevap: “Mescidi aksa” uzak mescid anlamına gelmektedir. Mekke ile Kudüs arasındaki mesafe uzak olduğu için rivayetler ile taşınmış ve geleneklerde böyle bilinmektedir. Kuran’da İsra suresinin birinci ayetinde geçmekte olan “mescidi aksa”, Emevi hanedanından Abdülmelik b. Mervan kendisine karşı Mekke’de halife ilan edilen Abdullah b. Zubeyr ile girdiği mücadelede bir taktik olarak, Mekke’deki Mescidi Harama nazire olsun diye Şam’ın merkez olduğunu ilan etmiş ve burada yaptırdığı mescidin adını “mescidi aksa” olarak belirlemiştir.
Halbuki Kuran vahyi indiği yıllarda burası “mescidi aksa” değil İshak,Yakup, Davut dönemlerinde başlayıp ve Süleyman devrinde tamamlanmış ve Süleyman mabeti veya kutsal mabet olarak bilinmektedir. Peygamberler tapınağı olarak da zikredilmekteydi. Bu konudaki tüm rivayetleri yan yana getirdiğinizde bir sürü çelişki olduğu görülmektedir.
Kuran vahyinin bahsettiği mescit (mescidi aksa) ise Kabe yakınlarında Cirane vadisi denilen yerde bulunur. Bu, kabeye 7 km uzaklıktaki bir yerde bulunan mescidtir. Çünkü peygambere vahiy geldiği yıllarda Kudüs’te bulunan mescid, Süleyman mabeti diye bilinmekteydi.
Mirac konusu ise;
İsrail oğulları gibi Peygamberlerini överek yarıştırdıkları gibi bizlerde bu hastalığa düşmüş Hz Muhammedi diğer peygamberlerden illa da daha üstün ve farklı göstermek için onda bulunmayan özellikleri ona atıfta bulunmaktayız. Bakara 285. ayette imanın şartlarını anlatırken “Hiçbir Peygamber arasında tefrika yapmayız...” vurgusu yapılmaktadır. Ayetlerde kulu Muhammedi ifadeleri geçmektedir yani uçan değil yürüyen, taklit edilen değil örnek alınan bir Peygamberi örnek olarak göstermektedir.
İslam, Allaha inanmayı uzaklarda bulunan bir Allah inancını değil insana çok yakın şah damarı kadar yakın bir Allah inancını sunmaktadır. Kuran aracıları kabul etmez ve Allah ile kulu arasına da kimsenin girmesini istememektedir.
Yorum:. “gerçi siz hadisleri de kabul etmiyorsunuz bu ayetleri de inkar edersiniz Allah yardımcımız olsun fitnelikten tüm islam alemini korusun.
Cevap: Kuran da iman anlatılırken, hadislere iman edin diye bir ifade yoktur. Allah’ın yardımının nasıl olacağı ise yine Allah kitabında vurgulanmaktadır. Allah “dininizi tamamladım” demektedir.
Sayın yorumcu, son cümleniz Müslüman şahsiyete yakışmamıştır. Şu bir gerçektir ki Kuran hem dini ilim, hem de pozitif ilimle anlaşılır. Ayrıca İlim, insanın yitik malıdır. “İlim Çin’de bile olsa alırım”, “bana bir harf öğretenin kölesi olurum” ifadeleri ilmin önemini vurgulamaktadır.
İslam adına bilgilenmek ve bu bilgileri insanlarla paylaşmak rahmet ve berekettir. İslam ümmetinde kaç mezhep var biliyor musunuz? Şayet bu mezhepler bir kişinin ölümüne sebep oluyorsa rahmetten felakete geçilmiş demektir.
Bizim yapmaya çalıştığımız sadece soru işareti oluşturmaktır, fitne değil. Bilgiden korkmak cahilliğin en belirgin özelliğidir.
Kuran, cesaretle okumayı, incelemeyi, araştırmayı, soruşturmayı, eleştirmeyi emretmektedir. Soruşturulmadan Kuran öğrenilemez. Kuran’ da 700 e yakın ayette düşünmüyor musunuz, ne az düşünüyorsunuz buyrulmaktadır.
Denizin Yarılması
Hz. Musa'nın asasıyla Kızıldeniz'i yarıp ortasında bir yol açtığı hadisenin bir benzeri Güney Kore'de yaşanıyor. Güney Kore'deki Jindo adası her yıl dünyanın en ilginç doğal olaylarından birine tanıklık ediyor. Yılda iki defa suların çekilmesiyle denizin ortasında 3 kilometre uzunluğunda, 40 metre genişliğinde bir yol açılıyor ve 1 saat sonra deniz tekrar kapanıp eski haline geliyor. Bu büyülü anı kaçırmak istemeyen binlerce turist gel-git in yaşandığı bu büyülü anda orada bulunup açılan denizin ortasından karşıya geçiyorlar.
Şükür TURGUT
[SAĞLIK]
Kabızlıktan Kurtulun
Günlük beslenmede lif miktarını artırın: Beyaz ekmek ve rafine tahıllar yerine tam tahıl ürünleri ile baklagilleri kullanın. Yani pirinç yerine bulgur, tam buğday ekmeği gibi.
Meyveleri soymadan tüketin: Elma armut gibi meyveleri kabuklu tüketin, diyetteki lif miktarını artırın. Kabızlığınızın şiddetli olduğu dönemde elma, ayva ve muzdan uzak durun bunlar yerine, armut, karpuz, kavun tercih edin.
Yeterli sıvı almayı ihmal etmeyin: Diyette lif alımını artırırken uygun miktarda su içmek de önemli. Bunun için bitki çayları iyi bir seçim olur veya bal ilave edilmiş komposto. Özellikle kuru kayısı ve erik hoşafı işe yarayacaktır.
Betaglukan ile zenginleştirilmiş atıştırmalık yulaf deneyin: 25 gramlık paketler halinde olan bu ürünü, yanınızda kolayca taşıyabilirsiniz. Yulaf betaglukanı suda çözünen bir lifdir. Suyla birleşince jel oluşumu meydana gelir. Sağlık üzerindeki olumlu etkilerin sırrı bu bal kıvamındaki jelle ilişkilidir. Jel olmazsa etkisi de olmaz. Bu etki için yulafın içinde bulunan betaglukan dediğimiz etken maddeden düzenli olarak günde en az üç gram alınması gerekiyor.
Hareket edin: Düzenli fiziksel aktivite bağırsak hareketlerini artırmaya yardımcı olur. Hatta imkanınız varsa masaj yaptırın.
Neden önemli?
Günde üç gram yulaf betaglukanı alabilmeniz için en az 2-3 porsiyon normal yulaf tüketmeniz gerekiyor veya daha pratik olması için eczanelerde bulabileceğiniz betaglukanı hesaplanmış 25 gramlık paketleri de kullanabilirsiniz. Yulaf betaglukanın kan şekeri üzerindeki etkileri hakkında yapılan araştırmalar, yemek sonrası kan şekerinin yüzde 36 seviyesinde düşük çıktığını göstermektedir. Ayrıca yemek sonrası oluşan fazladan insülin ihtiyacının da yüzde 44 gerilediği görülmüştür. Düzenli tüketim ile 'kötü' LDL kolesterolünüzü düşme ve toplam kolesterol seviyenizde de yüzde 10'a kadar varan bir azalma sağlayabilmektedir. Yulaf betaglukanının kolesterolü düşürücü etkisi son 20 yılda yapılan pek çok detaylı araştırmayla ortaya konulmuştur.
Tarifler
* 1 kuru incir ve 4 kuru kayısıyı az suda haşlayın. İçine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin ve karıştırarak marmelat kıvamına getirin. Sabah aç karnına 1 tatlı kaşığı bol suyla tüketin.
* 1 poşet(25 gr.) betaglukan ile zenginleştirilmiş yulaf(eczaneden alabilirsiniz), 1 çay bardağı sıcak süt, 1 çay kaşığı keten tohumu, 1 çay kaşığı balı alın. Tüm malzemeyi kasede karıştırıp 15 dakika bekleyin daha sonra çatalla ezin. Sabah kahvaltısı olarak tüketilebilir.
* 2 kuru erik(siyah), 2 tam ceviz, 2 bardak ılık suyu kahvaltı öncesi yiyin.
* Çorbalarınıza doğal yulaf gevreği veya kepek ilave edin.
* 2 kuru kayısı, 5 bademi ara öğün olarak gece yatmadan önce bol suyla deneyin.
Salim GENÇ
GÜNÜN SÖZÜ
Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir!
Sadi Şirazi