Bir zamanlar Gökçebey başka bir yerdi…
Sabahın erken saatlerinde fırından taze ekmek kokusu yayılır, kahvehanelerden çay kaşıklarının sesi yükselirdi. İnsanlar birbirine “Günaydın komşu!” derdi, yüzlerde yorgunluk değil, umut olurdu.
Pazar kuruldu mu, her sokak ayrı bir şenlikti. Kadınlar el emeğiyle yaptıkları reçelleri, turşuları sergiler; köylüler alın teriyle yetiştirdikleri sebzeleri getirirdi. O günler, bereketin ve samimiyetin harman olduğu günlerdi.
Ama zaman değişti, Gökçebey de değişti.
Yıllardır konuşulan köprü hâlâ yerinde sayıyor. Her seçimde sözü verilir, planı çizilir ama bir türlü yapılmaz. O köprü sadece iki yakayı değil, umutla umutsuzluğu da birbirine bağlayacaktı aslında. Bitmeyen o köprü, sanki yarım kalan hayallerin sembolü oldu.
Bir de göç meselesi var…
1990’lı yıllarda Gökçebey’in nüfusu 33.000’di. Bugün ise 22.000’e kadar düştü.
Yani on binden fazla insan, daha iyi bir yaşam umuduyla memleketinden ayrıldı. Kimisi Almanya’ya, kimisi İstanbul’a, kimisi çorlu ve Ankara’ya gitti.
Ama ne ilginçtir ki, gittikleri yerlerde bile Gökçebey’i unutmamışlar.
Türkiye’nin birçok ilinde artık “Gökçebey Mahallesi” ve “Tefeni Mahallesi” isimleriyle yeni yerleşimler kuruldu. İnsanlar, doğdukları toprakların adını yeni yaşadıkları yerlere taşıyarak, Gökçebey’i gönüllerinde yaşatmaya devam ettiler.
İşsizlik de Gökçebey’in en sessiz derdi.
Bir zamanlar emeğin değer gördüğü bu topraklarda, bugün birçok genç “iş yok” diye başka diyarlara savruluyor. Oysa Gökçebey’de toprak bereketli, insan çalışkan. Eksik olan sadece fırsat…
Ve ne yazık ki bu tablo karşısında, siyasi partilerin ilçe temsilcileri, sivil toplum örgütleri, oda ve dernekler de yeterince duyarlı davranmadı. Kimi sessiz kaldı, kimi sadece seçim dönemlerinde göründü.
Oysa Gökçebey’in yeniden ayağa kalkması, sadece belediyenin değil; herkesin, her kurumun el birliğiyle olacağı bir mücadeleydi. İlçenin geleceği, masa başı açıklamalarla değil, sahada verilen emekle kurtulabilirdi.
Belediye Başkanı Vedat Öztürk de ilçeye hizmet ediyor, bunu kimse inkar edemez. Ama yapılan hizmetler çoğu zaman yanlız kalıyor, eksik planlama, yetersiz kaynak ve destek eksikliği, umutların tam olarak karşılanmasını engelliyor.
Yine de umut tükenmedi.
Çünkü Gökçebey’in ruhu hâlâ dipdiri. O eski dostluklar, o mahalle dayanışması, hâlâ bir yerlerde yaşıyor. Belki bir kahvede, belki bir tarlanın başında, belki de bir annenin duasında…
Bir zamanlar Gökçebey vardı, hâlâ da var.
Yeter ki biz o eski sıcaklığı, o eski insanlığın izini kaybetmeyelim.
Çünkü Gökçebey sadece bir ilçe değil…
Bir hatıra, bir yürek meselesi.
Gökçebey, sahip çıkılmayı bekleyen bir emanettir.
Bugün susanlar, yarın bu sessizliğin altında kalacak.
Siyasi temsilcilerden, sivil toplumdan, gençlerden ve her bir vatandaştan tek isteğim var:
Gökçebey’i unutmayın.
Köprüleri tamamlayalım, göçü durduralım, gençlerimize iş umudu verelim.
Belediye Başkanımız Vedat Öztürk’ün çabaları takdire değer, ama bu mücadelede hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor.
Çünkü bu topraklar, yeniden ayağa kalkacak güce sahip.
Yeter ki biz, Gökçebey’e inanmayı bırakmayalım.