Çağdaş belediyecilikten örnekler-1

Abone Ol

Zonguldak ve çevresinde yaşanan imar rezaletini yazmaktan ben bıktım, usandım da yerel yönetimler akla, mantığa, insanlığın binlerce yılda oluşturduğu komşuluk hukukuna, şehircilik ilkelerine tümüyle aykırı yapılara ruhsat vermekten utanmadı nedense.  Yapılanları inanın aklım, havsalam almıyor artık. Rant hırsı gözünü döndürmüş herkesin. Benim her yanından bir başka acı sızan hüzünlü kentimin geri döndürülemez şekilde tahrip edildiğini görüyor, kahroluyorum. Yapılanlara bakıp hiç payım olmadığı halde utanmak bana düşüyor çoğu zaman… Geçen hafta sonu yalnızca Fatih Sitesi ve çevresinde yaptığım kısa bir gezi sırasında gördüklerim aklımı başımdan aldı yine. Fotoğraf makinemle tespit ettiğim görüntülere yansıyanlar sözcüğün tam anlamıyla bir utanç anıtı gibiydi... Bay Ali Bektaş’ın her fırsatta söylediği “Batı Karadeniz’in en çağdaş belediyeciliğini yapıyoruz” sözünün içi boş bir böbürden ibaret olduğunu da gösteriyordu ayrıca..

 

Bu fotoğrafı Fatih Sitesi’nin “AKP Kavşağı” olarak da bilinen tam girişinde çektim. Söylemeye gerek yok, yalnızca Kozlu’nun değil Zonguldak’ın nüfusyoğunluğu en büyük yerleşim birimlerinden biri olan mahallenin İstanbul karayolu ile bağlantısını sağlayan yolun iki yılı aşkın bir süredir hiç kaldırımı yok. Özellikle okul zamanlarında yüzlerce çocuğun, yaşlı genç tüm mahalle halkının kullandığı yolun kaldırımı, kanalizasyon çalışmaları sırasında kırıldı. Buna bir de hemen yanı başında başlayan rezidans inşaatı eklenince bir daha da yapılmadı. Nekes müteahhit inşaata harcadığı betonun binde birini kaldırım yapımı için harcamaya kıyamadı, bozuk yol onun bedavaya şantiye alanı, malzeme deposuydu çünkü. İsrafın haram olduğunu düşünen(!)belediye, geçici de olsa “ıslah edeyim” demedi. Olan Fatih Sitesi halkına oldu. Yağmurlu havalarda cambazlık yaptı birçoğu. Hızla akan trafikten bozuk alanda kaçmaya çalışanlar, ayağını burktu, düşüp kolu kırılanlar oldu. Bay Ali Bektaş’ın çağdaş belediyesinde olabilecek şeylerdi bunlar.

 

Fotoğrafta görünen yer,“AKP Kavşağı”ndayan yana yükselen rezidansların arka cephesi, ana bağlantı yolunun devamı. Özellikle hemen yukarısında bulunan okul bölgesine geliş gidişler için kullanılıyor. Daha doğrusu mahallenin tüm yükünü bu rampa çekiyor.Bir cephesi denize bakan yol değil de apartmanlar arasında oluşan bir geçiş koridoru görünümünde artık. Hiçbir hesaba sığmayan rezidanslar, beton heyulalar gibi yükselirken denizden esen serin rüzgârların mahalle içine girmesini engellemekle kalmıyor, yolun güneşini de tümden kapatıyor. Özellikle kışın soğuk günlerinde sıkça buzlanan yolun, güneşlenme süresinin azalması nedeniyle gün boyu buzlu kalma tehlikesi belirirken, ortaya çıkan çirkin manzaraysa herkesi hayrete düşürüyor…Fotoğraf Ali Bektaş tipi çağdaş belediyeciliğin gıdasının beton, mabedininse çok katlı yapılar olduğunu herkese anlatıyor. 

Yola devam ettim Okullar bölgesinden deniz tarafına geçip Pamukkale Caddesine ulaştım Taşucu Sokak’ta gördüklerim deyim yerindeyse tüy dikti her şeye. Yolun hemen altında bir taç yaprağı gibi uzanan dar arazide başlayan inşaatın Pamukkale Caddesi’ne bakan yönü bir kibrit kutusu gibiadeta. Dar taban alanına karşı ulaştığı yükseklikle, kendinden önce yapılan evlerin denizle arasına bir kale duvarı gibi giren yapı kaldırımı da yok etmiş. Otopark düşünüldü mü bilmiyorum. Ama önünde kaldırımı, altında otoparkı olmayan, ön cephesinin bir bölümü komşu duvarı, bir bölümü deniz, arka cephesiyse kazık manzaralı lüks konut konsepti Ali Bektaş tipi belediyeciliğin temel yaklaşımı olmuş. Yolun sonunda gördüklerimse küçük dilini yutturdu adeta. Devam etmekte olan bir başka inşaat, İstanbul eski yolundan girişi sağlayan yolun yarısına kadar uzanarak, caddeyi ağır vasıtalara kapatmış neredeyse. Anlaşılan çağdaş belediyecilik en müşfik yüzünü müteahhide görünmüş, “Yahu kardeşim şu inşaatı üç-dört metre geri çek”demeyi ayıp saymış.Anlaşılan o ki, Fatih Sitesi’nde karayolu taşımacılığı yapılmayacak, Jetgiller’deolduğu gibi havadan ulaşılacak kulelere. Onun için iki aracın yan yana geçebileceği genişlikte yol düşünmek, bir de sanki yayadolaşacakmış gibi kaldırım düşünmek israftan ibaret yalnızca…