“Zonguldak’ta çevresel sorunlar ekolojik felakete dönüşmek üzere…” “Yaşanabilir Zonguldak Platformu”nun geçtiğimiz hafta içinde yaptığı basın açıklamasında geçen bir tümce bu… Emin olun, çok basitmiş gibi görünen bu sözler, çok da kolay bir şekilde yan yana gelmiyor… Pek çok veri yan yana konuluyor, ortaya çıkan resme göre karar verilip bir kanaat oluşturuluyor örneğin. Kentte online olarak izlenebilen tek hava kalitesi izleme istasyonundan gelen veriler, havadaki partikül madde oranının kimi zaman sınır değerlerin on kat üstünde olduğunu söylüyor. “Kırmızı alarm”dan da öte bu sinyaller hiç dikkate alınmıyor… Her konuda olduğu gibi bu konuda da ağzını bıçak açmayan yetkililer, yarım ağız ifadelerle sorunun doğalgazla aşılacağını söylüyor.
Oysa Kozlu’dan Muslu’ya kadar tüm havzada ısınmak için yaklaşık 150 bin ton kömür yakılıyor, ÇATES ve Eren santrallerinin yaktığı kömürse tam 6 milyon ton. Buna göre Zonguldaklıların tamamı sobalarını, kaloriferlerini söndürse, tüm kışı hiçbir şey yakmadan geçirse, değerler ancak kırkta bir oranında azalacak. Hava kalitesinin santrallerin yoğunlaştığı Kilimli, Çatalağzı ve Muslu’da nasıl olduğuysa bilinmiyor. Oradaki veriler halktan gizlendiği gibi, baca gazı emisyonlarının online olarak izlenebileceğini söyleyen Eren bu sözünü tutmuyor. Zonguldak’ta başta İl Çevre Müdürlüğü olmak üzere tüm yetkililerse olan biteni yalnızca seyrediyor… Galiba Vali Kaban, “Görev dolar çeker giderim, kin me hali varda görsün” diye düşünüyor.
ULUTAN BARAJI’NI HER GÜN İKİ KERE DEVİR DAİM EDİYOR
Alın size bir başka veri: Yeni devreye alınan arıtma tesisi günde 35 bin metreküp evsel atığı arıtarak denize veriyor. Oysa yalnızca Eren santrali saatte bunun dört katını “soğutma suyu” olarak denizden çekiyor, içine çeşitli kimyasallar karıştırıp, ısısını yükselterek tekrar denize veriyor. Başka bir hesapla Eren santrali her gün, tam kapasite dolu Ulutan Barajı’nı iki kere devir daim ediyor… Yetkililer dezenformasyon yayarak, “Yaygın sigara kullanımına bağlı” yalanıyla halkı kandırmaya çalışıyor ama santralin bulunduğu çevrede kanser vakaları sürekli artıyor. Yapılan bilimsel araştırmalar, bölgede, doğan çocukların yüzde 20’sinde gelişmemiş akciğer, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı görüldüğünü söylüyor…
Sözün kısası yalnızca bu yanıyla bile, santraller yalnızca yaşam kalitemizi düşürmekle kalmıyor, gelecek nesillerin de yaşam hakkını elinden alıyor… Yetmedi mi? Devam edelim öyleyse… BEÜ Öğretim Üyesi Hakan Kutoğlu’nun bulgularına göre, günde 17 bin ton kömür yakılan Çatalağzı bölgesinde, yüzey sıcaklığı dört derece artmış bulunuyor. Bu da yörede bitki örtüsünü ve canlı çeşitliliğini tehdit ediyor. Denizden 3 metre çapında borularla çekilen su, balık sürülerini de vakumlayarak toplu balık ölümlerine neden oluyor. Zaten kıt olan balık, tümden tükeniyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Eren tarafından kazı çalışmalarına başlanan ZETES 4 ve 5 santralleriyle, çok kısa zamanda, bu rakamların ikiyle çarpılması hedefleniyor… Buna karşı mücadele etmekse bir insanlık görevi olarak Zonguldaklıların önünde duruyor…
FİLYOS’U AKLIN IŞIĞINDA BİR KEZ DAHA ELE ALMAK GEREKİYOR
Tam bu sırada Filyos Projesi için Bakanlar Kurulu’nun aldığı “acil kamulaştırma” kararının yürütmesinin Danıştay tarafından durdurulması, bölgemiz açısından büyük değer taşıyor… Kararda, “Bükreş Sözleşmesi” olarak bilinen, “Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi”ne vurgu yapılmasıysa, yaşam hakkı savunucuları” açısından başlı başına bir kazanım oluşturuyor… Sözleşmede belirlenen ölçütlere göre Zonguldak, endüstriyel faaliyetleri nedeniyle Karadeniz’in kirlenmesine etki yaptığı için “sıcak bölge” sayılıyor. Mahkeme bu etkinin azaltılması yönünde uluslararası topluma söz verildiğini anımsatarak, emisyon yaratacak yeni tesislerin açılmasının sözleşmeye aykırı olduğunu söylüyor. Türkiye’deki tüm serbest bölgelerin toplamından daha fazla bir alanın kamulaştırılmak istenmesindeki anlamsızlığa ve Filyos’un ekolojik özelliklerini korumaya yönelik çabaların eksikliğine de kuvvetle vurgu yapıyor.
Danıştay kararında Filyos’ta “iş, aş” goygoyculuğuyla ne gibi hukuksuzluklar yapıldığı, başta AKP’liler olmak üzere kirli teknoloji muhiplerince Filyos Projesi için edilen onca cilalı lafın, koparılan onca patırtının iç boş sözlerden ibaret bir planlama garabeti olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya konuyor… Zonguldaklılar olarak bizlere serinkanlı olarak düşünüp, aklın ışığında, her şeyi yeni baştan ele alma fırsatı veriyor… Bunu iyi değerlendirmeliyiz… Cehaletini örtmek için hırsından başka hiçbir şeyi olmayan siyasetçilerin artık kabak tadı veren hezeyanlarına aldırmadan, yalnızca ülkenin değil, dünyanın hatta evrenin geleceği için, doğa insan dengesini gözeten bir yaklaşımla bir kez daha konuşmalıyız Filyos’u… Cehenneme beş kala bize şansı veren Bülent Kantarcı’ya teşekkür ederek elbette…