KADINLAR SİYASETE GİRSİN Mİ

Kadınlar siyasette daha fazla yer almalı deniliyor. Kadınlar anamız, bacımız deniliyor. Deniliyor da, bunlar hep sözde kalıyor. Koltuklar hep erkekler için ayarlanmış. Ve erkek kadından daha özgür yaşıyor; erkek istediği yere gidip, istediği yerde olabilirken, zaman, mekan onlar için hiç önemli değilken, kadınlar için öyle mi ya? Zonguldak gibi bir yerde hem de. Kadın, izinsiz çarşıya bile gidemezken bu özgürlük nasıl olacak ki! Bu mümkün mü? Evde yemeği pişmeden, çamaşırı yıkanıp asılmadan, temizliğini yapmış, çocuklarının bakımını tamamlamadan nereye gidebilir ki kadın! Birde çalışıyorsa vay haline! Onun siyaseti düşünmesine fırsat mı kalıyor! Bu yönden de destek bulmalı kadın! Kendini ifade etme özgürlüğü yanında bu görevlerden de feragat etmeli. Paylaşılmalı sorumluluklar. Erkeğin izni olmadan çalışamayan kadınlarımızın durumu değişmişken, siyasete atılmak için destek almak zorunda olmaları da devam etmemeli! Çalışan kadınlarımızın çocukları için iş yerlerinde ücretsiz kreşler olmalı, aldığı ücret erkekle eşit ve sosyal alanlar içinde harcama yapabilecek şartlarda olmalı. Bakımını üstlendiği yaşlılarını emanet edeceği merkezler olmalı. Kadının aklı evde kalmamalı. Kamudakilerin dışında çalışan kadınlarımızın iş saatleri kendine vakit ayıracak zamanda olmalı. Biliyorum ki, birçok özel sektör alanlarında çalışanların çalışma saatleri çok düzensiz.

Siyaset demek, zaman, mekanı unutmak demek önce. Bu yüzden de eşin, ailenin, çevrenin anlayışı desteği gerek. Yoksa ipler kopuyor bir yerde. Üstelik eğitimli olmak, paralı olmaktan da önce geliyor bu destek. Ben, işin bu tarafından baktım en çok. Çünkü kadın en çok bu taraftan yara alıyor.

‘’Elinin hamuruyla erkek işine karışma’’ Ya da; ’’kadının yeri evidir’’ deniliyor. En çok da, ‘’siyaset erkek işidir’’ deniliyor. Bunu demeyen toplumlar hep bir adım önde o yüzden. O yüzden bir toplumun kadınları eğitilmeli en çok. Buna dur diyecek kadınlarımız ancak böyle güçlenir çünkü.

Sonrasında erkeklerin bakış açılarının değişmesi gerek. Parti içindeki kadınları seçim zamanı kapı kapı dolaşan olarak görmemeliler. Kadınlarımız da artık bunu görmeliler. Ve karar mekanizmasında olan kadınların özgürce karar vermeleri sağlanmalı. Oylanacak karar veya aday, önceden onlara deklare edilmemeli. Kadınlar da bu emri kabul etmemeliler. Karşı duran kadın, baştan kaybetmiş olmamalı. Yani parti içinde kadın sadece vitrinde kullanılmamalı. Milletvekili olanlar zaten çok az. Hatta Zonguldak’ta yok bile! Bu da yaptırımla değişmeli artık.

Kadına biçilen görevde hep erkeklerin arkasında durmak var. Oysa yanında durmalılar ki, el ele yapılan bir işte bir şeyler eksik kalmasın. O yüzden siyasette kavga, yanlışlar var. O yüzden sosyal yapı bozuk ve olduğu yerde sayıyor. Er geç bu değişmek zorunda kalacak elbet. O günü inşallah görürüz.

Bundan böyle önümüzdeki seçimlerde, listenin en başında, en çok kadın adayı olan partiye oy vermezsem ne olayım!

‘’Ortaokuldan sonra öğretmen lisesine gönderilmedim. Evlendikten sonra işe giriş sınavını kazandığım halde çocuklara kim bakacak bahanesiyle çalıştırılmadım. Ne zamanki özgürlük bayrağını açma cesaretini gösterip, kendime eğitim ve çalışma ortamını yarattım, o zaman kavgaya ve direnmeye güç buldum. Yaş kemale erdiğinde denediğim siyaset tecrübesinden de yenik çıkmamın sebebi, çok geç kaldığımdı. Yalan ve dolana tahammülsüzlüğümdü. Çevremdeki insanların şevkimi kırmasıydı. Sanırım siyasete daha erken yaşta başlamak gerek. Bu da, para, zaman, destek demek. Bunu bulan varsa hiç durmasın. Siyasetin içinde olmak başlı başına bir güç çünkü‘’

(not:bu yazıyı bir yerel gazetenin haberine yorum olarak yazmıştım)

Gülden IŞIK-26 OCAK 2010