KUYRUK MU BAŞ MI?

Bir gün cahil adamın biri bir vaizin yanına yaklaşarak şöyle dedi:

“Ey vaiz! Minberde senin kadar güzel söz söyleyen, senin gibi güzel vaaz eden birini daha görmedim. Sana bir soru sormak istiyorum, lütfedip bana cevap ver”

“Bir kalenin burcuna bir kuş konsa, bu kuşun başı mı daha üstündür, kuyruğu mu?” dedi.

Vaiz bu garip soruya şöyle cevap verdi:

“Eğer kuşun yüzü şehre, kuyruğu köye doğruysa; başı kuyruğundan üstündür. Yok eğer kuyruğu şehre, başı köye doğruysa; kuyruğu başından üstündür” 

Cahil adam şaşırıp kaldı.

Mevlânâ Hazretleri’nin yazdığı bu hikâye gözüme çarptı geçenlerde…

Neden kuşun yönü şehre dönük olunca üstün oluyor, gün boyu bunu düşündüm.

Şehrin üstünlüğü ne olabilir ki dedim kendi kendime?

Şehir deyince “en büyük köy Zonguldak” sloganı aklıma geldi ilkin…

Sonra delik deşik yolları, kir pas içindeki binaları, bakımsız cadde ve sokaklarıyla toplumsal tepkisellik barındıran bir Zonguldak silueti belirdi zihnimde. Diğer taraftan masmavi denizi, yemyeşil doğası, Türkiye’nin en gözde mağaraları, Karaelmas’ı, Dünyaca Ünlü Devrek Bastonu, Osmanlı Çileğiyle beraber kömür kokan bir kent düşündüm. Kömüre ömür veren koca bir kent…

Düşünün ki Uzun Mehmet’in bulduğu 1848 tarihinden bu yana taşkömürünü ülke ekonomisine kazandırırken canını veren 5 bin maden şehidi, on binlerce yaralısı olan koskoca bir memleket… Ülkelerin yaptığı savaşlarda bile bu kadar insan ölmezken, sadece kömür ocaklarında yitip giden nice “baba”, “eş” ve “evlat”…

Neden “şehir” olmayı hak etmesin ki dedim kendi kendime…

Ama bir belediye başkanının makamının önünde aylarca asfaltlan(a)mayan bir Fevkani köprüsü varken, nasıl köy demesinler ki dedim öte yandan…

Tek tek sıralayarak sizleri yormak istemem; ama merkezi bu kadar kötü yönetilen bir yere, şehir denilebilir mi? Tabi bu, işin medeniyet tarafı… Nahoş da olsa telafi edilebilir yanı…

İşin asıl “can” alıcı kısmı var ki…

Soru şu: “Yıkılacak” ve “insanlar ölecek” denilen köprüyü yıllardır bekleten zihniyet, acaba kuşun üstün kısmı olmayı hak edebilir mi?

Not:
Sevgili okurlarımız, bu hikâyeden sakın köyü küçümsediğim anlamı çıkarmasınlar! Bilakis köylü olmakla gurur duyan biriyim. Burada köylü olmaktan kasıt zihniyet olarak ‘köylü’ kalmaktır. Yoksa her zaman dediğim gibi ‘Köylü milletin efendisidir'. Vesselam!”