Riya, ru’yet kökünden gelir ve görmek anlamındadır. İnsanın başkaları görsünler diye bir davranış içine girmesidir. Riyada İnsanın yaptığı ile niyeti uygunluk arz etmez, aynı olmaz. Niyeti başka yaptığı başkadır. İnsan ikrah (zorlama ve baskı) altında niyetinin aksine iş yapar. Riyada; Allahın görmesi için sergilenmesi gereken fiil bir başkası da görsün diye yapılır.
Hz. Ali “insan Allah katında iyi niyetle elde edeceği ödülü ameli ile elde edemez. Çünkü niyette riya söz konusu değildir.” Buyurmaktadır. İbadetlerine riya bulaştıranların, yarın ahiretteki sonlarına şu ayet örnek gösterilmektedir;
“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”(Bakara 264)
Riya yapanların hem Allah’tan hem de başkasından beklentileri vardır. Bu durumda iki başlı yalan zuhur eder. Hem Allah’ı kandırma hem de insanı. Bir münafıkta bulunan özellikler, riya yapan insanda da mevcuttur. Riya münafıklığa da bir şeyler katmaktadır. Yani riya sinsi bir dinsizliktir. Riya münafıklıktan daha zehirlidir. Riya bu kadar tehlikeli olmasına rağmen, insanların bir çoğu bu konuda bilinçlenmeyi, bunu gündemlerine taşımayı maalesef önemsemeyip, tehlikeyi dışarıda aramakta ve dışarıda görmek istemektedirler.
Maun suresi hayatın tam ortasını anlatarak bu durumu tespit etmektedir. Biz bu sureyi, sarsıcı manasını düşünmeden namazlarda defalarca okuyoruz. Bakın maun süresi ne diyor:
1-Bak şu dini yalanlayana 2- İşte bak öksüzü hor görüyor. 3-Yoksulun halinden hiç anlamıyor.n4-O Namaz kılanların vay haline! 5-O kuru kuruya yatıp kalkanların vay haline! 6- Çünkü onlar gösteriş yaparlar 7-En küçük yardımı bile geri çeviriyorlar.
Bu surede karakterize edilen kişi bir dine inanır. Üstelik namaz kılıp dindar geçinir. Ama öksüzü hor görüp yoksula aldırış etmez. Kendi bencil çıkarları dışında bir şey düşünmez. Sadece kendi malı, mülkü şanı ve şöhreti için yaşar.
Görüldüğü gibi surede namaz kılmayanlara değil kılanlara hitap ediliyor. Namaz kılacaksan gösteriş için yapma! Birilerine bir şey vereceksen onun reklamını yaparak verme! Ramazanda bir torba verip sene boyunca fakire caka satma! Fakirle karşılaştığında sana bir torba verdik ya hareketlerini çekme! Deniyor. Çünkü böyle yaparsan riya olur.
İnsan namaz kılmamakla dinden çıkmaz, günah işlemiş olur. Kişi Maun süresinde “O namaz kılanların vay haline” denilen insanlardan olursa Allah’a eş koşmuş, riya (Şirk) yapmış olur.
Riyakâr insan, beş vakit namaz kılarak riyakârlığını saklayabilir. Çok takvalı biri gibi gözükebilir. Peygamberin yanında münafıkların başı Abdullah ibn Selül her cuma mescitte ayağa kalkarak “Ey Müslümanlar şu gördüğünüz şahıs Allah’ın resulüdür” derdi. Savaşlara katılıp en zor görevlere dahi gönderilirdi. Tek olan Allaha da inanır, namaz, oruç, hac, kurban gibi ibadetleri de yerine getirirdi. Ancak gerçek niyeti çok farklı idi. Peygamberimizin iktidarını yıkmaya onun arkasından çevirdiği her türlü entrikalarla İslam davasını bitirmeye uğraşıyordu.
İşte bu durum yani niyetle amel arasındaki farklılık onu münafıkların başı yapmıştı.
Maun süresi Mekke’de namaz kılan, oruç tutan, hac yapan, kurban kesen Ebu cehil gibi açıktan açığa şirk koşan, müşriklik yapan kafirlere derken, Medine’de Müslümanım deyip niyetini gizleyen yani riya yapan münafıklara diyordu. Bugün Kuran yine söylüyor; Ebu Cehil ve Abdullah ibn Selül gibi namaz kılanların vay haline.
Münafıklığın en önemli özellikleri; devamlı yalan söylemek, emanete ihanet etmek, sözünde durmamak, malından infak etmemek ve niyetinin aksine davranış sergilemektir.
SAĞLIK
İlaç Kullanırken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
İlaç, canlılarda bir hastalığın tanısı, önlenmesi, tedavisi veya belirtilerinin azaltılması amacıyla, yarı sentetik ya da sentetik olarak üretilen maddelerin ortak adıdır. Reçeteli veya reçetesiz olarak verilen her türlü ilacın kullanım şekli son derece önemlidir.
Yanlış Kullanım Sağlık Sorunlarına Yol Açıyor
İlaç kullanırken yapılan hatalar, kimi zaman hayati tehlikeye neden olabiliyor. Ağrı kesici, aspirin, parasetamol veya vitamin gibi kullanımı basit olan ilaçların dahi hekime danışılarak kullanılması gerekiyor. Hekim ya da eczacı tarafından belirlenen süre ve miktara uyulması, ilacı tüketen kişinin sağlığını olumlu yönde etkiliyor. Aynı zamanda, hastanın kullandığı diğer ilaçlar ve önceki tedaviler konusunda hekimi bilgilendirmesi de ilaç seçimi-miktarı konusunda fayda sağlıyor.
İlacın düzenli olarak ve önerilen miktarı aşmadan kullanılması gerekiyor. İçeceklerin ilaç üzerinde büyük etkisi bulunuyor. İlacın meyve suyu, alkol veya kahve gibi içeceklerle değil; yalnızca su ile alınması önemli bir nokta… Kalp ve dolaşım rahatsızlıklarına karşı ilaç kullananların greyfurt tüketmesi sakıncalıdır. Osteoporoz tedavisi görenler, bazı antibiyotikleri veya besinleri almamalıdır. Tadevi amaçlı kullanılan ilacın diğer ilaç veya besinlerle etkileşimi konusunda tıbbi yardım almak gerekir.
HİKAYE
SUSUZ ADAMIN HALİ
Bir ırmağın kenarında çok yüksek bir duvar vardı, o duvarın üstünde susuz bir adam duruyordu. Suya yetişmesine duvar mani oluyordu. Zavallı adam su için, sudan çıkmış balık gibi çırpınıp duruyordu.
Birden aklına geldi duvardan bir kerpiç kopararak suya attı. Suyun sesi kulağına çok tatlı ve hoş geldi. Suyun tatlı sesi adamın kulağına bir sevgili sesi gibi tatlı geldi, adamı sarhoş etti. Bunun üzerine adam duvardan taşlar, kerpiçler kopararak suya atmaya başladı. Bunun üzerine su adama seslendi.
"- Ey adam bana niçin taş atıyorsun, bundan sana ne fayda var?" dedi.
Adam yanık bir sesle cevap verdi.
- "Ey su bu işin bana iki faydası var, onun için bu işten vazgeçmem. Birinci faydası suyun sesi susuzun kulağına en güzel bir musiki gibi gelir, ikincisi de kopardığım her taş, her kerpiç duvarı biraz daha alçaltıp, beni suya yaklaştırıyor." dedi.
BUNU NASIL YAPTIRDIN?
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, İstanbul’da Divan yolunu genişletip, güzel bir şekilde onarımını yaptırmış.
Bu çalışması ile herkes tarafından takdir edilen Paşa’ya sormuşlar:
- Bunu nasıl yaptırdın?
Fuat Paşa çok güzel bir cevap vermiş:
- Bana atılan taşlarla...
AYET
Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar? (Nahl suresi 71)