Romanları (yanlış) anlamak!

Yakın zamana kadar sosyal yaşamının önemli bir bölümü İkinci Makas ve Boru Mahallesi’nde geçen bir gazeteci olarak dün üniversitede başlayan “Romanları anlamak” konulu çalıştayı başından sonuna kadar ilgiyle izledim…

Son derece iyi niyetli ve yerinde bir proje olmakla birlikte son derece aceleci ve acemice bir başlangıç oldu ilk gün oturumu…

Çalıştayın ilk gününde söz alan Vali Ali Kaban’ın konuşması aslında devletin kendi kendisiyle yüzleşmesiydi…

Devlet yıllar sonra ilk kez, ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Romanların farkına varmıştı…

Roman müzisyenlerin kısa bir resitalinin ardından yapılan açılış konuşmaları sonrası panele geçildi…

Çalıştayda görev alan ve yakın tarihte tanıştığım Bülent Ecevit Üniversitesi öğretim görevlilerine İkinci Makas’ta yüz yüze yapacağı görüşmeler için isimler önererek yardımcı olmuştum…

Daha panelin başında bir şeylerin tuhaf gideceğini hissederek konuşmaları son ana kadar izledim.

Roman yurttaşlarımızın ruh halini çözümlemiş bir gazeteci olarak konuşmacıların satır aralarında kullandığı ifadeleri son derece onur kırıcı buldum…

İkinci Makas’tan lokal örnekler alarak olayı magazinsel boyuta taşıyan panelistler, 14 gün gibi kısa bir sürede yaptıkları mülakat ve gözlemleri tüm Romanlara mal edercesine genelleyince ortalık karıştı…

Salondaki homurdanmalar dakikalar ilerledikçe yerini sert tartışmalara bıraktı…

Başında da söylediğim gibi, son derece iyi niyetli yapılmış ve hatta geç kalınmış bir projeyi daha ilk günden baltalayan ifadeler salondaki Roman yurttaşlarımızın haklı tepkisine neden oldu…

Aslında panelistlerin tespitlerinin neredeyse tamamına yakını doğruydu…

Sosyo-ekonomik açıdan bakıldığında gettolar halinde yaşayan azınlık topluluklarda rastlanan benzer sorunların Roman mahallelerinde de gözlendiğini söylemek mümkün…

Ama tefecilik, hırsızlık ve benzeri yüz kızartıcı suç unsurları toplumun diğer katmanlarında hangi oranda varsa Romanlarda da o oranda…

Bilenler bilir… İkinci Makas, Boru Mahallesi, Fındıksuyu’nda yaşayan Romanların neredeyse tamamını tanırım, onlarda beni bilir…

Dolayısıyla dünkü çalıştaya bir Romanın bakış açısıyla empati yaparak baktığınızda tepkilerin son derece insani olduğunu göreceksiniz…

Konuşmacıların ilk kez yüzleştiği Romanlardan bahsederken “Uzaylı görmüş dünyalı” gibi hava estirmesi de tabiri caizse salondaki Romanları “ayar” etti!

Mesela kaçınız Zonguldak Fındıksuyu’nda yaşamış bir Romanın şuanda etkin bir yerde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığını biliyorsunuz…

Dünkü oturumda niçin Romanların renkli yaşamları, gelenek ve görenekleri, yazım dili olmasa da kendilerine has olan konuşma dilinden, doğuştan gelen müzik kulağından bahsedilmedi…

Aslında bahsettikleri insanlar, bu toplumun tam da göbeğinde yaşayan insanlar…

Evet başında da söylediğim gibi tespitler doğru…

Ama oturumun başından sonuna kadar Roman kültürünün olumsuz yönlerinden bahsedilince ortaya bu kötü manzara çıktı…

Devlet, tarih boyunca dışlanmış, yerel halk tarafından yaşam alanları kısıtlanmış, potansiyel suçlu olarak görülen bu insanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmiş olsaydı, sorun asgari ölçüde çözülmüştü beklide…

Ben dün yaşanan tatsızlığa ve sert eleştirilere rağmen bu projenin üzerine ısrarla gidilmesi gerektiğinin altını çiziyorum…

Genç akademisyen arkadaşlarımızın cesaretini kırmak değil maksadım…

Hatta bu eleştirileri onları yüreklendirmek için yapıyorum birazda…

Çünkü farkında olmadan “ateşten gömlek” giydiler aslında!

Ama lise bitirme dönem ödevini andıran dünkü sunumlarda, keşke daha yapıcı, ılımlı, doğru bir dil kullanılsaydı…

Çünkü böylesine önemli bir proje, yerel tarihçilerin, Roman kanaat önderlerinin içinde olmadığı takdirde sağlıklı sonuç vermez…

Bugün açıklanacak sonuç bildirgesini en az Sayın Vali Ali Kaban gibi bizde merakla bekliyoruz…

Hani bir söz vardır ya…

“Beni biri anladı… O da yanlış anladı”

Ben olsaydım çalıştayın konu başlığını sonuç bildirgesinde değiştirirdim:

Romanları “Yanlış” Anlamak!