Ruhum bir ölü artık

Kimin olduğu konusunda hiçbir fikrim yok, inanın nerede okudum onu da bilmiyorum şimdi… Birebir anımsamam da, “Öyle zamanlar yaşanır ki akıl sağlığını yitirmemek, ruhumuzu öldürdüğümüzün en önemli göstergesidir” diyor beynimin kıvrımlarından uç veren bir söz… İnanın öyle zamanlardayım. Kötülükler toplumunun bize yaşattıklarına bakıp hâlâ akıl sağlığımı yitirmediysem ruhum ölüyor, insan yanım günden güne azalıyor demektir…  Çin işkencesindeymiş gibi tenimin her zerresine bir diğerini kat be kat aşacak acı dolan şu zulüm günlerinde, bir parça da huzur varsa içimde, hâlâ nefsani arzularım depreşiyorsa insan yanım azalmış demektir epeyce..

 

Yaşananlara bakılırsa, Anadolu’da bin yıllardır bir arada, barış içinde, yan yana yaşayan halkları birbirine düşman etmek için gecesine gündüzüne katan zalimler bu kez başaracak galiba… Öyle ya barış umudunu tam da en doruklara taşıdığımız zamanda yine zifiri karanlıklara düştü yolumuz… Faili meçhul cinayetlerin, toplu ölümlerin, yargısız infazların sıradanlaştırdığı 90’lı yıllardan kalma görüntüler yansıyor perdeye… Bombalar patlıyor, insanlar kaçırılıyor, evler, işyerleri, karakollar basılıyor alacakaranlıklarda… Alçakça kumpaslar kuruluyor zulalarda… Pusu kurmak, arkadan hançerlemek, yalan söyleyerek insanları aldatmak matah bir şeymiş gibi sunuluyor.

 

KENDİMİZİ AZALTIYORUZ ASLINDA

Bin yıllardır kız alıp kız vermiş, ağıtları, kelimeleri, gülüşleri, bakışları birbirine karışmış insanlar birbirinin acısını anlamayan, ölüsüne ağlamayan, ötekinin çektiği çileden haz duyan zalimler topluluğu haline getiriliyor… Caniler işlediği cinayetlerle karşıtlarını değil yalnızca insan yanımızı, bizi biz yapan hasletleri, empati duygumuzu, toplumsal dayanışma bilincimizi, şuurumuzu da acımasızca kurşuna diziyor… Halkları öldürmekle tüketemeyenler yüreğimize ektikleri kin tohumları, düşmanlık duygularıyla birlikte yaşam irademizi aşındırıp içimizdeki insanı yok ederek toptan imha yoluna gidiyor…Hiç farkında değiliz ama birbirimizin eksiğini çoğaltıp, en geri duygularına seslenerek kendimizi azaltıyoruz aslında…

 

Anlamakta zorluk çektiğim irinden daha kirli bir iktidar savaşı sürüp gidiyor ülkede.  İktidar arzusu denen insanlık dışı duygu, ışıltısına kapılan herkesi insan olmaktan çıkarıyor… Cellatlaşan tiranlar, hükümranlıklarını korumak için bedenlerine bomba sarıp zebani yapıyor gencecik bedenleri… Uyku mahmurluğundaki insanları acımasızca kurşuna diziyor… Pusulara yatıyor, ölüm olup üzerimize yağıyor… Bizse ölümlerden ölüm beğeniyor, hangi cinayetin daha hayırlı olduğunun tartışmasını yapıyoruz utanmadan… Solup giden gencecik bedenlerin yarım kalmış hikayelerinden daha çok, kanaat önderlerinin, iktidar hırsından gözü dönmüş siyaset erbabının seslerine açıyoruz yüreğimizi… Sonra da insanız diye geziyoruz ortalıkta…

 

KENDİLERİNE KAN ZİYAFETİ ÇEKİYORLAR

Suruç’ta iradesi elinden alınmış zavallı şahıs pimini çektiği bomba ile bedenini değil yalnızca, insanlık düşmanlarının yüzlerindeki maskeyi de patlattı. Karanlık mahfillerde gizlenen kimileri işleyecekleri yeni cinayetlere kılıf bulmanın sevinciyle ellerini ovuştururken, intikam peşinde koşan diğerleri kendilerine kan ziyafeti çekti… Açıkça yazıyorum buraya, hangi gerekçeyle olursa olsun gencecik insanların ölümüyle mutlu olan, amalı fakatlı cümlelerle de olsa olumlayan herkesin tıynetinden şüphe ederim. Suruç’ta yapılan alçakça saldırı, insanlığa, kardeşlik düşüne, barış içinde yan yana yaşama arzusuna, dayanışma duygusuna yapılmıştır. Uykusundaiki polise sıkılan kuşun da, Zonguldaklı trafik polisi kardeşimize kurulan pusu da en az Suruç da patlayan bomba kadar alçakça bir duygunun bir ürünüdür.

 

İnsan olmanın bedelinin ağır olduğu günler içinden geçiyoruz. Başkalarını bilmem ama inanın haberlere bile bakmak bile gelmiyor içimden… Zalimler, yine nerede hangi genci ecelsiz ölüme yolladı kaygısıyla uzandığım yatakta uykusuz geçiyor gecelerim. Her ölen genç bedenle bir kez daha ölüyor, ortalığa saçılan nefret söylemindenbedenimin her zerresiyle utanç duyuyorum. Kıyasıya iktidar savaşının kılıfını hazırlayan siyaset denen kirli oyuna bir parça da olsa bulaşmış olduğum için nefret ediyorum kendimden… Gencecik bedenlerin solup gitmesine çare olamamanın, ölümlerin önüne geçememenin kahrolası aczi cehennem ateşi olup içimi dağlıyor… Ruhum bir ölü artık… Bedenimse acıdan patlamaya hazır bir volkan… İnsanlar eyyyy, ey insanlarrr, neredesiniz?