Zonguldak

Saadet Partisi İl Başkanı Burak Erol: “Maden faciaları kader değildir”

Saadet Partisi Zonguldak İl Başkanı Burak Erol, İl Divanı toplantısında yaptığı konuşmada Zonguldak’ta yaşanan maden göçüğü ve termik santral patlamasına dikkat çekerek iş güvenliği, çevre ve denetim vurgusu yaptı.

Abone Ol

Saadet Partisi Zonguldak İl Başkanlığı’nın Eylül ayı İl Divanı toplantısı gerçekleştirildi. İl Başkanı Burak Erol, toplantıda yaptığı konuşmada hem Zonguldak’ta yaşanan maden faciası ve termik santral patlamasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi tabloyu eleştirdi. Erol, teşkilatın önemine vurgu yaparken Filistin halkının direnişine de destek mesajı verdi.

Erol'un açıklaması şu şekilde:

''Bismillahirrahmanirrahim,

Kıymetli yol arkadaşlarım, değerli ana kademe teşkilatımız, hanımefendiler, beyefendiler, genç kardeşlerim ve basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Bugün burada Saadet Partisi Zonguldak İl Başkanlığı olarak aylık toplantımızda bir aradayız. Öncelikle her birinizin özverili çalışmaları için teşekkür ediyorum. Sizlerin gayretiyle bu dava dimdik ayakta durmaktadır.

Maden Göçüğü

Kıymetli dava arkadaşlarım,

25 Eylül 2025’te Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde TTK Karadon Müessesesi’nde maden ocağında meydana gelen göçük, hepimizin yüreğini burktu. Beş işçimiz mahsur kaldı; kurtarılanlar arasında maalesef Orhan Maskar’ı kaybettik.

Her işçi bizim için aynı önemdedir: canı, emeği, mücadelesi kutsaldır. Birisini kaybetmişsek, hepimiz kaybetmişiz demektir.

Bu tür facialar, “kader” ya da “meslek gereği” denerek geçiştirilemez; sorumluluk sahibi kurumlar daima tetikte olmalıdır.

Denetim zafiyetleri, teknik altyapı eksiklikleri ve bütçesel ihmaller sebebiyle telafisi mümkün olmayan kayıplar yaşanıyor.

Bu tür olaylar yalnızca işçi yakınlarını değil, toplumun vicdanını da sarsar; biz Saadet olarak bu vicdani sesin teminatı olmalıyız.

Yerel düzeyde biz teşkilat olarak ne yapabiliriz? Maden işçilerinin temsilcileriyle kurulacak iletişim kanalları, madenci dernekleriyle iş birliği, denetim çağrılarımızı sürekli canlı tutmak gibi somut adımlar atacağız.

Termik Santral Patlaması

Değerli arkadaşlar,

Zonguldak’ın Kilimli ilçesi Çatalağzı beldesinde Eren Enerji’ye ait termik santralde bir patlama meydana geldi.

Yapılan ilk açıklamalarda “can kaybı yok” deniliyor; fakat bu olay, teknik güvenlik risklerinin, altyapı yetersizliklerinin ve çevresel tehdidin somut bir göstergesidir.

Enerji tesislerimiz halkımızın, çocuklarımızın, evlerimizin, tarım alanlarımızın yanında kuruluyor. Şayet güvenlik, sorumluluk, çevresel etki gibi hususlar sağlıklı planlanmazsa, toplum büyük zarar görür.

Fabrika/santral işletmeleri, üretim odaklı “rant” anlayışıyla değil, “güvenlik + adalet + sürdürülebilirlik” anlayışıyla yönetilmelidir.

Olayın nedeni derinlemesine soruşturulmalı, teknik aksaklıklar, ihmaller ve idari sorumluluklar kamuoyu önünde açıklanmalıdır.

Bölge halkı, tesisin güvenliği konusunda bilgilendirilmeli, tesis çevresinde acil durum planları ve önlemler sağlanmalıdır.

Biz de parti teşkilatı olarak, bu tür riskli yatırımlarla ilgili olarak halkı bilinçlendirme, denetim taleplerini kamuoyuna taşıma ve etki gruplarıyla iş birliği yapma görevimizi devam ettireceğiz.

Türkiye’nin Genel Durumu

Hepimiz biliyoruz ki milletimiz bugün ciddi sıkıntılar içerisindedir. Ekonomi her geçen gün daralmakta, enflasyon ve hayat pahalılığı halkımızı ezmektedir. Adaletin zedelendiği, liyakatin göz ardı edildiği, gençlerimizin umudunu yitirdiği bir tablo ile karşı karşıyayız.

İşte böyle bir dönemde Saadet Partisi olarak bizler, ahlak ve maneviyat eksenli bir kalkınma anlayışıyla milletimize umut olmak zorundayız. Bu misyon bize tarihî bir sorumluluk yüklemektedir.

Siyasi iktidar, elindeki medya ve propaganda gücünü istediği gibi kullanarak toplumu istediği yönde manipüle etme, istemediği gündem maddelerini göstermeme/konuşturmama imkanına sahip bulunuyor. Gündemi kendisi belirliyor, istediği gibi yönlendiriyor ve içler acısı bir durumda olan Türk basınını da bu amaç doğrultusunda istediği gibi kullanıyor.

Son 7-8 senedir halkın en önemli gündem maddesi olan kötü ekonomi ve buna bağlı olarak yaşanan hızlı fakirleşme, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı gibi meseleler, anlı şanlı Türk basınında detay olarak yer alabiliyor. Çok ekstrem bir gündem olduğu takdirde konuşulup tartışılsa da, bu son 7-8 senede yaşanan ekonomik sıkıntı veya buhranın sebep, sonuçları ve gidişatın nereye doğru olduğuna dair adamakıllı değerlendirmeler yerine günübirlik birtakım yasak savan açıklamalarla yetiniliyor.

Meselenin özüne inilemiyor, neden bu durumda olunduğuna dair en temel tespitler bile yapılamıyor, onun yerine gelinen noktanın ne kadar da mükemmel olduğu ve önümüzdeki günlerin ne kadar da umut verici olduğu türünde şeyler söyleniyor.

Mesela, “enflasyonun belinin kırıldığı”ndan veya “zor günlerin geride kaldığından” bahsediliyor ama birkaç sene önce, tam da o “zor günler”in içindeyken de buna neden olan gerçek sebepler konuşulup tartışılmamıştı. Tam da o zor günlerde, ekonomide yaşanan bu zorluğun gerçek nedeninden bahsedilmemiş, hatta ekonomide bir sıkıntı olduğu bile adamakıllı kabul edilmemiş, birtakım “dış güçler,” “finansal saldırı” vs gibisinden şeylerle gerçek sebepler es geçilmişti. Bugün de değişen herhangi bir şey yok, mesele yine sadece ve sadece sonuçlar üzerinden kamuoyuna sunuluyor.

Teşkilatın Önemi

Kardeşlerim, dava sadece fikirlerle değil, teşkilatlarla yaşar. Ana kadememiz, kadın kollarımız ve gençlik kollarımız bir vücudun organları gibidir. Birlikte hareket ettiğimizde önümüzde hiçbir engel duramaz.

Kadın kollarımız, aileyi ve toplumu ayakta tutan değerlerimizi muhafaza noktasında büyük bir görev üstlenmektedir.

Gençlik kollarımız ise yarınlarımızdır. Gençlerimiz bu davanın dinamizmini ve heyecanını taşımaktadır.

Ana kademe ise bütün bu yapının omurgasıdır.

Bugün burada aldığımız kararlar, yarın sahada halkımızla buluştuğumuzda karşılık bulacaktır.

Önümüzdeki Dönem Çalışmaları

Değerli kardeşlerim, önümüzde önemli bir süreç var. Ziyaretlerimizi artırmalı, mahalle ve köy toplantılarımızı sıklaştırmalı, üyelerimizle ve halkımızla bağımızı güçlendirmeliyiz.

Seçim süreci her an gündeme gelebilir. Biz hazırlıklarımızı bugünden yapmak zorundayız. Sandık görevlilerimizi, müşahitlerimizi şimdiden belirleyip eğitimlerini vermeliyiz. Çünkü bu davanın başarısı sandıklarda gösterilecek disipline bağlıdır.

Unutmayalım ki bizim davamız makam, mevki veya çıkar davası değildir. Bizim davamız hakkın hakimiyeti ve milletimizin huzuru davasıdır. Bunun için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz.

Filistin haklının yanında olmanın bedelini ödeyen Kürsülerden “Bana ne Amerika’dan” diyen merhum Necmettin Erbakan hocamızı rahmetle, minnetle anıyorum.

Filistin için can veren Mavi Marmara şehitlerimizi selamlıyoruz. Filistin için canını ortaya koyan Rachel Corrie’yi, Ayşenur Eygi’yi selamlıyoruz. Meclis kürsüsünde Filistin için konuşurken yaşamını yitiren Hasan Bitmez vekilimizi selamlıyoruz. Şu an Büyük bir kararlılıkla, Akdeniz’de ilerleyen Sumud Filosu’nu selamlıyoruz.

Kimin ne kadar cani kimin ne kadar duyarsız olduğunu -bırakalım- işgüzar medya kalemşörleri anlatsın. Hiçbir menfaat beklemeden, dünyanın neresinde olursa olsun, her mazluma kalkan olmak inancımızın ve Milli Mücadele ruhumuzun, omuzlarımıza yüklediği vazifedir. Dolayısıyla, şu iyi bilinsin!

Uluslararası hukuk ve gerçek yaptırımlarla emperyal kurtların dişlerini biz sökeceğiz!

Yeryüzünde gözü yaşlı her coğrafyaya biz koşacağız!

Kahrolsun İsrail, yaşasın Gazze halkının direnişi.

Kahrolsun İsrail, yaşasın “Denizden Nehire Özgür Filistin” mücadelesi.

Allah’ın izniyle, azim ve gayretle yürürsek hem Zonguldak’ta hem de tüm Türkiye’de milletimizin gönlünde yer bulacağız.

Rabbim birlik ve beraberliğimizi daim eylesin, çalışmalarımızı bereketli kılsın. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. Allah’a emanet olun.''