Söke söke aldılar!

Ve mutlu son…

Dile kolay 264 saat…

Bırakın maden ocağını, karanlık bir odada 11 gün boyunca gün ışığını görmeden kaldığınızı düşünün…

Farkında mısınız bilmiyorum ama…

Maden işleri bir kez daha destan yazdı Kilimli’de…

“Hak verilmez alınır” ne demek yaşayarak gösterdiler koca ülkeye…

Belki “sınıf bilinci” olmadan tamamen hak arama mücadelesiyle başlayan eylem, biranda başka bir boyut kazandı…

Mücadeleleri ışık oldu emek ve ekmek mücadelesi veren işçilere…

Çok uğraştılar eylemin direncini kırmak için…

Alın terinin peşine düşen maden işçilerinin onurlu mücadelesi için her türlü kulp takıldı…

Paralelci de oldular, provokatör de…
İşçilere destek verenler ise "devlet düşmanı"

Zonguldak onları ilk olarak Valiliğin önünde yaptıkları oturma eylemiyle tanıdı…

Aylardır maaş alamayan işçiler, ne devletten bir ihale, ne bir hortumlama, ne de bir yerlerin peşkeş çekilmesini istediler…

Tek dertleri, cemaat operasyonu kapsamında kayyım atanan maden şirketinden alacaklarının devlet tarafından ödenmesiydi…

Kimimiz bakıp geçti, kimimiz “vah evladım vah” deyip acıyan gözlerle izledi olan biteni…

Seslerini duyurmak için son çare toplu intihar için çatıya bile çıktılar…

O günlerde konuşması, bir şeyler yapması gerekenler susuyordu…

Şehrin Valisi de Emniyet Müdürü de nasihat verip evlerine gönderiyordu maden işçilerini…

Son çare madene kilitlediler kendilerini…

Başlarda 87 kişi olarak çıktıkları yolda her gün beşer onar eksildiler…

Türkiye, günler geçtikçe Zonguldak’a, Kilimli’deki ekmek kavgasına fokuslanıyordu…

Valilik ve emniyetin eylemcileri küçümseyen, ti’ye alan tavrına rağmen sayıları her geçen saat azalsa da çığ gibi büyüyen kamuoyu desteğiyle 11 gün boyunca Türkiye işçi sınıfı tarihine altın harflerle yazılan bir not düşüyordu Zonguldak maden işçisi…

Devletin, onca “Provokasyon”  açıklamasına rağmen kimsenin burnu bile kanamadan zafer dilenenlerin değil direnenlerin oldu bir kez daha…

Sendikalar, medya, halk ve devlet olarak bir sınav verdi Zonguldak…

GMİS gibi tarihi bir eyleme imza atmış bir sendika, böylesine önemli bir direnişte eylemci işçiler tarafından yuhalanarak rezil rüsva oldu cümle aleme…

Kimden korktular, niçin sustular bilmiyorum ama ben utandım onların yerine…

Yerel medya ise 2’ye hatta 3’e bölündü madenci direnişinde…

Provokasyon yaygaracılığı yapıp Vali Ali Kaban ve Emniyet Müdürü Osman Ak’ı cilalamak için sıraya giren yıkama yağlamacılar ağzının payını aldı…

Kendi kıçını kurtarmak, hükümete yaranmak için eyleme destek verenleri terörist ilan edecek kadar şakülü kayanlar vardı birde…

Onlara kargalar kıçıyla güldü…

Tüm baskılara rağmen, bu onurlu direnişte kayıtsız şartsız, emekten, alın terinden yana saf tutan gazeteler de oldu…

Dün bakıyorum da, durumdan vazife çıkarıp ucuz kahramanlık peşinde koşan devlet büyüklerimizin cambazlıklarına tanık olduk hep birlikte…

Vali Ali Kaban’ın ocakta direnen işçiler haricindeki diğer işçilere paralarının bir kısmının verileceğini açıklamasına rağmen çıkmadılar maden ocağından 19 aslan yürekli adam…

Aslında, devlet 19 cesur yüreğin başlattığı eylemin sosyal yansımalarından korkuyordu…

Ya eylemler aylardır maaş alamayan diğer özel maden ocaklarına sıçrasaydı…

İşte o zaman yandı gülüm keten helva…

Bu riski göze alamazdı devlet…

3 gün önce eylemcilere ocaktan çıkmamaları halinde para vermeyeceklerini söyleyen “devlet”, dün öğlen saat 12.00’de kendi elleriyle götürdü para dolu çantayı…

11 gün sonra da olsa söke söke aldılar!

Dün direnenler maaşlarının tamamını aldı… Erken çıkıp Vali’nin açıklamasından sonra ocağı terk edenler ise bin 750 lirayla yetinmek zorunda kaldı…

Kısacası baskıya, vesayete, tehdide direnenler kazandı!

Açlığa, karanlığa ve psikolojik baskıya yenilselerdi yazık olurdu 11 gün boyunca verilen mücadeleye…

Buradan son ana kadar inancını kaybetmeyen 19 madenci arkadaşımı yürekten kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum…