SÜLÜN OSMAN'IN TORUNLARI - PUTİN'İN İNTİKAMI

Tam da kendi kendime, ''Yahu sen gazeteci değilsin, yazar da sayılmazsın, kendi halinde emekli bir bürokratsın. Nene gerek yazı yazmak, herkes işini yapsın!'' diye söylenip yazmayı bırakmayı düşündüğüm şu sıralarda, patlayan iki olay nedeniyle şeytan beni yine dürttü. Serde doğruculuk var ya, dayanamayıp yine yazayım dedim.

Önce birinci olaydan başlayayım: Malum kripto para dolandırıcılığı!

Bildiğiniz gibi, Kripto Para Borsası THODEX'in sahibi Faruk Fatih Özer, 400 bin kişiden dolandırdığı 2 milyar dolarla yurtdışına, muhtemelen Arnavutluk'a kaçtı. Buna birşey dediğimiz yok çünkü bu gibi hadiseler bizim memlekette yadırganmaz hale geldi.

Hatta paraları afiyetle yesin. Mağdurlara da acırsam namerdim! Var mı öyle çalışmadan çok para kazanma, tatlı su kurnazlığı!'' Ava giden avlanır.'' atasözümüzü de unutmuş değilim.

Peki ben neden bu aykırı sözleri söylüyorum? Yahu, bu eğitimli 400 bin kişi, lise 2'den terk, 28 yaşında bir oğlan çocuğuna kendini nasıl dolandırttı? Bunlara ''eğitimli'' diyorum çünkü eğitimsiz insanlar kripto parayı veya bitcoini falan bilmezler! Ben bile daha tam öğrenemedim bu mekanizmayı. Eğitimliler böyle bir avanaklık yaparsa eğitimsizler kim bilir ne yapar bu da ayrı mesele.

''Kripto''nun bir anlamı da zaten gizlilik taşıyan belge demek. Dolayısıyla, ''Kripto Para'' da tamamen dijital, şifrelenmiş ve sanal bir para birimidir. Bu konunun uzmanları da televizyonlarda bu paranın %90 güvenilmez olduğunu bangır bangır söylediler.

Tüm bunların bilinmesine rağmen, şark kurnazlığı yapıp beleş para kazanmak isteyenlerin akıbeti başka ne olabilir!. Üstelik Türkiye'de daha önce yaşanan tecrübeler de varken.. İnsanlar neden hiç ders almıyor acaba? Daha önceki tecrübeleri hatırlatacağım da; tam burada aklıma bir fıkra geldi.

Temel İdris'i vurmuş. Yakalayıp hakim karşısına çıkartıyorlar. Hakim soruyor: ''İdris'i neden vurdun?'' ''Ben onu vurmadım Hakim Bey'' '' Nasıl vurmadın? Şahitler var.'' ''O kendini bana vurdurttu!''

Yani demem o ki, çocuk mağdurları dolandırmamış; mağdurlar kendilerini ona dolandırtmış! O zaman çocuğa neden kızalım?

Bahsettiğim örnek vakalara gelince: Bu dolandırıcıların ağababası başlıkta ismini yazdığım, büyük Türk büyüklerinden Sülün Osman'dır. Şimdiki dolandırıcılar onun torunları sayılır. Sülün Osman'ın asıl adı Osman Ziya Sülün'dür. 1923-1984 yılları arasında yaşamıştır. İstanbul'da vatandaşlara aralarında tramvay, kent meydanındaki saatler, şehir hatları vapurları ve Galata Kulesi olmak üzere birçok şeyi satmış veya kiralamıştır. Tam Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken yakalanmıştır. Ünü Avrupa'ya kadar yayılmış; ve hatta bu işe şaşan bir Fransız dergisi kendisi ile röportaj yaparak resmini derginin kapağına basmıştır. Dergide benim de okuduğum şu sözünü unutmuyorum: ''Ben aptal insanları cezalandırarak akıllandırmak amacıyla, Allah tarafından görevlendirilmiş bir misyonerim!''

Diğer örnekleri kısa geçiyorum: 1980'li yıllarda bir banker fırtınası esmiş ve skandalla sona ermiştir. Vatandaşlar yüksek faizli gelir elde etmek amacıyla paralarını mantar gibi türeyen bankerlere yatırma yarışına girmişlerdir. Sistemin kaçınılmaz olarak çökmesi ile 300 bin bankerzede 62 milyar lira kaybetmiştir. Banker Kastelli adıyla bilinen Abidin Cevher Özden bu sistemin simge ismi olmuştur. Bu yüzden o dönem intiharlar, öldürmeler ve yaralamaların yoğun olduğu bir dönem olmuştur.

O dönem ile ilgili hafızamda şu karikatür kalmıştır: Banker ölmüş; vatandaşlar yatırmak için getirdikleri ellerindeki paralarla, mezarının başında hala bekliyorlar!

Diğer örnek Jet Fadıl. 1998'de kurduğu Jet Konut Projesi; 1999'da İmza Otomobil Projesi, Maldivlerde yazlık projesi ve İslami otel projesi Caprice Hotel Projesi ile yüz binlerce vatandaşı dolandırmıştır. Vatandaşlar daha önceki vukuatlarını bile bile Jet Fadıl'ın projelerine koşa koşa para yatırmaya devam etmişlerdir.

Son örneğimiz Tosuncuk kardeşimiz! 27 yaşındaki Mehmet Aydın, Çiftlik Bank diye bir şirket kurmuştur. Akıl dışı yüksek kar vaadli bu şirkete 132.222 kişi yatırım yapmıştır. Tosuncuk 500 milyon lira ile 2018 yılında yurt dışına kaçmıştır ve halen firarda paraları yemekle meşguldür!

Değerli okuyucular, İnternette ''Aynı anda hem Jet Fadıl, hem Çiftlik Bank ve hem de Thodex Faruk tarafından dolandırılmayı başaranlara kral denir!'' diye bir yazı okudum. Herhalde ''Enayiler Kralı'' demek istemişler. Eskiden bizim Zonguldak'da arkadaşlar arasında söylenen ''Bu memleketin deniziyle kerizi bitmez!'' geyiğini de şimdi hatırladım.

Neden bu kadar aldanıyoruz, neden ders almıyoruz diye düşünürken aklıma istemeyerek Aziz Nesin'in Türk halkının zekası ile ilgili sözü ve bir profesörün ''Türk halkının ortalama zeka yaşı 11 yaşındaki bir çocuğun zekası kadardır.'' lafı geliyor. İnanmıyorum, İnternetten araştırıyorum ama orada da hayal kırıklığına uğruyorum. Çünkü orada da, uluslararası zeka sıralamasında ortalama zekamız ortanın altında (IQ=88-90) görülüyor. O zaman, ''aslında Türkiye'de çok zeki insanlar da var ama diğerleri ortalamayı aşağı çekiyor!'' diye teselli olmaya çalışıyorum.

Gelelim şimdi ikinci konumuz olan Putin'in İntikamına:

Biliyorsunuz ABD Başkanı Biden 1915 Ermeni olayları için ''Soykırım'' dedi. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, Amerika bizi gözden çıkardı, hatta soğuk savaş ilan etti demektir. Bu çok ciddi bir tavırdır. Gerek Türkiye-ABD ilişkilerinde gerekse ABD güdümündeki tüm ülkelerle ilişkilerimizde olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Hatta bu iş Ermenilere toprak ve tazminat talebi hakkı verilmesine kadar gidebilir.

Peki, ABD başkanları şimdiye kadar ''soykırım'' demedi de Biden neden dedi? Bu konuda 27-4-2015 tarihli ve ''Ermeni Soykırımı İddiası Dünyada Neden Kabul Görmeye Başladı'' başlıklı yazımda ayrıntılı bilgiler vermiştim. Ama Biden'a ''Soykırım'' dedirten öyle bir neden var ki diğerlerinden çok farklı.

Kimsenin dikkat etmediği ve bahsetmediği bu nedeni burada anlatmak istiyorum.

Bu nedeni sebep-sonuç ilişkisi içinde, sebepten sonuca giden algoritmayı takip ederek açıklamaya çalışacağım.

Hatırlarsanız 24 Kasım 2015 tarihinde, Rusya Hava Kuvvetlerine ait bir savaş uçağı, sınır ihlali yaptığı gerekçesi ile, Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmüştü. Pilotlardan biri de ölmüştü.O zamanki başbakan Davutoğlu, önce, ''Uçağın düşürülmesi emrini bizzat ben verdim'' diye efelendi ise de, sonradan işin ciddiyetini anlamaya başlayınca çark etmeye başladı. Sonunda sorumluluk yukarıdan aşağı ine ine kabağı pilotların başında patlatdı. Hatta pilotlardan biri Fetöcülük ile bile suçlandı.

Uçağın düşürülmesinden sonra Rusya'nın tepkisi beklenmeye başlandı. Açıkçası Putin'in gazabından çekinilmeye başlandı. Ama Putin bizimkiler gibi tantana yapmadı ve soğukkanlılığını koruyarak genelde sessiz kaldı. Ben dahil, birtakım insanlar bu sessizliği hayra yormadı. Putin mutlaka gün gelecek bunun karşılığını alacak, sadece zamanlama yapıyor diye düşünüldü. Türkiye adeta strese girip Putin'den gelecek tepkiyi beklemeye başladı.

Bu arada Rusya'nın ürettiği S-400 Hava Savunma Sistemleri gündeme geldi. Türkiye, bana göre, ihtiyacı olmasından ziyade, sırf Putin'i yumuşatıp arayı düzeltmek üzere bu sistemi satın aldı. Bildiğim kadarıyla bu güne kadar bunun için Rusya'ya 2 milyar dolar civarında para da ödedi.

Amerika ise, NATO silah konseptine uymayan bu sistemin alınmasına şiddetle karşı çıktı. İki arada bir derede kalan Türkiye sistemi aldı ama ne aktive edebildi ne de geri verebildi. Bunun üzerine Amerika parasını vermemize rağmen bizi F-35 savaş uçağı programından da çıkararak ipleri daha da gerdi.

Uzatmayalım: Sonuç; Biden ''soykırım'' dedi ve Türkiye-ABD ilişkiilerinde ipleri kopma noktasına getirdi. ABD'nin peşinden gidecek çok sayıda devleti de unutmayalım.

Putin ise, planlı bir şekilde Türkiye'yi böyle bir sıkıntının içine iterek düşürülen uçağın intikamını almış oldu. Uçağın diyeti olarak aldığı 2 milyar doları da cebe attı. Şimdi bıyık (gerçi bıyığı da yok ya) altından gülüp çubuğunu tüttürüyordur.

İşte gördünüz uçağın düşürülmesinin bedelini. Bir işi yaparken sonuçlarını da hesap edeceksin arkadaş! Diplomasi budur! Yoksa çuvallarsın.

Son söz: Biden'ın ''soykırım'' sözü, Putin'in ince intikam siyasetinin final sözüdür!