SÜREÇ AKP'YE ÇALIŞIYOR

   Yılan yutacağı hayvanları, ayakları boğazına takılmasın diye, baş kısmından kapar. Tabii ki kurbağayı da!  Peki başını yılana kaptıran  kurbağa ne yapar dersiniz! Tabii ki her canlı gibi hayatta kalma mücadelesi verir. Ama kurbağa için bu mücadele maalesef kurbağanın aleyhine ve yılanın da lehine çalışır. Zira kurbağa yılanın ağzından kurtulmak için, dışarıda kalan arka ayaklarını yere vurdukça  yılanın içine doğru ilerler. Yani aslında yılanın kendisini yutmasını kolaylaştırır!
   Çocukluğumda yaz tatillerinde çobanlık yaparken bu manzaralara çok şahit oldum. Kurbağaya acıdığımız için yılana da kızar ve kurbağayı kurtarabilmek için yılanı taşlayarak öldürmeye çalışırdık. Bazen buna muvaffak da olurduk. Zira, kurbağayı yutan yılanın hareket kabiliyeti azalır ve hızlı kaçamazdı. Bazen de geç kalırdık ve öldürdüğümüz yılanın içinden çıkardığımız kurbağa fazla yaşayamazdı.
   Biliyorum, şimdi bu kurbağa hikayesi de nereden çıktı diyorsunuz. Muhalefet partilerinin AKP'ye karşı mücadele edeyim derken, tıpkı kurbağa gibi, bacaklarını vurdukça AKP'nin midesine doğru ilerlediklerini görüyorum da oradan aklıma geldi! Yani şimdi yaptıkları gibi, süreci kötü yönetmeye devam ettikçe ve kendi aralarındaki uzlaşmaz tutum ve davranışları olumluya çevirmedikçe; AKP onları yutuyor farkında değiller!
   İsterseniz bu konuyu biraz daha açayım.
   Durumu biliyorsunuz; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da gayreti ile millet politika açısından ikiye ayrılmış bulunuyor. Bunun sonucu seçimlerden bir taraf % 40, öbür taraf % 60 olarak çıktı. Fakat % 60'lık blok, yani CHP, MHP ve HDP kendi aralarında anlaşamadığı için şimdilik üç alternatif görülüyor. Bunlar ya erken seçim, ya AKP+MHP koalisyonu ya da AKP+CHP koalisyonudur. Görünen o ki her üç alternatif de AKP'ye yarayacaktır.
   Bu üç alternatifi irdelemeden önce siyasi partilerin tutum ve davranışlarına, sonra da bunların kamuoyu üzerindeki yansımalarına bakalım.
   AKP ''diğer partiler bensiz koalisyon kuramazlar'' öz güveni ile partnerini bekliyor. Eğer hiç bir parti kendileri ile koalisyona yanaşmazsa onlar için dert değil; ''bizden günah gitti'' sloganı ile girecekleri erken seçimde oylarının artacağına inanıyorlar. Bu nedenle fazla bir sıkıntıları yok. Hatta koalisyon istemediğini açıkça belli eden Cumhurbaşkanının da etkisiyle, erken seçimi koalisyona tercih bile ediyorlar. Dört bakanın yolsuzluğu veya Cumhurbaşkanının yasal sınırlarına çekilmesi gibi şartların kamuoyunda oylarını düşürecek kadar bir karşılığı olmadığını düşünüyorlar. Zaten oylarımız son seçimde düşeceği kadar düştü şimdi ise artma zamanı geldi mantığındalar. Bu konuda muhalefet partilerinin performansına da güveniyorlar tabii ki!
   CHP ise kırk yılın başında ucundan da olsa iktidar ortaklığı şansı geldi, bunu bari kaçırmayalım düşüncesi ile, kriterlerini AKP'ye  kabul ettirememe sıkıntısı arasında sıkışmış vaziyette. Her zamanki gibi partiden değişik sesler çıkıyor; adeta bir kaos hakim.
   MHP'ye gelince, Devlet Bahçeli yine kendisinden bekleneni yaptı. Yani yine meclis başkanlığı seçiminde AKP'yi kurtaracak can simidini atarak bu kargaşanın sebebi oldu. Bunun için de kuzuyu yemeye karar vermiş kurdun bahanesi gibi, Deniz Baykal'ın adaylığı ile ilgili gelişmeleri gerekçe göstererek, CHP'yi inandırıcı olmayan bir bahane ile, ''suyu bulandırdın'' diye suçlayarak güya kendini akladı. Her halde milletin zekasına güveniyor.Ayrıca, Hitlervari parti başkanlığı anlayışı ile, zerre kadar demokrasi düşüncesi taşımadığını da ispat etti. Bu nedenle de 6 milyon vatandaşın oyunu alarak kendisi kadar milletvekili çıkaran HDP'yi yok saydı. Hem bir halk kesimine, ''dağdan inip düz ovada politika yap'' diyeceksin, hem de neden parlamentoya girdiler deyip düşmanlık yapacaksın; bu çelişki nasıl izah edilebilir, anlaşılır gibi değil! Gerçek demokrasilerde, sevelim sevmeyelim her vatandaşın oyuna saygı gösterilmelidir. Bu gerçeği bilen Bahçeli gerçek demokrasiye inanmıyor mu yoksa?
    HDP bu oyunda adeta seyirci konumunda. Üvey evlat gibi bir kenarda oturmuş olan biteni seyrediyor. Belki de bu durumdan memnun! Belki de istediği de tam bu! Millete ve dünyaya ''bakın bizi kendilerinden saymıyorlar. Biz ayrı bir milletiz diye bağırıp duruyoruz. Bize inanmıyordunuz, işte şimdi gözlerinizle görüyorsunuz'' mesajını vermeleri için bundan iyi fırsat mı olur! Bu fırsatı onlara kimler veriyor milletimiz bunu iyi değerlendirmeli. Bahçeli HDP'yi ve onlara oy veren 6 milyon vatandaşı ötekileştirmek, ve hatta iteklemek suretiyle etnik bölünmeyi bilerek mi körüklüyor diye de düşünmüyor değilim doğrusu!
   Partilerin bu günkü tutum ve davranışlarını halk nasıl karşılıyor sorusuna gelince; gerek sıkı takip ettiğim medyadan, gerek sosyal ve politik çevrelerde yaptığım gözlemlerden ve gerekse yakın çevremden edindiğim izlenimlere göre; % 60'lık bloktaki vatandaş CHP ve MHP'yi eleştiriyor. Ama en çok da MHP'yi tabii. HDP'ye bir şey diyen yok zira zaten oyun dışına itilmiş ve seyirci konumunda. CHP'yi eleştirenler,  tutarlı bir politika izleyemediği için, bu nedenle de örneğin meclis başkanlığı seçiminde olduğu gibi AKP'den gol üzerine gol yediği için eleştiriyorlar. MHP'yi ise % 60'lık blokun hedefi olan AKP iktidarına tekrar çanak tuttuğu ve vatandaşı hayal kırıklığına uğrattığı için eleştiriyorlar.
   Size çarpıcı bir şey söyleyeyim: CHP'ye, MHP'ye ve hatta HDP'ye bu seçimde oy vermiş birçok aklı başında ve eğitimli insanın şunu söylediğini  duyuyorum: Tayyip Erdoğan'ın ''bunlar iki koyunu bile güdemez''  demesini haklı çıkarırcasına beceriksiz davranan; ve bu sayede adeta başkanlık sistemini isteyenlerin ekmeğine yağ süren bu partilere bu sefer oy vermeyeceğim. İnadına gidip AKP'ye oy verip bu partileri cezalandıracağım! Hem bu sayede, hiç olmazsa tek parti iktidarında  kötünün iyisi bir istikrar da sağlanmış olur.
   Değerli okuyucular, gördüğünüz gibi muhalefet partilerine oy vermiş bazı vatandaşlarda, anlaşıp iktidar alternatifi olamadıkları için bu partilere kızmaları nedeniyle; inadına AKP'ye oy verme eğilimi oluşuyor. Bunu ben görüyorum da her gün anketler yaptırıp vatandaşın nabzını ölçen AKP yöneticileri görmüyorlar mı? 
   Şimdi yukarıda saydığım üç alternatifi irdeliyorum. Birinci alternatif olan erken seçime gelince; MHP'nin ayrı bir parti olduğunu sanarak bu partiye oy veren bir kısım vatandaş; bu partinin aslında AKP'den pek farklı olmadığını ve HDP düşmanlığından başka sermayesi olmadığını görerek bu sefer bu partiye oy vermeyecekdir. Zaten bunların önemli bir kısmı AKP'den geldiği için tekrar eski partilerine döneceklerdir. Bana göre,bu partiyi terk edecek seçmenlerin oranı en az% 4 civarındadır. AKP HDP'ye barajı geçsin diye verilen emanet oylardan da en az % 2 oy geri alacaktır. Bu arada, HDP CHP'li seçmenin kendisine verdiği emanet oyların bir kısmını da kaybederek baraj sınırına da gelebilir. 
    CHP'nin seçmeni başka yere gidemeyeceğine ve başka partilerden kendisine de oy gelmeyeceğine göre, AKP erken seçimde MHP ve HDP'den devşirdiği  bu oylarla oylarını % 47 seviyesine yükselterek tekrar tek başına iktidar olabilecektir. AKP'nin yaptığı hesapta zaten budur.
   Diğer iki alternatif olan AKP+MHP koalisyonu ve AKP+CHP koalisyonlarının gerçekleşmesi halinde; bu hükumetin ömrü en fazla iki seneyi geçmeyecektir. Zira AKP ile koalisyon kuran parti gerek AKP'nin gerekse Cumhurbaşkanının engellemeleri nedeniyle projelerini hayata geçiremeyecek ve vatandaşa verdiği sözleri tutamayacaktır. Sonuçta AKP iktidarına yama görüntüsü vermesi kaçınılmaz olacaktır. Sonrasında yapılacak bir erken seçimde; AKP ile ortak olmuş olan parti  hayli hırpalanmış olarak gireceğinden, ve diğer muhalefet partilerinin  oylarını artırma ihtimali (bu kafayla gittikleri takdirde) şimdilik görülmediğinden, seçim yine AKP iktidarı ile sonuçlanacaktır. 
    Görüyorsunuz; muhalefet partileri anlaşamadıkları takdirde-ki anlaşamıyorlar- her üç alternatifte de şartlar AKP'nin lehinedir. 
    Şimdi anlatabildim mi acaba kurbağa hikayesinin şimdiki siyasi durumumuzla benzerliğini? Muhalefet partileri AKP'ye yem olmamak için, muhalefet yaptıklarını sanarak tepindikçe aslında AKP'nin kendilerini yutmasını kolaylaştırıyorlar.  Bizim çocuklukta yaptığımız gibi, birileri onları kurtarmaya çalışsa da ya kurtarıcılar geç kalmış olacaklar, ya da partiler kurtarıldıkları zaman ayakta durmakta güçlük çekeceklerdir!
    O zaman çare?  Çare, akıllı davranıp kafayı AKP'ye kaptırmamak!