Teknolojinin her geçen gün kendini aşar bir biçimde, akıllara zarar yükselişinin işimizi kolaylaştırdığı, yadsınamaz bir gerçek diye düşünüyorum. Bunun için var gücüyle kafa yoran insanoğlu da var tabiî, demem o ki adamlar çalışıyor be kardeşim, hem de belden yukarı.
İnsanlığa hizmet etmenin, onlara yenilikler sunmanın peşinde elin adamı. Haklı olarak onca kafa yormanın kaymağını da yiyecekler zamanı geldiğinde, analarının ak sütü gibi helal o yönden. Onlar  yeni mucitler yetiştirip,  insanlığa nasıl  katkı sağlayabiliriz  derdiyle çalışıp üretebiliyorlar, yoksa onlarda bilirlerdi hazıra konmayı bizim gibi değil mi?
Yaşadığımız gezegenin, galaksinin sırrını çözmek, yenilikler keşfetmek yan gelip yatmakla olmuyor tabi ki. Gerçek bilim insanlarına,  mucitlere saygı duymak onları çoğaltmak gerekiyor, yaşadığımız gezegenin ve daha fazlasının buna ihtiyacı var. Mucit dedim de geçenlerde bir haber kupüründe okuduğum ve beni çok etkileyen bir araştırma notu geldi aklıma. İslam ülkelerinin son 500 yılda hiçbir mucit yetiştirmediğini ve bilime hiçbir katkı sağlamadığından söz ediyordu haber, valla ben haberin yalancısıyım.
Okudum haberi haliyle bir içlendim, bir içlendim, malum ucu bize de dokunuyor, hele ki gereksiz vasvatalarla   İslamiyet’i  yeniden yapılandırmaya çalışan istismarcılarımızı bolca üretirken, bilime katkı sağlayamayanların arasında yer almak dokundu doğrusu onuruma. Onlar yanlış biliyorlar dedim içimden, bizim buralarda durum hiç de öyle değil.
Oysa ilime, bilime katkı sağlayan Ramazan filozoflarımızın,  harıl  harıl  ders çalışarak, kafa yorarak, bu Ramazan ayında hangi yeniliklerle vatandaşa hizmet  verebiliriz, hangi ince detay üzerinden en çok polemik yaratırız gibi, bilime olan katkılarını  gözden kaçırıyordu  o araştırmacılar belli ki.
Zaten kabul görmüşü, var olanı, değiştirilmeyecek olanı yeniden biçimlendirmeye çalışmanın ve bunu dikte etmenin yanlışlığını yok sayan, telaş içinde yer kapmaya çalışan ilimcilerimiz, bilim aşkıyla yanıp tutuşanlarımız onların bilmediği kadar çok bizde.”Bu arada işini iyi yapanları tenzih ediyorum.”
Bilim ezelden beridir kendini aşmaya seven toplumlarca, yeniliklere açık aydın toplumlarca “bizde bir zamanlar aydındık” ya nasıl içim cız etti şu cümlede “bir zamanlar” emek harcamaya, kafayı fazla yormaya gerek kalmadan,  gâvur’un   icadı olarak sunuluyordu nasılsa insanlığa.  Parayı bastır faydalan sende, paran yoksa da üzülme sen bilirsin işini zaten.  Müslüman olman,  gâvur’un  icadına kapıları kapatmayı da gerektirmiyor ki zaten. Çok ince zekâyla işimize yarayanları kullanıp, işimize gelmeyenleri de lanetleyip günah sayma gibi bir hakka da sahibiz, bunu zaten yapmıyor muyuz?   Gâvur’lar da olmayan şeytanlık bizde ganimet,  eee bizimde bir farkımız olmalı değil mi? Onlar belden yukarı, bizde belden aşağı.
Bilime katkı sağlayamamak hem ayıp değil ki, hazırcılık bizim en büyük özelliğimiz, biz ayrıca ince ayrıntıların, ince detayların üzerinde çok yoruyoruz kendimizi, işte bu sebepten dolayı bilim gibi, daha ileriye gidebilmek gibi, aydın insanlar yetiştirebilmek gibi,  gâvur icatlarıyla uğraşacak zamanımız kalmıyor.
Bizim “bazı”   bilimcilerin başlarında ki en büyük sınav kadın belası, onlardan kurtulmak kolay mı öyle, üç beş sene falan değil, asırlar alıyor bir kere. Yıllardır  “bir yok sayamadık şu kadın cinsini, kurtulamadık şunlardan” derdiyle bitap düştü her biri. Sen birde utanmadan Müslüman toplumlardan bilime katkı bekliyorsun hadsiz  gâvur  seni.
Biz daha da zoruyla kadın anatomisiyle pek ilgiliyiz bir kere, bu konuda da uzmanız, bunu hala öğrenememişsin ey gâvur,  bir kadının canı nasıl çıkartılır, nasıl yok sayılır, ne yerse günah, ne giyse sevap olur, onun derdindeyiz.  Sadece bu kadar mı?  Bir kadın kaç çocuk doğurur, neresinden doğurur, hangi sıklıkla doğurur, bunların hesaplanması öyle kolay mı sanıyorsunuz?
Sonrası da var bizim buralarda meziyetsiz sayılan kadınlar, öyle sizin oralardaki gibi eşit falan değildir erkeklerle, örnek mi istiyorsun al örnek.  Kaç kadın bir araya gelmeli ki bir erkeğe yetebilsin mesela,bu en büyük bilim meselesidir, bir erkeğin birinci, ikinci, üçüncü kadını olmak kolay, kırkıncı kadını olabilmek kolay mı? Bunun üzerine araştırma yapıldığını nasıl gözden kaçırır şu 500 yıl tespitini yapan araştırmacılar aklım almıyor. Nasıl yoruluyor bizdeki uçkur bilimcileri nasıl…
Laf aramızda aklıma işin şeytanlığı gelmiyor değil hani, şu harem kurma meraklısı olanlar var ya birden fazla kadına kocalık yapma meraklısı olanlar. Onların değimiyle ve yine onların övünçleriyle kadınlarının hakkından gelebilmek,  Ramazan  ayında  “işini iyi yapanları yine tenzih ediyorum” TV hocalığı yapmaktan daha zor. Hem onlar o bilime 500 yıldır katkı sağlamadığımızı düşünenler var ya, onlar bilmiyorlar ki, onlarca kadının hakkından gelmenin kolay bir şey olmadığını.
Haydar Dümenin bile aklının ermediği, dahası da var henüz  icat edemediği “bakın oda henüz bu konuda bilime yeteri kadar katkı sağlayamamış şimdi fark ettim” hangi iksirle bunu başardığını nereden bilsin elin gâvuru. Bizim gizli mucitlerimiz var bi kere, öyle yok falan demeyin alınıyoruz, erkeklik gücüyle iftihar eden onlarca kadına yeteceğini düşünen ne uçkur mucitlerimiz var.
Kadınlar üzerine yüklenen bunca sorumluluğun,  bunca baskının ağırlığın yanında,  gâvurun icadı da bir şey mi şimdi Allah aşkına.  Bizim taş gibi adamlarımız var elin gâvur’un da olmayan. Mesela caddede bir kadın yürürken ağzının suyu akan, peşinden argonun en baba dizgisiyle seslenen, evindeki kadınını düşünmeden bir başkasınınkine sulanan, kendinden başkasınınkini kötü kadın sayan,  aşağılayan, namus kavramının sadece kendine mahsus bir kavram olduğunu zanneden bilim adamlarımız var yahu. Bir kadını utandırarak, mahremiyetine dokunarak tatmin olan üstün zekalı kaldırım filozoflarımız var.
Halt etmiş o araştırmayı yapan her kimse, kadının gücünden korkan ama bunu bir türlü dile getiremeyen ve bir kadın isterse kaç kişiyi kendi hareminde toplayabileceğinden ve hepsinin hakkından gelebilecek olduğunu bilen korkaklar var, işte onlar kadınlara çamur atarak,  kadınlar üzerinden kendi açıklarını kapatıyorlar güya. Hem de iksire ve hatta Haydar Dümene bile gerek kalmadan bunu yapabilecek güce sahip kadınlar, yaradılıştan güçlüler yani.
Bir de Müslüman olacaksın çok ayıp Allahın yarattığına dil uzatıyorsun. Size mi soracaktı ki Allah yaratmadan  ey  Ademoğlu:  Havva kadınının nasıl olacağını söyleyin de ona göre yaratayım mı diyecekti tövbe tövbe…
 
Gözü dönmüş soysuzlar, şuursuzlar,  kadınlara biraz saygı duyun, ananızda bir kadın, bir başkasına laf atarken yanınızdan bir kadın geçerken, ağız dolu küfür ederken senin namus dediğinden diğer kadınlarında taşıdığını unutma sakın, küfür edip yanından geçen kadını rencide ederken seninkini de ortaya seriyorsun, bir düşünün olur mu? Düşünün ki bir kadının üzerine fazla geldiğinizde neler yapabilir, düşünün bir başkasına ait kadına dil uzatırken, sizin namus kavramınız o an nerde ne yapıyor…
Hay Allah ağzımdan çıkıveriyor işte! Her neyse konuya dönüyorum, kendine ne iksiri yapıyorsun da kardeşim onlarca kadına yetebileceğini düşünüyorsun. O yok saymaya çalıştığın kadın var ya, orasını burasını kumanda etmeye çalıştığın, kendine hak gördüğünü, kadınına yasakladığın. İşte onlar alır sizin gibileri, “ama sizin gibileri” sulu dereden susuz dereye götürüverir. Hem de ne gavur’un icadıyla nede sokma akılla, içinden geldiğince pratik zekayla yaratıldığınca.
Damarımıza basmayın olur mu, biz tam ya da eksiklik nasıl bir şeydir gayet iyi biliyoruz sizin sayenizde! Biz bilime,  ilime, katkı sağladığımızdan eminiz, Allah bizi farklı ve özel yaratmış, sizi de bizim o bir türlü karar veremediğiniz, dilinizden düşüremediğiniz  yerimizden dünyaya salmış. Gavur’un değil Tanrı’nın icadıyla,   eşi benzeri olmayan,  patenti kadına ait olan bir özellikle üstelik.
Kim demiş 500 yıldır bilime katkı sağlayamadığımızı alın size bilimsel bir yazı işte…