Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Hiç durmadan üzerimize abanan acı çekilmez bir yük oldu artık… Onulmazından, en onulmazına, ondan daha da onulmazına doğru anveleye kalkmış araç gibi sürükleniyoruz sonsuz bir hızla… Sözün bittiği değil harflerin, hecelerin, seslerin hükmünü yitirdiği yerdeyiz. Ağzımızdan çıkabilen tek ses boğuk bir çığlık yalnızca… Çaresizliğimizin, içine düştüğümüz kahrolası aczin, kısılıp kalmışlığımızın, sindirilmişliğimizin, korkumuzun, ürküntümüzün, dayanıp kaldığımız son noktanın, kısıldığımız kapanın, altında kaldığımız göçüğün, soluksuzluğumuzun ifadesi olan çığlığı çıkaracak dermanımız bile yok ağzımızdan…

 

Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Gözü doymaz muhterislerin delicesine kapıldığı iktidar tutkusu “katliamlardan gelip, katliamlara giden insanların ülkesi” yaptı bizi… Devletin derinlikleri ile dağ başlarını mesken tutmuş seri katiller, değil “insanım” diyenin soluk alan hiçbir canlının içinin almayacağı cinayetler işliyor gözümüzün önünde. Bombalar patlatılıyor alçakça, sinsice pusular kurulup, toplu katliamlar yapılıyor… Daha Maraş’ın, Çorum’un, 77 1 Mayıs’ının,  Sivas yangınının, Başbağlar’ın, Roboski’nin, Soma’nın, Suruç’un failleri bulunmamış, acısı en derinimizde bıçak yarası gibi dururken şimdi de Ankara sızısı çöreklendi içimize… Barış umudunu haykırmaya, akan kanı durdurarak barışı bu ülkenin gerçeği kılmaya giden yüzlerce insan insafsızca katledildi…

 

KATİLLERLE HAMİLERİ ADINA UTANMAK DA BİZE DÜŞÜYOR

Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Kuruyan göz pınarlarımızdan hangi ölüye gözyaşı dökeceğimizi şaşırırken, ölümlerin şehvetiyle ellerini okşuyor birileri… Gizlendikleri kuytuluklarda yüzlerce insanın kanını döken, vazgeçtim bir arada yaşama umudunu, bu ülkede yaşamını sürdürme iradesini yok eden provokasyonu gerçekleştirmenin coşkusunu yaşıyor alçaklar…  Böyle bir ülkede yaşıyor olmaktan utanıyoruz. Katillerle hamileri adına utanmak da bize düşüyor… Eziliyoruz bu utanç yükü altında, ruhumuz üşüyor… Ülke kan gölüne dönmüş, insanlar onar, yüzer öldürülürken, Güvenlik zafiyeti yok” buyuruyor devletliler, bombaları ölenlerin patlatmış olabileceğinden söz ediyor. Öyle olsa bile failleri bulmanın, provokasyonu aydınlatmanın görevleri olduğunu unutturmaya çalışıyor.

 

Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Sözü hiç eğip bükmeden söylüyorum,  bu ülke, kötülükler toplumu oldu tümden… İnsani tüm hasletler büyük bir kabalıkla ayaklar altında ezilirken, kötüler, galip çıkıyor çünkü her mücadeleden… Bir arada yaşam iradesini yok etmek isteyen alçaklar başardı, empati duygusu, insani pek çok erdem gibi yitip gitti insanların içinden… Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş kentin meydanlarında çırılçıplak soyulmuş ölü kadın bedenlerini gezdiren, cesetleri panzerlerin arkasında sürükleyen vicdansızlara alkış tutuyor kahrolası eller… Timsah gözyaşlarıyla ölü bedenler üzerinden akıl almaz bir iktidar savaşı veriliyor… Hiç kuşku yok ki, peşlerine takılan büyük kalabalıklardan alıyorlar cesaretlerini… Bizim gözyaşlarımız, onların vicdanları kuruyor…

 

MAFYA DÜZENİNİN FOTOĞRAFI

Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Organize suçlar işlemekten yıllarca hapis yatmış mafya babalarından biri, “Oluk oluk kan akacak” diyerek miting düzenliyor bir kentin meydanında… Binlerce insanın coşkuyla alkışladığı, yakından görebilmek için izdiham yarattığı suç şebekesinin lideri, yaptığı konuşmada, ülkenin cumhurbaşkanını yere göğe koyamayan cümleler kuruyor. Onu desteklemenin “Bir milliyetçilik misyonu” olduğunu söylüyor ardından… Ülkenin başındaki zat, tam da kaçak saray mukimine yakışacak şekilde, adının mafya lideriyle anılmasından rahatsız olmuyor. Olmadığı için çıkıp, “Bana misyon biçmek sana mı kaldı” demiyor. Olup biten her şey akan kanın nerelerden gözelendiğini, ülkeye nasıl bir mafya düzeninin hakim olduğunu en açık biçimde gözler önüne seriyor.

 

Yok, hayır, bu kadarı da fazla… Birçok mitingde bizzat tertip komitelerinde görev yaptım. Polisin hangi işgüzarlıklarla sözüm ona güvenliği sağladığının bire bir tanığıyım… Toplanma yerlerine bozuk para sokmakta zorlandığımız pek çok miting var hatıramda... Kavgada kullanılmasın diye pankartların sopaları kırıldı defalarca, dövizler yasaklanarak alana sokulmadı… Bana sorarsanız, devletin derinliklerinde planlanan provokasyon olmasa değil bomba yüklü bedenle, tırnak çakısıyla bile yaklaşılamaz oralara… Hal böyle iken, aynı zamanda, 17-25 Aralık’ı örtbas etmek için özel olarak görevlendirilen ekibin başındaki isim de olan İçişleri Bakanı, her türlü önlemin alındığından dem vuruyor… Kesinlikle istifa etmeyeceğini söylüyor, gülerek… “Bu kadarı da fazla”  demekten başka da bir şey geliyor bizimse elimizden...