Milli servet, her gün tabir caizse dört koldan modern Apaçi ve Mohikanların saldırısına uğruyor, darbe yiyor.’

Bahse konu satırlar, 19 Eylül 2014 tarihli ‘Devlet malı deniz mi?’ başlıklı yazımdan alıntı. Bahse konu yer; Ayvatlar da çürümeye terk edilmiş modern okul.

Aynı yazıdaki ikinci konu ise bu gün üzerinde ‘etrafında dolaşmak tehlikelidir’ levhası olan Mehmet Çelikel Lisesi yanında, eski Öğretmenevi binası idi.

 Tapusu Sağlık Bakanlığında olan bu bina neden yıkılıp yapılmıyor? Neden Sağlık Bakanlığı sahildeki AVM içindeki ‘Kamu Hastaneler Birliği’ için aylık 25 bin lira kira ödüyor?” diye sormuştum.

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Sayın Dr. Korkut Eren duyarlılık gösterdi. Teknik ve İstatistik’i bilgiler verdi.

- 40 Personel ile SSK hastanesinde poliklinik düzenlemesi yapılınca, yer arayışı başladı. TSO binası, TTK’nın liman içindeki binası gündeme geldi. Şu an da sahildeki AVM içinde ki ofisimizde 80 personel çalışıyor. Kira, stopaj, kdv, elektrik olmak üzere toplam ödediğimiz para 25 bin lira civarında. Hedefimiz, İl Sağlık ve Halk Sağlığını da içine alacak bir bina yapılmasıdır. Arayışlarımız devam ediyor. Zonguldak çıkışındaki Ağız Diş Sağlığı dispanseri yanındaki beş dönüm arsa için çalışmalar başladı. Sorun halledilmeye çalışılıyor. Son 20 yıldır Zonguldak’a gelmeyen hizmetler geliyor…’

Önce Sayın Eren’e nezaketi için teşekkür ederim.

Ancak; Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başbakan iken ‘bürokratik oligarşi’ den yaptığı şikâyetleri hatırlayıp, Zonguldakta bürokrasi’nin eziyetini konu seçince, eleştiriye yine O’nun satırlarıyla başlamak zorunda kaldım.

Ehh. ‘Seçilmiş - atanmış ve basın’. Demokrasinin olmazsa olmaz’larından… Herkes işini yapacak))). Yani, hayat devam ediyor))).

Şimdi… İl Sağlık ve Halk Sağlığını içine alacak bir yeni bina yapılması güzel de. Bizim konumuz olan MÇL yanındaki eski Öğretmenevi binası, öyle ‘çöktü çökecek’ gibi, her türlü tehlike (Esrar - bonzai ve aşk - meşk uygulamaları) saçarak duracak mı orada?

İkincisi; ‘Son yirmi yılda Zonguldak’a gelmeyen hizmetler geliyor’ deniyor ya?

Yapılacak iş, akabinde eziyet yaratacaksa, adı Merkezi idarenin tasarrufu olan yaldızlı(!)hastane olsa ne yazar?

Koca Zonguldak’ta Yıllardır, bir yer bulunamadı. Ve Atatürk Devlet Hastanesi yanına zorla sıkıştırıldı. Bölgedeki trafik yoğunluğunu had safhaya çıkartıp, insanlarda sağlık sorunu yaratıp, hayatı çekilmez yapmayacak mı?

(Bu konu da AKP İl Başkanı’nın ‘Kız Teknik Lisesi yıkılmalıdır’ açıklaması da yılarca önce yaptığı ‘TTK Lojmanları satılmalı’ sözü gibi askıda ve dışarıdan gazel okumak olarak kalacaktır.)

Bu zorla sıkıştırma da bir bürokrat işi.

Ben değilim’ diyorsanız, bir başka bürokrattır.

Çünkü; Sivil İnisiyatif’in işi reklâm - siyaset. Politikacının ise işine gelmez.

(CHP’li Belediye, seçilmiş başkan yardımcısına oda vermiyor, 150 tane fakir’e 50 liralık yardımı ödemiyor. Fakir’in su parasında bile gözü var. CHP İl yönetimi boşalan icra kurulunu yenileyemiyor. AKP’li yöneticiler ise: parti içi çekişme ve kavşaklarla, gölet içinde işyeri kapmayla uğraşıyor)

629 adımlık şehir; Bürokrat’ı politikacıya rakip, Sivil İnisiyatifyok’la bitişik nizam. Yerel Siyasetçi, merkezi idare cenderesinde, iş takibi ve reklâm resimleriyle kendini kanıtlama peşinde

Eğer böyle olmasaydı, Ayvatlar’ da ki Dünya Bankası kredisi ile yapılan modern okul, yıkılmaya terk edilir miydi hiç? Hafta da bir gündeme getirilmesine rağmen, ilgili ve yetkililer sağıra yatar mıydı?

Nerede ‘tüyü bitmedik yetim hakkı’ nutukları atan, Cuma günleri camilerde ön safları kapan iktidar yönetici, yandaş ve Bürokratları!

Nerede, attığında mangal da kül bırakmayan ‘Milli Servet’ edebiyatçıları?

Ya Şehrin girişindeki 80 bin m2’lik lavuar alanı, neden leş gibi yatıyor orada?

On kişinin İşçi anıtında toplanmasıyla, aniden ‘biten şehir’ olan Zonguldak’a bir meydan kazandıramayanlar!..

Laf’a geldi mi ‘toplumsal mutabakat’ üzerine bir kazan laf dolması yapanlar (İktidar- Muhalefet); Kurumlar (TTK - Belediye) arası mutabakatı engelleyip, Lavuar Alanı Projesi’nin uygulanmasını, siyasi çıkar için baltalayanlar değil mi?

Örnek spordan.

Çekoslavakya maçından önce, kendilerine silah çeken Gökan Töre’nin oynadığı Milli Takım da oynamayacaklarını açıklayan, Alman Liginde ki dört Milli topçumuz, Kadro dışı bırakıldı. Doğrusu bu değildi. Futbol direktörü, araları bozuk topçuları barıştıracak ya da hepsini kadro dışı bırakacaktı. Gökan’ı oynattı. Kriz’i yönetemediler ve 2-1 yenildik kendi sahamızda. Sadece maçı değil; Disiplin, spor ahlâkı, moral ve sonuç olarakta kaybettik.

Zonguldak’ta da Lavuar alanı, iktidar ile belediye arasında ‘siyasi rant’ konulu ‘kriz’e döndü ve hizmet engellendi. Bürokrasi ise kolayı seçip,tarafları birbirine taktı, durumdan ‘seyir’ vazifesi çıkartıp, yattı.

80 bin m2’lik Lavuar Projesi… CHP’ye göre alan, AKP’ye göre yalan, bürokrasi’ye göre talan.

Görünen o ki, belediye satmaya, İktidar suç atmaya, bürokrasi de ‘selden kütük kapmaya’ çalışıyor.

SONUÇ;

Bahane üretmek kolay! Desinler diye yapılan işler (Adliye, hükümet, TSO binaları ve 12 katlı İş Merkezi) yüzünden, bu şehir 629 adımlık bir caddeye sıkıştırıldı.

Yeni adliye binası, Site de ki kapalı salon, Atatürk Devlet Hastanesi yanına yapılan yeni Hastane, yeni hükümet konağı, şehri trafik, bina ve insan yoğunluğu açısından daha çok stres’e sokacak.

Stresli konular genel de bürokrat mahreçli. Meselâ; Sanat Okuluna isim verilmesi, Perşembe’ye aktarılan özel idare hizmetleri…

Kanayan yaralar mı? İç hatlara açılamayan Filyos Havaalanı, Ödeneksizlikten duran tüneller, elli yıldır bitmeyen Ereğli karayolu, TTK’nın arazilerine yapılan kaçaklar, liman içindeki tarihi eser’in bakım ve onarımı vs.

Velhasıl – ı Kelam; Yapılan birçok iş şık değil, Şehre yakışık değil.

Allah aşkına; Bu gün şehrin en büyük ihtiyacı, deniz kenarından On Temmuz tepesine teleferik çıkartmak mıdır yani?

İş, dönüp dolaşıp başa geliyor!