DEVLET, CUMHURİYET, SEÇİM…

Bu gün, 2 Kasım 2015.

Dün, ‘Memleketin geleceği’ ve ‘Cumhuriyet’i kimin yöneteceği’ için oy kullandık.

Aslında bu gün için, Cumhuriyet’in içinde bulunduğu şartlar üzerine bir şeyler yazacaktım. Erteleyip, ‘Siyasi istikrar’ dileği ile oyumu kullandıktan sonra, seçim öncesi gündemi ‘tartışalım’ istedim.

Öyle ya: Ülke de bizim, Cumhuriyet’te…

Bilmenin ötesinde özümsemek için, ‘saygı’ çerçevesinde ‘tartışmak’ gerek.

Sahiplenmenin, ‘kimselere bırakmamak’ olmadığını bilmek gerek…

Cumhuriyet’in 92. Yıl dönümü,  bu minval üzerinde tartışmalarla başladı, sürüyor.

Ne var ki, çözümün ‘siyaset’ten geçtiğini de unutmamak gerek.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar da, ‘önce devlet, sonra rejim’ arayışına yöneldi.

Devlet fikri, bir ilk değildi elbet. Bu toprakların kültüründe hep vardı çünkü…

Dolayısıyla, bu toprakların insanı, Devlet’in Başı’nı(Cumhurbaşkanı), Sultanlarını sevdiği gibi sevdi…

PADİŞAH TÜRBELERİ

Kızmamak gerek, padişah türbelerine giden bu toprakların ahalisine…

Aynı hislerle giderler, ölmüş Cumhurbaşkanlarının mozolesine…

Onun için, önce, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğundan Cumhuriyete geçişte ödenen bedeli öğrenmek gerek… ‘Devlet Arması’ndan kıl kapıp, salya saçan ‘akl-ı evvel’lere de sormak gerek ‘Atatürk, Osmanlı’nın son ‘Paşalarından’ değil miydi?

Övünerek kutladığımız ‘Çanakkale Savaşı’ Osmanlı’nın son Deniz Savaşı…

Cumhuriyet ve Atatürk’ü tekeline almak isteyen politika ve politipler yüzünden, ayrıştı toplum, sağlanamadı birlik… Demokrasi derkenar edilince, ortadan kalktı dirlik…

Cumhuriyet ve Demokrasi’nin, birbirinin aynı olmadığını bilmeyenler ya da bilip işine gelmeyenler, bu mevhumların ardına sığınıp, ‘çene suyu çorba’ türünden lâflar ettiler.

Bu; aslında zaman kaybından ve halkı yanlış bilgilendirmekten başka bir şey olmadı.

Velhasıl-ı kelam; her şeyin başı, ahlâklı siyasetten geçer.

Siyasi ahlâk, erozyona uğramışsa, Allah selâmet versin.

Yani, eleştiriler ötekileştirici, kamplaştırıcı, bölücü ise…

Siyasi Partiler: Hizmet için iktidar hedef ve hevesinden uzak ise…

Devlet ve millet için özelliği olan mefhumlar, tekel de tutulup ayrımcılık yapılırsa…

Bu tip partilerin başındakiler: ‘Muhalefet Lüksü’ içinde yaşamayı mutluluk; ‘küçük olsun benim olsun’ anlayışıyla, partileri ‘eğlenme salonu’ gibi kullanırsa...

Aldıkları maaşları, çeşitli kuruluşlara ‘bağış’ yapsalar bile; ‘milletin geleceğine ipotek’ koydukları için, ‘külliyen zarar veren tipler’ olacaklardır.

YOZLAŞMA KÜLTÜRÜ

Siyasi Yozlaşma, Cumhuriyet döneminin kültürlerindendir.

Kültür, basit tanımıyla, alışkanlıkların huy edilmesidir.

Elbette, 600 yıllık Osmanlı’dan gelen kötü ve iyi huylar da vardır.

Düşünebiliyor musunuz, bazılarının tabu yaptığı ve tekelinde tutmaya çalıştığı Cumhuriyet’i bile ittifakla kuramamışız. 258 Milletvekilinin 158’ i oy kullanmış.130 Milletvekili’nin (Çoğu Milli Mücadele Önderi)haberi bile olmamış Cumhuriyet ilânından… Cumhuriyet’in ilk kırılan fay hattı oluşmuş böylece… Bu gün ki toplumsal sorunların ardında bu ‘fay kırığı’ yatar bence. Onun içindir ki: Siyasi rakibini eleştirmek isteyen bazıları; ‘Atatürk’le söze başlayıp, ‘Cumhuriyet’le bitirmeyi yeğliyorlar, yanlışlarını kapatmak için…

Bilerek ya da bilmeyerek… İlk adımı atıyorlar ötekileştirmeye…

TEK PARTİ REJİMİ

Aslında: Cumhuriyet’i çağın en güzel rejimi yapan, demokrasi’nin hasletleridir.

Mesela: 1923 - 1946 arası rejimi de cumhuriyetti. Seçimler de yapılıyordu. Ancak: Demokrasiden söz edilebilir miydi? Tek Parti Rejimi vardı.

Demek ki neymiş? Yönetimlerin seçimle gelmesi, cumhuriyet’in başlıca özelliklerinden biriymiş. Seçim: Demokrasi için yeterli şartlardan biri ancak; yalnız başına olmazsa olmazı değilmiş. Yani, mevcudu (tek parti)oylamak demokrasi değil…

Demokrasinin olmazsa olmazları arasında seçim var elbet. STK’lar, konuşan vatandaş vs…

Ancak, siyasi ahlâk olmadıktan sonra, toplumsal mutabakat dikkate alınmadıktan sonra, istediğin kadar, ‘cumhuriyet’, ‘demokrasi’, ‘hak- hukuk- adalet’ de…

Bu ‘Benim hırsızım iyi, seninki kötü’ demektir.

Bu ‘benden sonrası tufan’ demektir. Bu ‘küçük olsun, benim olsun’ demektir.

TÜRKEŞ - BAHÇELİ FARKI

Politika; millete hizmetin, seçim yoluyla gerçekleştirilmesi demek değil mi?

Millete hizmet, alınan oy oranına göre, başardığın kadardır.

Alpaslan Türkeş’in MHP’sini düşünün… Milliyetçi Cephe Hükümetleri zamanı (1977-78). % 6 oyu vardı, koalisyonda dört Bakanlık(A. Oktay Güner, Cengiz Gökçek, Gün Sazak, Sadi Somuncuoğlu) ve bir Başbakan yardımcılığı (Alpaslan Türkeş)almayı başarmıştı…

Devlet Bahçeli’nin MHP’sine bakın… İktidar olmak için çıkan fırsatların hepsine(Meclis Başkanlığı, Cumhur Başkalığı ve Koalisyon) ‘hayır’ dedi…

Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’sini düşünün…% 2 oyu yoktu ama: Türkiye politikasında % 20 etkinliğe sahipti…

Bir de şimdiki BBP’sine bakın… Ne boyu belli ne kilosu

Demek ki, asıl olan; parti ve politikacının istikrar ve güven anlayışı.

Güven ve itimat telkin eden politikacı ve siyaset, Milli İrade’nin teveccühüne mazhar oluyor.

POSTA GÜVERCİNLERİ

Haberleşmenin posta güvercinleri ile yapıldığı dönemler; elbette halk’tan bir şeyleri gizlemek mümkündü…

Enformasyon’un dünya ile birlikte, anında paylaşıldığı, akıllı telefonların ellerde dolaştığı bir ortamda; neyi, ne kadar saklayabilirsiniz halktan ya da milli irade’den?

Verilen sözler de ‘patinaj’, parti felsefesinden ‘tavizler’ olduğunda; karşılığını anında “tek başına iktidar’dan uzaklaştırma” cezası şeklinde alırsınız…

Evvelemirde şart olan Millet’in mutluluğudur. Millet’in mutluluğu, devlet’in güçlü olmasından geçer. Güçlü Devlet ise; kurumsal ve toplumsal mutabakatı sağlamış Hükümetlerden…

SONUÇ:

Dün oyumuzu kullandık. Bu gün itibarıyla, sandıktan çıkan sonuçları, ‘resmi olmayan’ şekliyle biliyoruz.

Seçim öncesi beklentilere göre, üç senaryo üzerinde duruluyordu.

İçinde bulunduğumuz coğrafya itibarıyla: Devlet ve devlet’in siyasi organizesi olan millet açısından… Önce kötü senaryolar.

a)Sandıktan yine hükümet kurulamayacak şekilde tartışmalı oranlar çıkması. Yani, yeniden 3. seçim tartışmaları… Ki, bu tam bir kaos ortamıdır

b)Yamalı bohça tabir ettiğim ‘Koalisyon’a yönelik oy oranları çıkması… Bu da hayırcıların, Kırmızı Çizgicilerin ‘fink atacağı’ ortamdır…

İyi senaryo… AKP’nin tek başına iktidarı… Yani, İstikrar

Sonuçlar, bu gün itibarıyla, üç aşağı - beş yukarı belli…

Senaryolara göre, yorum sizin.

Hayırlı olsun.